- 3232 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
SEVGİLİYE MEKTUPLAR (3)
- Sevgiye dair örnek mektup - (kurgudur)
Canım, mektubuma başlarken selam eder, hasretle kucaklarım. Kucaklamak dedim de, aklıma dokunmanın o sihirli atmosferi geldi. Hep düşünürüm, acaba vücut azalarımdan birini kaybedecek olsaydım veya doğuştan engelli birisi olarak hayatımı devam ettirseydim ve tek bir tercih bıraksalardı bana, akıl ve ruh sağlığım yerinde kalmak şartıyla, her şeyimden vazgeçerdim. Gözlerimden… Kulaklarımdan… Dilimden… Ayaklarımdan… vazgeçerdim. Hem de tek kalemde. Hem de hiç düşünmeden. Bana bir tek kollarım ve ellerim kalsın. Bu bana yeter. Hayır, hayır bu bir şaka değil. Neden öyle dedim peki? Anlatayım…
Şimdi çok uzaklardasın. Özleyen insan görmek, sesini duymak ister sevdiğini. Dokunmak ister, hasretle sarılmak ister, kokusunu duymak ister tıpkı bir annenin, bebeğini sevgiyle kucaklaması gibi zarar vermeden, narin narin öpmek ister.
Görmek, sesini duymak, kucaklamak, öpmek... Biliyor musun sevgili, aslında hepsi de dokunmaktır bir anlamda. Gözler dokunur sevgiliye. Bakarken dokunur. Sesini duyarken de öyle. Kulaklar dokunur. Kucaklarken de öyle. Eller dokunur. Öperken de öyle. Dudaklar dokunur, özlemle dokunur. Ama bir dokunuş var ki, bu saydıklarımın hiç birinin yerini tutamaz. Kucaklarken kollarımız, ellerimiz sarıp sarmalamıyor mu birbirimizi?
O dokunmak ki, sevgiyi içimizde hem de hiç bitmeyen bir heyecanla hissettirmiyor mu? İşte ben derim ki, ben seni zaten kalp gözüyle sevmişim. Gözlere ihtiyaç duymasam da olur. Kulaklarımda ahenkli ve o tatlı sesin hâlâ yankılanıyorsa, kulaklarıma da ihtiyacım yok. Elim, kolum sağlam olduktan sonra gözüm körmüş, dilsizmişim, kulaklarım sağırmış ne çıkar? Okuma yazmayı biliyorum, geriye kalem ve kağıdı bulmak kalıyor. Görmeden de yazılır, kalp gözüm yazdırır bana en güzel aşk mektuplarını. Hem biliyor musun dünyayı çirkinleştiren bazı insanların varlığını hissetmez bile insan. Kalabalıklar içinde yeterince yalnız değil miyiz? O sesler ki, kulak tırmalıyor, o görüntüler ki moral bozuyor. Görmesem, duymasam daha iyi. En azından ruh sağlığımı korumuş olurum. Dünyayı tüm güzellikleriyle hafızamda canlandırırım ve benim yaşam sevincim sen olduktan sonra hiç bitmez. Yeter ki ellerim ellerini tutsun, aşkım sana dokunsun.Bir elektrik akımının kablolardan geçmesi gibi, bu sevgi-aşk sürsün ve kesintiye uğramasın.
Geçenlerde gencin birisi gökdelenin en üst katına çıktı, tüm televizyon kanalları yayınladı. Evlenme teklifi yaptı sevdiğine. Kocaman da bir pankart açmış. ‘’Aşkım seni çok seviyorum. Lütfen evlen benimle.’’ Ve ekledi : "Kabul etmezsen kendimi buradan atarım!" Çoğumuz güldü geçti gencin bu haline. ‘’Çıldırmış olmalı. Aklını bozmuş, böyle de evlilik teklifi mi olur.’’ diye. Şaşırmadım doğrusu. O genci iki bakımdan kutlamak isterdim. Birincisi; sevgisinden emindi. ‘’Aşkım’’ demişti sevdiğine. Niyeti de ciddiydi, gönül eğlendirmiyordu, evlenmek istiyordu. Reddedilmesi halinde atar mıydı kendisini, can tatlı gelir de vazgeçer miydi? Orasını bilemem, göze almışsa yapabilirdi. İkincisi, ‘’Seni seviyorum’’ dememişti (!) ‘’ Seni çok seviyorum. ‘’ demişti. Ayrıntılar önemlidir bazen. Sevmenin derecesi önemlidir. Abartıya kaçmadan. Ama yalın da olmamak kaydıyla.
‘’Çok‘’ sevmek… İşte önemli olan bu. Sadece dil söylememiş, gönlü dile gelmiş gencin. Kuru gelir bana ‘’ seni seviyorum’’ demeler. ‘’Çok" kelimesi olmalı içinde. Hep bir eksiklik olur yoksa.
Sevmek dedim de, ‘’sevmek’’ yalnız başına yarım kalan bir kelime gibi geliyor bana. Süslemek değil de, yanına öyle bir ifade koymalıyız ki, o sevmek duygusu anlam kazansın. Buldum ben o sihirli kelimeyi:
‘’Aşk’’ Aşkla sevmek… İşte sevmelerin en yüce duygusu. Örneğin bizler yaratanı da seviyoruz. Görmeden, dokunmadan. Kalp gözüyle seviyoruz ve hissediyoruz varlığını. Örneğin bizler, vefat etmiş bir yakınımızı da seviyoruz. Yıllar geçse de aradan, kemikleri un ufak olsa da, büyük bir sevgiyle, aşkla seviyoruz. Aşkla sevmek, benim sevgimin zirve noktası orası.
Aslında herkesi de aynı heyecan ve duyguyla sevemezsiniz. Kalp mi seviyor? Beyin mi? Beyin önce görüyor, algılıyor, tümceler kuruyor. Beyinde başlıyor sevmeler. Sonrası tam bir romantizm. Aşkla seven ise kalbimiz. Dilimizden çıkan sözler, kalbimiz kadar etkili olamıyor. Yine yarım kalan bir şeyler oluyor. Bazen sevmeler ağır geliyor insana. Kolay değil, bir vücutta iki beden taşımak. Bu ağırlık olmalıdır da. Seven kişi tek değildir sonuçta. Hep iki kişilik yük taşır, kalbi iki kişilik atar. Savaşlar neden çıkıyor sanıyorsunuz? Birbirimizi sevmemekten… Çıkar ilişkileri olduğu sürece de çatışmalar ve savaşlar devam edecektir. Çünkü bizler sevmeyi, paylaşmayı bilmiyoruz.
Bir hususu gözden kaçırmamak gerekir, doğru bilinen yanlışlardan birisi de aşk ile cinselliği birbirine karıştırmaktır. Aşk deyince, ben her zaman cinsellikten uzak tutarım bu kelimeyi. Aşkın içinde cinsellik olmalı mıdır? Olmalıdır ama aşk deyince cinsellik anlaşılmamalıdır. Bu mantığa göre, her yaşanılan cinselliğin içinde aşk var mıdır? Bu konuda şüphelerim var.
Bizler ne yazık ki kavramları birbirine karıştırıyoruz. Çünkü herkesle aşk yaşanmaz. Çünkü aşk, iki bacak arasındaki et parçasına yoğunlaşılan bir kavram da değildir. Yoğunlaşılacaksa, kalbe giden sıcacık bir esintidir aşk ve bu aşkın parçası da kalp olmalıdır. Salt kadın teni değildir aşk. Cinselliği onunla bununla yaşar insanama aşkı yaşamak özen ister. Aşk, bu anlamda cinsellikten ayrılır.
Konu uzadıkça uzar, mektup ,mektup olmaktan çıktı farkındayım. Bu mektup da böyle olsun sevdiğim. Aşkla sevince insan, neler neler yazsa hep bir eksiklik kalıyor. Bundan sonraki mektuplarda buluşmak üzere hayatım. Mektubuma istemeyerek son verirken, hasretle kucaklarım seni. Kucaklarken de şükrederim Allah’a. Seni bana verdiği için, seni çok sevdiğim için, beden, akıl ve ruh sağlığım yerinde olduğu için.
Bir sonraki mektupta buluşmak üzere, kendine çok cici bak. Kokulu kokulu öpüyorum seni. Sevgimle kal, hep bende kal benim tatlı aşkım.
Vecdi Murat SOYDAN
(Yaşanmamış Aşkların Şairi)
21/01/2015- Isparta
YORUMLAR
aşkı tarifi olmaz derler bide :) ne güzel bir yazı hoş günün yorgunluğunu almaya ii geldi.elinize sağılık şair sevgi ile.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
eşsiz bir yürekten dökülen inciler gibi..sahi Muarat arkadaşım sen yüreğini taşıyabiliyormusun...çok büyük değilmi senin yüreğin...oysa sen ufak tefek bir adamsın...nasıl bir yürektir bu..bu sevgiye kayıtsız kalınırmı sahi...
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Yaşanmamış Aşkların Şairi
En değerli duygulardan biri olan "aşk" a böyle güzel cümleler yakışırdı.
Sevgiliye sevgiden öte çok daha güzel şeyler iletir eminim.
Yüreğinize sağlık, kaleminize ömür.
Devamındaki duygu dökümlerini okumak dileğiyle.
sağlıcakla.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sağlıcakla kalınız..
değerli arkadaşım çok içten çok romantik ve en mühimi GERÇEK duygularından öpüyorum yüreğini...fakat bil ki o genci örnek vermişsin de ben de bir zamanlar inanıyordum fakatinan araya bazı şeyler girince o aşklar o günki yoğunluğunu asla barındırmadan yok oluveriyor geride pişmanlık özlem kalmıyor mu kalır tabii fakat bu duygular dönem dönem oluyor bazen yıllarca aşk büyük aşk yaşıyorsun uzuun yıllar çocukluktan devam ediyor tıpkı verdiğin örnek gibi oluyorsun bir an geliyor ki o seni çook seven paraya satıvermiş kendini...sonrası sende nefret bile değil biiyor gözünde onda büyük pişmanlık ama dönemez asla geriye...
fakat sen gibi içten samimi insanlar değişmez diyorum .
sevgiliye mektuplar çok güzel devam et bence de tebrikler sevgim saygımla can arkadaşım.