YOK BÖYLE AŞK
KÜÇÜĞÜM’E....
- Allahını seversen sev beni! diye yalvarıyordu kızcağız delikanlıya. Aşkın her türlü halinden azade olan delikanlı, kıza hasretle, hararetle ve hakikatle bakıyordu. Onun ağzından sarf edilen her bir sözcük dünyanın en kıymetli incisi değildi de neydi? Onun her bir nazarı kalbe atılan altından bir nakış değildi de neydi?
Delikanlı ölümüne seviyordu da kızcağız yine de bu aşka doyamıyordu.
Aşk açlıktı, kıtlıktı, sefillikti şeklen belki de, yokluktu ve doyamamaktı. Ama ruhen zenginlikti, bolluktu, bereketlikti belki de, varlıktı ve tokluktu.
Sevmeye bu kadar aç, bu kadar muhtaç bu kadar ihtiyaç duyan bir kız ve o kıza bu kadar aç, bu kadar muhtaç ve bir o kadar da ihtiyaç duyan delikanlı!
-Sen de beni sev, tıka basa! dedi delikanlı kızcağıza. ’Taşmasın boşa bir gramlık dahi sevgin, hepsini bana ver, nazarın kaçmasın benden başkasına hepsini bana yönelt, elin başka ellere değmesin, sesin başka kulaklara melodi olmasın.’
İki ayrı insan tek bir insan olma yolunda aşklarını aşmış, kalplerini taşmış bir şekilde birleşiyorlardı.
- Ruhumu bedenimden çekip al, sana intisap etmek istiyorum.Yanında bile sana hasret bir şekilde duruyorum. Bu hasretliğe son ver! Sana sende bile dayanamıyorum. Bende nasıl dayandığımı düşün. diye cevap verdi kız delikanlıya. Aşkın mübalağa haliydi yaşadığı, mantık üstüydü.
- Gökteki yıldızların sayısınca seviyorum seni, denizdeki balıkların...İnsandaki sinirlerin uzunluğunca... Haddi yok bu aşkın; ölçülemez, sayılamaz, tartılamaz... dedi delikanlı, kıza yaklaştı ve hiç umulmadık bir tarzda konuşmasına devam etti.
- Seni Allah hakkı için seviyorum.
Başka yemine lüzum yok!
Allah’ın adını andım. Noktayı koydu delikanlı bu aşkta, kutsala bağladı aşkını, sağlama aldı bir bakıma. Ağızdan çıkacak olan başka lafızlar para etmez bu dakikadan sonra. Aşkı mezara kadardı. Nazara gelmeden, pazara uğramadan ve kazara değildi.
-Sev beni, Allah için sev! diyordu kızcağız. ’Faturam kabarık da olsa bu aşkta, sev beni... Aklım karışık da olsa, sev beni.... Kalbim aşk sözleriyle kalabalık da olsa, sev beni...
Delikanlı kızcağızın bu teslim ve aşkın halini görüp içten içe galeyana geldi.Yanardağ kor kor aşk püskürtmeye başladı. Gözlerindeki her bakış lav lavdı, ağzından çıkan her laf kor kordu.
- Hem de nasıl seviyorum seni, kalbini ferah tut, aklını aydınlık tut! Kabarıklığını, karışıklığını ve kalabalıklığını, kalbe ve akla uygun hale getireceğim, sabrın sonu elbet ferahlıktır. Sen kalbini açmışsın bana, en kıymetlin olmam için davet çıkartmışsın, ömrünü sunmuşsun bana. Daha ne isterim Rabbimden! Şükrediyorum 24 saat. Ok çıkmıştı yaydan, delikanlı mantık rayından çıkmıştı. Ne hissediyorsa onu söylüyordu kızcağıza. Bir insan ancak bu kadar samimi olabilirdi. Bu kadar sahici olabilirdi. Gözler ve sözler birbirini onaylıyordu. Coşkun seller gibiydi delikanlı, sağanak yağmurlar, çakan şimşekler...
Kız:
- Senin sarhoşluğun cümle alemin ayıklığından daha iyi geliyor bana. Bilsem ki kıyamet kopacak, yeryüzü alt üst olacak, dağlar devrilecek altında kalacağım, okyanuslar üzerime boca edilecek.... Ne olursa olsun kabul ederim, tek sev beni.’
Delikanlı:
- Seni sevmek ve sende sevilmek... Ne isterim daha! Kör ister bir göz rabbim verir iki göz! Hem seviyorsun beni hem de sevilmek istiyorsun. Aşkıma kolaylık sağlıyorsun, canıma minnet! Bir bardak su bir parça ekmek yeter bu dünya için bana gerisi hep ve tek seni sevmek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.