- 609 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Köy'de
BİR TATİL SERÜVENİ
İSTANBUL-ELAZIĞ-ağın hattı
.....04.08.2006 cuma ,mevsim sıcakları üzerinde seyreden bir hava var dışarıda ,köye geleli kaç gün oldu ki şehrin sıkıştırdığı günlerden kurtulmanın özgürlüğü ile kendimi köyün ortamına işlerine vermiştim,öğle sıcağı dışarı çıkılmaz denmişti ama ben uyarılara aldırmadan yürüyorum , uzakta davetkar gölün baştan çıkarıcı mavi gülüşü ve gümüş renge dönüşen kimi yerde büyüleyici sessizliği karşısında kendimi tutamıyorum , yorgunluğumu bir payam ağacının gölgesinde atmak istedim ,hem gölü seyrediyordum hem köyde geçireceğim günlerin hayalini,yürüyüş beni köyün havasına toprağına iyice alıştırıyordu,ne kadar yorulmuş olmalıyım ki kendimi tarlanın otlarına bıraktım,düş mü kuruyordum gözlerim mi ağırlaşıyordu bilemiyorum,uzun bir yürüyüşün ardından kavuştuğum suyun kollarına kendimi bıraksam diyorum,ne sudan çıkmak isterdim ne de içinde yaşadığım huzurlu mutlu anlardan,..yüzüyor..yüzüyor coşkuyla açılıyordum.Sonradan farkettim uzunca açılmış geri dönmek ihtiyacı hissetmiştim ne kadar da güzel teması vardı suyun bedenime kimi yer sıcak vuruyordu kimi yer serin artık dönmeliydim evet dönmeliyim şöyle yarım bir dönüş yapıyorum yorulmuş olmalıyım ki kulaç atamıyor nefesim ve soluğum kısa düşüyor bedenim de ağırlık takatsiz mecalsiz kalmıştım .Ve uzaktaki kıyı neredeyse zor seçiliyor herşey içime korku düşürüyordu ve ne olduğunu anlayamadım elim kalkmıyor ayaklarım suya çarpmıyor ağırlığım suyun içine kaçıyordu Allah’ım batıyordum gözlerimin önüne neler gelmiyor ki ud sesi geliyor tellerden çıkan o nağmelerin kulaklarıma doluşu,bir gün önce beni misafir eden sevdiklerimin ziyaret için gezdiğimiz buzluk mağarasının ( Elazığ Harput ta gezdiğim mağara )serinlikleri sarıyordu ruhumu,suyun içinde birden süt kalesini ( harputta bizanstan kalma ) görüyorum bembeyaz onurlu ve görkemli duruşu olduğu gibi gözlerimin önüne geliyordu,su bittiği için süt ile inşası devam eden bu kale beni çok etkilemişti demek ki zihin bilinç altımda olduğu gibi taşıyordum,ve ulu camiisi harput’un medeniyet gücüydü ve ben suyun içinde boğuluyorken bir bir gözlerimden geçiyordu her bir şey.Çedene kahvesine ne demeliydi o ne güzel bir içimdi şimdi bu serin soğuk diplerde canım çekti birden..ahh gittikçe durumum zorlaşıyor nefesim tükeniyordu.Bir gün önce seni çok özledim diyen kızım aklıma geldi her iki dünyayı yaşatan eşimin hüzünlü ve sürekli duaya açık dudaklarını hissettim ona seslenmek istedim,yosunlu bir taşın bedenime dokunuşuyla oğlumun tereddüt dolu mutlu gününün hali( nişanlanmıştı) ve en küçük yavrumun kendisi için yapacağım uyarı için daha söze başlamadan söyliyeceklerimi bana anlatmasını görüyordum bütün bir aile gözleriyle bana bakıyorlardı balıklar vücuduma değdikçe.Ahh anneciğim bunu sana yapmamlıydım böyle bir haber sana ulaşmamalı, fırat beni içine alıyor ve yok oluyorum gökyüzünü bir daha göremeyeceğim ve ellerini öpeceğim bayram sabahlarında annemi bir daha bulamayacaktım artık.Oysa herşey ne güzel başlamıştı istanbul’dan ankara’ya gelmiş bir sabah kahvaltısını elazığ da en güzel insanlarla yapmış ,gezmiş dolaştırılmış mutlu edilmiş olarak çedene kahvesi ile ağın’a yolcu edilmiştim.Köylere insan taşıyan minibüsleri oldum olası çok severdim ve beni heyecanlandırırdı ,renkli ve harika bir birliktelik ile ne güzel geçmişti yolculuklarım her gördüğüm insanın sevgi ve cömert yüzlerini , sevgi ile kucaklayan yakınlıklarını görüyor geldiğim için çok mutlu hissediyordum..ahhh ya şimdi.Şimdi ise suyun diplerine inmiş ,artık nefes alamaz olmuş ,kulaklarım uğulduyordu,ağzım köpükler çıkarıyor başım hızla betona çarpmış gibi vücudum parçalanmış gibiydi.İrili ufaklı balıkların dokunuşları hem huylandırıyor hem ürkütüyordu ikindi ezanları okunuyor olmalıydı ve zaman geçecekti akşam olacaktı ben köye dönemiyecektim. Ve günlerden sonra ilk kez bir endişenin üzüntünün panik ve korkunun köy halkını saracağını düşündükçe üzülüyordum, kendilerine emanet edilen dayım ve yengem benim geri dönmeyişimle içinde olacakları şartlar ne acılı ve bahtsız olacaktı.İki gün sonra köye gelecek kardeş ve abimi karşılayan bu acı haber ne hallere düşürecekti onları ve herkes kim bilir hangi ağıtların ve korkuların yeniden köyde kol gezmesinden kahrolacaklardı..ahh ben ne yaptım ne yaptım ben bu dikkatsizliğim ve tedbirsizliğimle köy halkını yakınlarımı bedbaht edecektim,Ve beni aramaya çıkacak insanların ümitsiz arayışları netice vermeyecekti çünkü hiç bulunamayacaktım.Suyun içinde kayalık çok girişli bir yere sıkışmıştım.Arayanların beni bulabileceklerini sanmıyorum ve hiç su üzerine de çıkamayacaktım,kimsenin de gelip beni buradan çıkaracağı mümkün olmayan bir derinlik ve karanlık yerdeydim,aslında çoğu zaman akıbetimle ilgili ,kimsenin beni bulmasını istemez adressiz ve bilinmez bir yerde olmayı düşlerdim,bu fani bu asi bu günahkar ve kirli çirkin dünyadan bir gün uzaklaşmak kaybolmak istediğim zamanlar olmuştu,işte şimdi böyle bir konumdaydım,artık hiç yoktum hayat soluğum can ve kanım donmuş yavaş yavaş gölün bilinmez derinliğine gömülüyordum, didikleniyordum su dünyasının bilinen ve bilinmez canlılarınca, ben suyun derinliklerine çekildikçe,bir ud sesi ,bir süt kalesi bir çedene kahvesi bir şark çıbanı( köyde aşık olduğum kız ) iki zeytin gözlü yüzün tebessümü sürekli beni takip ediyor ve fıratın bu kaçıncı matemi olacak diyordum .Kendimin kayboluşunu seyrediyordum ,didiniyor çırpınıyor haykırmak istiyorum fakat başaramıyordum..ahh anneciğim bu yaz olmamalıydı sana bu acıyı yaşatmamalıyım ve kızımı çok özledim benim yüzümden onu ağlatan her ne sebepler olduysa ve olacaksa artık olmayacaktım yanında.Yazı ve şiirlerim sona erecek boğulmuş olduğum haberi, beni sevenleri çok hazırlıksız yakalayacak hiç sevmiyenler için birşey ifade etmiyeceğimi biliyordum..ey Rabbim gereği gibi kulluk vazifemi yapamadığımı ve iyi bir kul olamadığımın acısı sızısı ve eksikliği ile geliyorum bu gerçek beni korkutuyor..ahh biraz daha yaşayabilseydim keşke bu bir rüya olsaydı bazen rüya olmasını istediğim çok kabuslu gecelerimden uyanmıştım keşke bu da böyle bir kabus olsa.Boğulmuştum ve suyun en bulunmaz yerindeydim sırtımı ısıran balığın dişleriyle irkildim gözlerimi açabiliyordum kocaman ağzı ve dili vardı güneş ve gökyüzünü de farkettim..aaa üzerimde bir inek ağzı ,geviş getiriyor ve dilini farke diyorum , neye uğradığımı bilemedim,rüyada mıyım yoksa gerçek olan şimdiki durum mu ,doğrulup baktığımda köyün sürüsü gelmiş bir inek de başımda yüzüstü yatan bedenimi diliyle yalamış olmalıydı saat 17.50..ikindi okunmuş ve sürünün içinde kalmışım ,payam ağacının gölgesinde kaldığımı hatırladım ve karşıda gölü gören bu noktada başıma gelen şu ilginç süreç unutulacak gibi değildi,neye uğradığımı şaşırmıştım..seviniyordum..gülüyordum yaa halime..gülüyordum..yaşasın ben yaşıyorum...yaşıyoruuuuuuummmmmmm....
5 ağustos 2006 / vahşen
mustafa kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.