- 1324 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ya Umutlar Biterse?
Sevgili dostlar; sizlerle sadece bize ait olan “Umudumuz ve duygularımızı” bir yazı ile paylaşmak istedim.
Şu yalan dünyada hepimizin elde ettiği birçok maddi birikimler ve sosyal statüler vardır. Bunların yani maddi birikimlerin ve elde ettiğimiz sosyal statülerin tamamını bizden alabilirler. Bunlar ev, araba, para, makam, mevki... vb. olabilir. Bizden söküp alamayacakları tek şey ise gelecekte her şeyin daha iyi olacağına dair umudumuz ve beklentilerimiz. Bize hayatı anlamlı ve yaşanılır kılan umutlarımız var. Umutlarımız bitmediği sürece kaybettiklerimizin birçoğunu elde geri kazanabiliriz.
Fakat umutlarımızı kaybedersek hayat biter…
Bir büyüğümüz diyor ki; “Oğul edineceksen ilim(bilim) edin, hazineye(dünya malına) fazla heveslenme. İlim seni her yerde korur, fakat hazineyi sen korumak zorundasın.”
Görüldüğü gibi, bilgi birikimimiz ve umudumuz oldukça; dünya malını elde eder, istediğimiz makama ve mevkie ulaşabiliriz. Fakat umutlar tükenirse yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Bir yerde umutların tükenişi ile hayat da bitmiş oluyor.
Bu konuyu işlememin sebebi toplumumuzda umut tacirlerinin ve umut sömürücülerinin çoğalmasıdır. Hepimiz, toplum içerisinde içinde bulunduğumuz konumla mütenasip diğer insanların ihtiyaçlarını karşılamaya ve onlara yardım etmeye çalışıyoruz. Zaman zaman vaat edip te yapamadığımız şeyler de oluyor. Sanki insanların umutlarını sömürmüş gibi hissediyoruz kendimizi. İnanın o an çok kötü. Ben de diyorum ki ; “Hayatta bir insana yapılabilecek en büyük kötülük, O’nun umutlarını sömürmektir" Çünkü umudunu kaybedince bir insan yaşama isteğini de kaybediyor.
İnsanlara bu kötülüğü yapmayalım. Umut ,fakirin yavan ekmeği de olsa söndürülmesin, sömürülmesin!
Neşe, huzur ve umut dolu bir hayat yaşarsınız İNŞALLAH…
Bilinen fakat çok güzel bir hikaye ile noktalayalım yazımızı isterseniz.
Her sabah 86.400 doların yatırıldığı bir banka hesabınız olduğunu düşünün. Ama bu, bir sonraki güne aktarılmıyor olsun. Bir başka deyişle, her akşam hesabınız sıfırlansın. Ne yapardınız? Her gün, hesabınızdaki parayı son kuruşuna kadar çekerdiniz değil mi?
İşte her birimiz "zaman" isimli böyle bir banka hesabına sahibiz. Her sabah bize 86.400 saniye verilir. Her gece bize verilen bu zamanın iyiye kullanmadığımız kısmı hesabımızdan silinir. Dünden kalan, kullanılmamış zamanı yarına aktarmaz. Yarınınkinden kullanmamıza da bugünden izin vermez. Her gün yeni bir hesap açar bizim için, her gece tekrar siler boşa geçen saniyelerimizi. Günlük hakkın kullanımında başarısız olunursa, "kayıp" sadece o başarısız kişiye/kişilere aittir.
Bu işin ne geriye dönüşü vardır, ne de ileriden ödünç alması. Bugün sahip olduğumuzla yaşayabiliriz ancak.
Öyleyse iyi işler, başarı, mutluluk ve sağlık için kullanalım bu hesabı. Zaman akıp gidiyor.
Saatimiz sürekli çalışıyor.
Sahip olduğumuz "bugünü" değerlendirelim o zaman. Geçmişin elemleri ile elemlenmenin, gelecek endişesi ile hayatı zehir etmenin anlamı ne?
Bir yılın değerini anlamak istersen, sınıfta kalan bir öğrenciye sor.
Bir ayın değerini ise, erken doğum yapmış bir anneden öğren.
Bir haftanın önemini, haftalık bir gazetenin editörüne sor.
’Bir saat nedir ki?’ dersen, buluşmayı bekleyen aşıklara sor.
Bir dakikayı, treni kaçırmış birinden öğren.
Bir saniyeyi küçümsüyorsan, bir kazadan kıl payı kurtulmuş birine sor.
Bir milisaniyenin değerini ise, olimpiyatlarda gümüş madalya kazanmış bir sporcudan sor.
Madem zaman bu kadar önemli, onun her saniyesini bitmez hazinelere çevirelim... Zamanımızı çok "özel" şeyler için harcayalım. Zamanın hiç kimseyi beklemeyeceğini hatırımızdan çıkarmayalım.
Dün mazide kaldı, yarın ise bilinmezlerle dolu. Bugün ise hesabımızda 86.400 saniyemiz var. Gücümüzü, sabrımızı onu kullanmaya harcayalım, mutlu "yarınlar" için. (hikaye alıntıdır)
YORUMLAR
İlim bizi, dünya malını bizler koruyacağız! bu doğru bir tespittir hocam.
Ve tabi bunu korurken mutluluğumuz, huzurumuz heba olacaktır fakat bu zamanda malsız da oluunmuyor hocam. Umut, çoğu zaman aşımız diyoruz fakat günümüz ülkemizde hayat şartları o kadar zor ki umut nerdeyse boşa kürek sallamak gibi geliyor bana...
Deveye sormuşlar "Neren eğri?" diye. deve "benim nerem doğru ki;? diye cevaplamış.
Sorunlarımızın, doğrularımızın bir deve sırtı misali eğrilikten artık yarınlara umut besleyemiyoruz ; sistemsel bir yönetim umutlarımızı da, düşlerimizi de çalmıştır ne yazık ki!
Bana göre acı çekenlere, açlık sınırı içinde yaşayanlara zaman kavramı yoktur o yüzden 60 yılı bir saatin dakikasına veya 60 dakinanın 60 yıl olması pek o kadar önemli değildir sanırım
Sonuç, öğretici bir deneme ve iyimser bir yazıydı
Saygılarımla hocam