- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Devlerin egemenliklerinin çatışma alanı Afrika
Devlerin egemenliklerinin çatışma alanı Afrika
Osmanlı Devleti Birinci Cihan Savaşı’ndan yenik çıktığında yerine kurduğumuz Cumhuriyet’in bazı ileri gelenleri Osmanlı’yı Reddi-Miras olarak kabul etmeleri ardından ‘’Anadolu’nun yiğit evlatlarının Kut’ül-Ammare’de, Galiçya’da, Yemen’de ne işi vardı, buraları yerine Anadolu’yu savunsaydık yenilmezdik?... diyorlardı. Hiç düşünmedikleri ise İstanbul’un kapısının buralardan geçtiği idi. Hem zaten buraları da Osmanlı toprağı veyahut müttefiklerinin toprağıydı. Bugünde dünkü akıl sahipleri gibi Türkiye’nin Suriye’de, Filistin’de, Afrika’da ne işi var diye söylenmektedir. Türkiye’nin stratejisinin kapısının sınırları boyunca olmadığını görmüyorlar.
Günümüz öngörüleri arasında yiyecek-su kıtlığı, giderek önemi çok daha artan enerji ve nadir mineral kaynaklarına sahip olma, uzaya çıkma konusunda devletlerarasında siyasi ve ticari çekişmeler yapılmaktadır.
Afrika’nın bakir alanlarının geniş tarım alanlarına elverişli olması, nadir metal kaynaklarına ulaşmak ve uzaya çıkma yolunun buradan geçmesi nedeniyle Afrika Kıtası devletlerarası ticari-siyasi çekişmelerin arenası haline gelmiştir.
Birinci Neden?
2010 yılın da Çinli bir balıkçı teknesinin Japon karasularını ihlal ettiği gerekçesiyle haftalarca Japonya’da gözaltında tutulması başlayan olaylar zinciri sonunda Çin, ‘’Japonya’ya nadir metal vermeyeceğini’’ söyledi. Bu durum karşısında Japon ekonomisi kriz ile karşı karşıya kaldı.
Bu nadir metaller şunlardır: Scandiyum, İtrium, Lanthan, Praseodim, Neodim, Promethiyum, Samariyum, Europiyum, Gadoliniyum, Terbiyum, Disprosiyum, Holmiyum, Erbiyum, Tuliyum, iterbiyum, Lutetiyum dur. Bu madenler bulunması çok nadir madenler değildir, ancak madenleri bulmak için geniş toprak alanları kazılarak elenmesi ardından ulaşılır. Bu durum çevreye verdiği zarar nedeniyle Batılı ülkeler üretimini azalttılar. Üretim boşluğunu ucuz işgücü ile Çin doldurdu.
Bu nadir mineraller teknolojik ürün üretiminde düşük oranda kullanılmasına rağmen, son derece öneme haizdirler. Örneğin cep telefonu, fiber optik, lityum piller, güneş panelleri, LED ekranlar, uzay, elektronik, seramik, cam, çelik, kimya ve petrol endüstrileri üretiminde önemli yer teşkil ederler. Stratejik öneme sahip bu hammaddelerin büyük bir kısmı birkaç ülkede bulunması endişe yaratmaktadır.
Bu ülkeler arasında ilk sırayı Çin yer alırken, kendisini Rusya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Brezilya takip ediyor.
Çin’deki önemli madenlerden 25’idünya üretiminde üçüncü sırada yer alıyorken, alçı, vanadyum, titanyum, tantal, volfram, granit, antimon da dâhil olmak üzere 12 madenin üretim acısında dünya birincisidir. Çin bu madenleri iç tüketimde ihtiyacım daha fazla var diye ihracatında azaltmaya gitmesi endişelere sevk etmiştir.
Çin dünya piyasasındaki nadir metallerin %95’ni üretmektedir. Bunlar nanoteknolojinin vazgeçilmez materyalleridir. Antimon %87’ni üretmekte, yarı iletken teknolojisinde kullanılmaktadır. Tungsten %84’ni üretmekte, elektrotlarda kullanılır. Germanyum %79’nü üretmekte, fiber optik teknolojisinde kullanılır. Flüorin %51’ni üretmekte, metalürjide kullanılır.
Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu; kobalt, antimon, niobyum, mobilden, platin gibi nadir metallerin tamamını ithal etmektedir. Avrupa komisyonu hazırladığı raporda 14 kritik metal tespit ederek en başına da lityumu koymuştur. Son araştırmalarda en büyük lityum rezervlerin Afganistan da olduğunu göstermektedir.
Afrika kıtasının da bu madenlerin bir kısmı açısından zengin olduğu bilinmektedir.
İkinci Neden?
Dünyaya hâkim olmak için uzaya da hâkim olmak gerektiğini artık bilmeyen yoktur. Dünya dışına çıkmak bugünün teknolojisine göre çok pahalı ve zahmetlidir.
Dünya dışına çıkmaya en büyük engel ‘çekim kuvvetidir.’ Çekim kuvvetinden kurtulmak için çok fazla pahalı enerji tüketilir. Aynı zamanda çekim kuvvetinden kaçabilmek içinde ağırlık problemini yenmek gerekmektedir.
Uzaya çıkarken kullanılan enerjinin yükü ve taşınacak hayatı materyallerin ağırlığı göz önüne alındığında her şey gramı gramına hesaplanmak zorundadır.
Bilindiği gibi dünyanın dış ekseni olarak görülen Ekvator Çizgisi üzerindeki alanlar çekim kuvvetinin en az etkilendiği alanlardır. Bu çizginin aşağısı ve yukarısında kalanlar daha fazla çekim kuvvetine maruz kalacaklarından yanlarında taşıdığı hayati materyallerden bir kısmını ağırlıklarından dolayı feragat etmek zorunda kalacaklardır. Bu çizgi üzerinden hareket edenler uzaya çıkmakta yanında daha az enerji yakıtı taşıyacaklarından uzaya çıkarılacak olan hayati materyallerinin ağırlığında bir artış olacaktır. Bu da taşıyacağı materyalleri daha fazla çeşitlendirecek olması onlara avantaj sağlayacaktır.
Afrika kıtasının birçok ülkesi bu kuşak üzerinde yer aldığını düşündüğümüz de bu ülkelerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Uzay yarışında geri kalmamak için devletler bu ülkeleri yanlarına çekme gayreti sarf etmelerinin nedeni daha iyi anlaşılmaktadır.
Üçüncü Neden?
Avrupa Birliğine üye devletlerinin halklarının %3’ü kadarı tarımla uğraşmalarına karşın bütçelerinin yaklaşık % 50 si tarımı destekleme fonlarına gittiğini beyan etmiştir.
Tarım insan yaşamı için olmaz ise olmazdır. Ancak pek başkaları tarafından takdirle de karşılanmaz. Her almak istediğiniz de alabildiğiniz bir şeyin kıymetine pek erişilmez. Ancak o şey ortadan bir süreliğine kalktığında yokluğunun felaket olduğunu görürüz. Yiyecek de bunların en başında gelir.
Tarım arazilerinin verimli olabilmesi için en fazla suya ihtiyaç duyulur. Afrika kıtasının her yeri su zengini değildir, aksine su fakiridir bir algıdan ibarettir. Afrika kıtasının yer altı suları bakımından çok zengin olduğu bugün tespit edilmiştir. Yerleri dahi bilinmektedir. Afrika ülkeleri bu su kaynaklarına ulaşabilecek teknolojiye sahip olamamaları oraların açlıktan kırılmasına sebebidir.
Afrika savanları bakir geniş tarıma elverişli araziler mevcuttur. Birçok ABD ve AB devletlerinin dev gıda şirketleri Afrika ülkelerinde bu geniş arazileri kiralama yöntemiyle tarıma yönelmişlerdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.