- 1354 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Üzgünüm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Başa dönmek imkansız artık, keşke ufacık bir ışık görebilseydim, hiç bir şeyin değişmeyeceğinden adım kadar eminim. Gel desem..yeniden sev desem..gururum engel. Seni senden habersiz, uzaktan sevmek daha vebalsiz.
Yıktım yüzümü ayağının tersine.
Nasibime bir kuru dal düştü.
Değişmezi değiştiremez naçar olan.
Bahtıma hep hüzün, gözyaşı düştü.
Bir kız çocuğu vardı bir zamanlar, naylon bebeği hiç olmadı. Olmadı dediysem de, hani, çöpten oyuncaklar toplardı, oyuncakta değil aslında ya, oyuncak parçaları. Sonra onları birleştirir kendine bebek yapardı, kolları farklı, ayakları farklı, göğsü ve başı farklı. Ona elbiseler dikerdi, yırtık çorapların konçlarından. Yamalı yorganlar diker, uyuturdu gül dalında ki beşiğinde. Hiç ağlamazdı bebek. Sanki; derlenip toparlanıp, başka başka, uzuvlara sahip olsa da mutlu gibiydi var olmaktan, kız çocuğu da yaptığı oyuncaktan.
Hayatta, İnsanlar da böyle değil mi? Her bir parçamız, bir yerlere dağılsa da, o parçaların bir yerlerde var olduğunu bilmek ve gün gelip bir araya geleceğini düşünmek bile bizleri mutlu etmeye yetiyor. Eksik yanlarımızı farklı şeyler ile tamamlamaya çalışsak bile..
Sevda gönül işiydi, hesap kitap işi değil; gönlümün sevdiğine aklım razı olmadı, aklımın razı olduğuna gönlüm konmadı. Belki çok sevdim, çok sevildim, kimbilir. Beni seveni gönlüm istemedi, gönlümün sevdiği de beni istemedi. Böyle başlıyor işte bazı yalnızlıklar. Gözler de yaş, kalpler de hüzün, hayatlar kırık, sofralar da baş köşede yalnızlık. Bu yaşıma kadar., Rabbimden başka hiç kimseye, güvenip sırtımı dayayamadım, ne babama, ne kardeşlerime, ne de eşlerime, dost, arkadaş vs. onları hesaba katmıyorum bile..
//..Ne zaman birisine güvenmeye kalksam, hayallerimin altında kaldım, çöktü tüm duvarlarım..//
İşte asıl yalnızlık bu! İhtiyac duyduğunda hiç kimseyi yanında bulamamak, gidecek bir yerinin ve çalacak kapının olmaması. Başka bir tabir ile, kimin kimsen, eşin dostun olmasına rağmen, dilinden anlayanın olmaması. Meramını anlatamamak kimselere..Tüm bunlara rağmen, hayat karşısında güçlü olup, dimdik durabilmek, başarılı olmak mı sayılıyor, yoksa yalnızlığın dibine vurmak mı?
Öyle sanıyorum ki, bazen, hayat karşısında ne kadar direnç gösterirseniz gösterin..yeri ve zamanı geldiğinde, mutlaka her dost ve arkadaş, kavşaklar da, bir araya gelip, bir süre beraber olduktan sonra, kendi yollarına devam ediyorlar.
Hayatın sapakları;bu yollar bizi nereye götürür bilmiyorum. Elbette aynı istikamete doğru giden dostlarımız da olacak, ayrılmak zorunda kaldıklarımız da. Gönül ister ki, değer verdiklerimizle yönümüz ve yolumuz aynı olsun. Velev ki olmadı, o zaman belki başka bir kavşakta yeniden karşılaşmayı umut ederek yolumuza devam edeğiz. Umudun türküsünü mırıldanarak..
İki ayrı bedende tek ruh olmayacaksak, iki kişilik yalnızlıkların mahkumu olacaksak, sevme beni! Yüzüm sana dönük, her adımım sana doğru.. Yazılmamış, her şiir sensin. İsitiyorum ki seni, benden başka kimse okumasın, sırf bu yüzden asla yazılmayacaksın. Bir türkü çalıyor radyoda, içim ürperiyor "uy aman aman..burası Adıyaman", diyor ya Oğuz, işte orada kopuyor fırtınam.
Ben; yılın üçyüz altmış beş gününün, gecesi ve gündüzü seni sevip seni düşeneğim, yalnızlığıma yalnızlık katacağım, senin için ağlayıp gözyaşı dökeceğim, hasretin burnumda buram buram tütecek, içim aciyacak, canım yanacak, her şeyden önemlisi yokluğuna katlanacağım..
Sen; benden esirgediğin sevgini, şefkatini, zamanını ve tüm ilgini başkalarına vereceksin, ve beni vefasızlık ile sadakatsizlik ile suçlayacaksın, öyle mi?
Peki buna da Eyvallah!
Tırnaklarımla parçalarken hayatı göğsünden, kimse çorbada benim de tuzum olsun demedi. Üzerimde hakkı bulunmayan her kese teşekkürü borç biliyorum iyi ki varsınız.
Yer gök şahidim olsun ki..unutacağım; beni yok sayan herkesi ve içimi acıtan her şeyi..
Dil-ruba Emine Genç
Düzenleme 24 Ocak 2015
YORUMLAR
ne güzel bir iç dökümü... biraz şair, biraz çocukluğumuz, biraz herkes...