Ev Külhanbeyi**************
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Seyitgazi’den Eskişehir’e döndükten az sonra, babamın kararı doğrultusunda, Nail amcamın döküm fabrikasında çalışmaya başladım. Sabahtan akşama kadar ya kum eliyordum, ya da dökülmüş parçaların üzerindeki çapakları taşa tutup temizliyordum. Patron, yeğenini öteki işçilerden farklı bir muameleye tabi tutmuyordu; onlar ne kadar çok çalışırsa, ben onlardan daha çok çalışmak zorunda kalıyordum. Tuğla ocaklarından ağır işçiliğe alışık vücudum için fazla yıpratıcı bir iş değildi.
Amcama düğün salonlarında gitar çalarak para kazanacağımı, o nedenle yanındaki işten çıkacağımı söyleyince, yanından ayrılmam için izin vermişti.
Vaktimin tamamını Nuri ile geçiriyordum. Orkestrada geçici olarak benim yerime ikame ettiği elemandan aldığı tesisat kiralarını ödemiş, cebimde bolca para birikmişti. Bas gitarı çalan oğlan borca girerek kendine bir tesisat almıştı, benim tesisatı epeydir kullanmıyordu. Nuri benim umulandan çok önce dönmüş olmam nedeniyle borç içindeki bascıya yol verip bana gel diyemiyordu. İkiniz de başka bir orkestrada iş arayın, hanginiz bulursa, o gitsin diyerek işin içinden çıkmaya çalıştı.
.Tesadüfen ben yeni bir orkestrayla anlaştım. Eskişehir’deki Göksu Gazinosunda (üçüncü sınıf bir pavyon) davulcu Topal Haydar, akordeoncu İlhami ile beraber çalışmaya başlamıştım. Bu iş, yaklaşık bir yıl sürdü. Barın sahibiyle yaşım küçük olduğu için polislerin sıkıştırması yüzünden (çalışma karnesi için yirmi bir yaşını doldurmuş olmak gerekiyordu) ve ücret konusunda bazı ihtilaflar yaşamaya başlamıştık. Adam, basgitar da neymiş, bir davul, bir akordeon yeter, çıkartın basçıyı, ona verdiğiniz parayı kendi ücretlerinize ekleyin deyince, yüzüme seninle çalışmak istemiyoruz demekten utanan bu can yoldaşlarımın(!) aklına gelen şeytanlık şöyle olmuştu: “Patron mademki ücretlerimize zam yapmıyor, bırakalım işi...” diyerek yanıma gelmişler, ben de olur demiştim, bırakalım anasını satayım! Tesisatlarımızı sökerek pavyonu terk ediyorduk. O arada ben kendi tesisatımı eve nakletmek için bir taksi tutmaya caddeye kadar gidip, beş dakika içinde bir taksiyle dönmüştüm. O ne! O beş dakika içinde, orkestra arkadaşlarım kendi tesisatlarını barın sahnesine gerisin geriye taşımışlar; benim tesisatlarımı dışarıda bırakmışlardı. Bana da, “biz işi bırakma kararımızdan vaz geçtik. Patrondan özür dileyip tesisatımızı içeri taşıdık. Sen de istiyorsan, patronla bir görüş,” diyorlardı. Numaralarını yememiştim. Onlara, “böyle bir numaraya kalkışmak yerine adam gibi, biz seninle çalışmak istemiyoruz deseydiniz, ben gene de ayrılırdım. Hiç olmazsa, gözümde böylesine küçülmezdiniz,” diyerek tesisatımı eve götürmüştüm.
Çok sonraları, bir gün Topal Haydar, vicdan azabından olsa gerek, o hareketleri nedeniyle benden özür dilemiş ve tuzağı patronun talimatıyla kurduklarını itiraf etmişti. Bu itirafı yaparken o işsizdi, ben ise, gece 24:00’ e kadar bir düğün salonunda, 24:00’den sonra da bir pavyonda çalıyordum...Enstrümanın ustalarıyla dostluklar kurarak ve bazen dersler alarak basgitar çalmakta epeyi ileri taşımıştım kendimi. Fa anahtarıyla bir partizizasyonu rahatlıkla okuyor ve çalabiliyordum. Bu durumum çok daha iyi orkestralarda, daha iyi paralar kazanmamı ve arada bir profesyonel ünlülerin arkasında çalmamı da sağlıyordu.
Babamın bir ayda kazandığı maaşı yevmiye olarak kazanabildiğim günlerdi, ama onun bütçesine tek kuruşluk bir katkı da sağlamıyordum. İlişkilerimiz gereğinden fazla soğuktu ve tabii ki, eskisi gibi tokatlayabileceği bir evlat da değildim, tam tersine tam bir ev külhanbeyiydim
YORUMLAR
Eve katkı olmadığına göre, paralar nereye gidiyor bu arada?
Gençlik heyecanı ile, çar çur mu ediliyor yoksa?
İlginç bir hayat hikayesinin,
hoş bir lezzette sunuluşuydu olay.
Yani,
tuğla ustalığı, döküm ustalığı, öğretmenlik yanında,
bir de mükemmel bir bas gitar virtüözü çıktı şimdi karşımıza.
Yazarlık ve şairlik konusu, sanırım ileriki yaşlara,
müthiş yakışıklı torunların sevildiği çağlara bırakılmış.
Sözün özü,
her şey güzeldi.
Torundan, hikayenim son noktasına kadar.
Okuduğum her yazının, neredeyse her satırında "baba" adı geçen ve imâ olarak "babasından pek hoşlanmadığını söyleyen bir insan:
Bana göre, babasına hayran biridir. Ne var ki, onun yaptığı bir takım hatalardır (ki, bu hayatta çok kişinin yaptığı hatalardır) sen onu affet ki yerinde rahat uyusun.
Bak ne mutlu ki, şimdi sen çok güzel bir baba ve dede örneğisin...
Bize bir de babanın iyi yönlerini anlat ki, kemikleri sızlamasın kemnur.
Yazılarını okumak keyif veriyor emin ol. Bebek Kemal'e hayırlı ömürler dilerim.
Sevgiyle.
Kemnur
Kemnur
Haklı ya da haksız kazançların tartısı alın-teri...
Her mesleğin kazancı sanırım gideriyle eş değer. Ve sanatın her dalı,her alanı bence belinmesi ,en azından bir insanın bir enstrüman çalması sanatın ve sanatçının değeri açısından çok önemli bence...Bence sanatla uğraşan her kimse can yakmaz,yakamaz. Daha çok sanat daha çok sanat.
Bu bence çok güzel bir kitap olacak.Piyasada olanlardan inan ki aşağıda değil.Bu arada video yüklemeyi müsait bir günde tarif ederim size.
Tebrikler ustam
saygılar,sevgiler
Kemnur
demek ki oğlunuz müzik kulağını ve yeteneğini sizden almış
( bu arada belirteyim, beğeni ile dinlediğim bir sanatçı kendisi )
keyifle okuduğum bir bölüm daha oldu, keşke roman olarak elimde olsaydı diye hayıflandım
kutlarım gün başarınızı da ayrıca
saygılarımla
Kemnur
Tesafün de böylesi ben de emekli olacağım ya nasipse ben de bağlama kursuna gitmeyi düşünüyorum. Gerçi benimkisi kırkından sonra saz çalma olacak ama olsun. Yine güzeldi sayın yazarım. Saygıyla
Kemnur
Bu işçiler hiç bir zaman uslanmayacak birbirlerini destekleyeceklerine birbirlerine kazık atıp,patrona yağdanlık ediyorlar,değişen bir şey yok şimdikiler daha ilerde yola devam:),zevkle okuyorum değerli yazar
tşk.
Yazılarınızdaki anlatım ifadenizi beğenen bir okuyucunuzum, müzikle ilgili olmanız ve enstrüman çala bilmeniz de hayranlık duyulacak ayrı bir özelliğiniz, tebrik ederim.
Her zamanki gibi bu yazınız çok hoş ve keyifle okunası bir yazıydı kaleminize sağlık
Müziğe ilgi duyan birsi olmama rağmen bir enstrüman çalmayı öğrenmek kısmet olmamıştı. Türküleri çok sevdiğimden şimdilerde bağlama çalmaya heves ettim başara bilir miyim bilmiyorum.
Kaleminize emeğinize sağlık değerli Abim
Saygı selamlarımla.