Mecaz Nedir, Ne Değildir?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şiirde, öyküde; kısacası edebiyatımızda ve konuşma dilimizde mecazı çok fazla kullanırız. Mecaz sadece bir kapıdır. Bu yüzden mecazı anlayabilmek için kapıyı aralayıp, birkaç edebi sanata değinmemiz gerekir.
"Ben toprak oldum yolunda
Sen aşırı gözetirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın" (Yunus Emre)
Mecaz, kendi başına bir edebî sanat olmayıp daha ziyade bazı söz sanatları yapılırken kullanılır. Örneğin teşbih, istiare, mecaz-ı mürsel, kinaye, tariz, teşhis, intak gibi sanatların bazıları sözcük, bazıları ise düşünce mecazları üzerine kurulmuştur.
“Bir kelimeyi veya kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor” diyor Türk Dil Kurumu, mecaz için.
“Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü
Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü” (YKB)
Bazı kaynaklarda “değişmece”, “anlam aktarması” diye de geçer. Zira mecazda bir kelime veya söz, aralarında bir şekilde ilgi bulunan, başka bir kelime veya sözün yerine kullanılır. İnsanlara takılan lakaplar gibi de düşünebiliriz. Gözlüklü birine “gözlük” diye hitap edilmesi ya da “bıyıklı birine “bıyık” denmesi gibi.
Haydi aslanlarım, ileri!
Lambayı yak.
Ayağını çıkar da öyle gir.
Mecaz, çoğunlukla anlatımı daha etkili hâle getirmek, ifadeye canlılık ve zenginlik katmak için yapılır. Mecaz sözü monotonluktan kurtarır, söze güzellik katar.
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.”
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl”
Onu görünce cesaretim kırıldı.
Burada Mecaz-ı mürsel (ad aktarması) sanatından bahsedeceğim. Kelimelerin mecazi kullanımında aralarındaki ilgiler dolayısıyla anlam geçişine değinmiştik. Kelimeler arasındaki bu ilgiler: Benzerlik ya da benzetme ilgileri, bütün-parça, durum-yer, sebep-sonuç, özellik-genellik, çokluk-azlık, öncelik-sonralık, sanatçı-eser gibi ilgilerdir. Bunlardan benzerlik ilgisi dışındaki ilgiler için yapılan mecazlar, Mecaz-ı mürsel sanatını meydana getirir.
Bu sanatta kelimelerin gerçek manası söz içinde düşünüldüğünde mantıksız sonuçlar çıkar. Yani sözün bütünü, sadece mecaz yönüyle anlamlıdır.
“Kandilli yüzerken uykularda
Mehtabı sürükledik sularda” (YKB)
Bu beyitte Kandilli, orada yaşayan insanlar yerine kullanılmıştır.
“Bir haftadır Gazali okuyorum." Cümlesinde sanatçı, eseri yerine kullanılmıştır.
“Ben garip çizgilerle uğraşırken baş başa.
Rastlamıştım duvarda bir şair arkadaşa.” (FNÇ)
Sırada, mecaz sanatlarından en çok sevdiğim "kinaye" var.
YORUMLAR
Bir nokta dikkatimi çekti.
"Zira mecazda bir kelime veya söz, aralarında bir şekilde ilgi bulunan, başka bir kelime veya sözün yerine kullanılır.
Haydi aslanlarım, ileri!
Lambayı yak.
Ayağını çıkar da öyle gir."
Bunlardan lamba'lı olanıyla ilgili çekincelerim var. İnsanlar binlerce yıl lambaları sözlük anlamıyla yaktılar. Yirminci yüzyıla girilince lambalar yakılmaz oldu ama söyleyiş kaldı. Bu hiç bir zaman aslan olmamışlarla ya da çıkmamış ayaklarla aynı kategoride midir? Yoksa sadece demode bir söyleyiş midir? Saygılarımla.
akilli46
İlginiz ve yorumunuz için teşekkürler.
akilli46
Aslında farklı örneklerle geniş bir yazı olmalıydı. Lakin sıkıcılığı önlemek adına yazı kısa tutuldu.
Ne güzel olmuş.Mecaz benim de sevdiğim tarzdır ama şu iki satırda yapılan edebi sanatın adını da cevap olarak yazarsanız sevinirim:
1-Göre göre ne ama görene!
ya da,
Kem alatla kemalat olmaz!
Birleşik yazılınca anlamları farklı;ayrı yazılınca farklı olan nedir ki? Teşekkürlerimle.
akilli46
Cümlelerinize gelince, soran daha iyisini biliyordur diye düşünüyorum. :)
Selametle...