- 690 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
PAZAR GÜNLÜKLERİM-11
Tembellik yapıyorum bu aralar farkındayım. Aksatıyorum günlüklerimi.
İhmal edilmiş hissetme kendini Canım Günlüğüm. Depresyon eşiğinde olduğum zamanlarda, kolumu kıpırdatacak halim olmaz, bilirsin. ‘Çıkamadın şu ruh halinden’ dediğini duydum J Güzel günler yola çıkmışlar geliyorlarmış, duymadın mı? J Gözüm yollarda…
Bir de bazen yazacak şey de bulamıyorum Pazar ile ilgili biliyomusun? İlk aylarda, değişik ve anormal gelen olaylar, kişiler, sıradanlaştı sanırım. Ben de onlardan biri oldum artık. Kimbilir, belki ben de, başka birilerinin günlüklerine konu oluyorumdur.
Kollarım kuvvetlendi. Çalışan demir pas tutmaz diye, boşa dememişler. Pas tutmaz, üstelik daha da parlar.
Üç koliyi indirdim dolmuştan. Pazara girdim, önümü görmeye çalışarak. Yerime gidene kadar, 10-15 kişi ile selamlaştık, ’Hayırlı İşler’ diledik birbirimize. Tanınmak güzel bir his.
Tezgaha geldim. Bir dakika !!! Eksik var bu hafta. Hem tezgah da daha kısa.
-Murat günaydın, Yumurtacı Ağabey gelmedi mi daha?
-Gelmedi abla, ama gelmez artık..
-Hasta mı acaba, aradın mı?
-Telefonu yok ki Abla. Dün beraberdik pazarda, iyiydi, bir şey de söylemedi.
Haftaya ilk işim numarasını kaydetmek olsun. Umarım ciddi bir şey yoktur.
Murat; tezgahın asıl sahibi Mısırcı’nın elemanı. Lahana, pırasa, havuç falan satıyor.
Yarenciğim, kolileri boşaltmama yardım ediyor yine. Hatırlarsınız, komşu pazarcı Nagihan’ın 10 yaşındaki kızı Yaren.
Saksılar tezgaha sıralandı. Bunları taşırken mi yorulmuşum bu kadar, pek de azlarmış. Bahar geliyor, daha çok getirebilmem için bir çözüm bulmam lazım. Aklımdan geçen birşeyler var ama, bakalım hayata geçirebilecekmiyim. Bu arada, belki iki sefer gidip geleceğim eve.
-Evvettt efendim, hoşgeldiniz..Çay alırmısınız?
Ne kadar kibar bir çaycımız var :)
Gün boyu içilecek bilmem kaçıncı çayın, ilkini içiyorum.
Murat’a takılıyor gözüm bu arada. Kötü gözüküyor. Pırasa temizliyor güya ama, bıkkın, zoraki yapıyor.
Karşıdaki pazarcı Hanım, Nagihan’a sesleniyor;
-Nagiyan !!!, Çiçekci Abla gelince, sattı seni Yaren..
Yaren ayrılmıyor yanımdan. İkimizin de altında birer pazarcı sandığı, sohbet ediyoruz. Daha doğrusu, Yaren anlatıyor, ben dinliyorum.Üstündeki, taşlı, pırıltılı tişört Antalya’dan. Geçen haftalarda, annesiyle Antalya’ya gitmişti. Oradaki üreticilerden birinin misafiri olarak sanırım.
Kaldıkları otelde sıcak su havuzu vardı. Çok eğlendi Yaren orda. Yemekler açık büfe, istediğin yemekden, istediğin kadar alabiliyosun. Kimse bir şey demiyor. Bir sürü yemek, bir sürü tatlı. Hepsinin tadına baktı. Her biri ayrı lezzetli. Hırkayla dolaştı sokakda bir de. Yıllarca unutamayacağı bir 3 gün oldu Yaren için.
Karne de güzel. Teşekkür aldı, 15 gün dinlenecek.
Gözlerimin içine bakarak anlatıyor. Nasıl samimi, sıcak, saf...Böyle kalır mı yaş aldıkça? Zor...
Nasıl, hangi ara, insanların kişiliğine oturuyor yapmacık tavırlar, ukala haller, kıskançlık, sinsilik bilemiyorum.
Güzel insanlar tanıdım, çiçek satmaya başlayalı beri. Safiyeciğim de onlardan biri. Zaten ilk gördüğümde çok tanıdık gelmişti, güzel bir elektrik almıştım. Her hafta uğruyor mutlaka. Bir iki saksı, bazen daha fazla bitki alıyor. Ondaki heyecanı gördükçe, ilk zamanlarım geliyor aklıma. Virüs fena bulaştı.
Bir hafta; ’Bak, ben de sana bir şey getirdim’ dedi. İğne oyasından, çiçekli küpe yapmış bana. Çokk beğendim, severek de takıyorum.
Başka bir hafta bir kap tutuşturdu elime. İçi ev yapımı kurabiye dolu. Pazarda olduğum saatlerde, sürekli birşeyler yemek istiyorum. İlaç gibi geldi, hepimiz yedik.
En son da, altta fotoğrafını gördüğünüz, süslü, iştah açıcı bir kavanoz verdi. Portakal reçeli yapmış, beni de hatırlamış sağ olsun. Safiyeciğim, ellerine sağlık, çok güzel olmuş. İyi ki tanıdım seni.
Murat dökülüyor bu arada. Ayakta zor duruyor. Gözler kayık, saçlar dağınık, traş zamanı geçmiş. İzledikçe ben onu, anlıyor..
-Kötü gözüküyorum değil mi Abla?
-Evet Murat ya, neyin var bugün, hiç konuşmuyorsun da.
Bir gün önce, arkadaşlarıyla içmeye, eğlenmeye, mangal yapmaya, baraja çıkmışlar. Akşam olup, dönmek istediklerinde, arabalarını çamura batırmışlar. Çabaları, daha çok batmaktan bir işe yaramamış. Arkadaşlarından yardım istemişler, o da batırmış arabayı. Gece olunca kalmışlar orda.
Uyumadan dinlenmeden, üstü başı çamur içinde çalışmaya gelmiş.
Gençlik...Sen ne güzel şeysin... :)
Anlatmam gereken bir de Çiçekci Amcam var. Daha fazla yazamayacağım ama, bir daha ki yazımda bahsedeyim ondan da.
Karanlığın çökmesiyle, topluyorum saksılarımı, durağa doğru yollanıyorum. Dolmuş şoförü,
- Abla, bu yük arabası değil, yasak almamız’ diyorsa da, şirinlik yaparak, atıyorum kendimi dolmuşa. :)
Öndeki kadın yolcu,
- Hanım, çiçek almış pazardan, evine gidiyor, niye almıyorsun ki? Oooo, nerden aldınız bu kadar kaktüsü?
- Pazarda bir Çiçekci Abla var, o satıyor. Dayanamadım, hepsini aldım ben de :)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.