- 649 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLUĞUM
Çocukluğumuzu sanal değil, canlı canlı yaşadık biz. İlk tv 1974’te girdi eve. Radyo saati, radyo tiyatrosu, sokakta oynanan kaydırak, ip atlama, ağaçların tepesinde söylenen şarkılar... sokaktaysam saat tam dörtte evde olurdum. Çünkü radyoda çocuk saati vardı. Birçok çocuk şarkısını oradan öğrendim.
Akşamları sobada kestane, kızarmış ekmek... Sobalı oda dışında buz gibi odalar...Annemin yanında ders çalışmak bile çok güzeldi. Ben çalışırken onun örgü örerken çıkardığı kıjjik kijjık...sesleri geri planda çalan bir müzik gibiydi. O hep şöyle söylerdi: Ders çalışırken unutulun. Biz motivasyonu, konsantrasyonu böyle öğrendik.
Babamızın eve gelmesini dört gözle beklerdim, onu kapıda karşılar terliklerini ayağına verir, elindeki nevaleyi alırdım. Ne getirdiği merak konusu olurdu. Kazandibi getirmişse en büyük mutluluk. O işe giderken uğurlar, ayakkabısını silerdim. O da başımdaki palmiyeye benzeyen saç tutamını sever yanağımdan bir fiske alırdı.
Bayramlarda büyük salıncak, turşucu, su muhallebisi, allı güllü, modelini babamızın çizdiği ve terziye diktirdiğimiz tasarım elbiseler, rugan pabuçlar...
Kış geceleri akraba ziyaretlerinde adam asmaca, isim bitki hayvan, haritada yer bulmaca, dama, satranç, bilmeceler,tekerlemeler, büyüklerin okuttuğu şiirler, sordukları problemler...Ve annemiz komşuya gitmediyse hep evdeydi.
Kısacası olumsuzluklar, daha kısıtlı imkanlar olsa da şimdiki çocuklardan daha mutlu bir çocukluk yaşadık. Ruhu doymayan insan daima maddede arar mutluluğu ve bulamaz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.