- 617 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
S'ye Mektuplar 6
“-- Her şey insanlar içindi işte. Sevmek, sevilmek, sevilmemek ve sevmeyi çok istediğin halde sevememek...
Kimine gönlünü bir türlü ısındıramazdın. Halbuki bilirdin, öyle çok mutlu olurdu ki gözlerin. Ve gülümseyişlerin o kadar sahici olurdu ki onun yanında. Kalbine söz geçiremez, kimseye onu sevemeyişini anlatamazdın.
Kimine de koşardın işte. Sen koşmasan kafesinden çıkıp, yüreğin koşardı onu sevmeye. Sesini özlerdin, yüzünü özlerdin. Sevmiyorum dedikten birkaç saniye sonra hayaliyle avunduğunu farkederdin kalbinin. Söküp atasın gelirdi seni dinlemeyen o kalbi. Halbuki, o da kadersizin tekiydi.
Senindi...
’O’nunla ortak olan tek yerindi. –“
Şu an ne hissediyorum, ne düşünüyorum, kalbim ona bu hissettirdiklerimle ilgili neler düşünüyor, neden ağlamıyor ya da neden sessiz?
Bilmiyorum.
Küstürdüğüm bir şeyler var. Konuşturmadığım…
Sessiz kalmış, sesini saklamış, yadırganmış, eksiltilmiş ve eskitilmiş bir şeyler… Acı çekmemek için unutmayı tercih ettim. Unuttum sandığım acıları birbirine ekleyerek daha çok acı çektim sonra. Ağrının miktarını bilemez hale gelene dek dondu hislerim. Öyle ki, titreyerek döndüm dünyaya. Dalıp gitmelerim, ağlamamalarım, yalnızlıkla arkadaş olmalarım…
Ve hepsi.
Velhasıl hepsini ben tercih ettim.
İnsan anlık yaşamalı demiştim ya, hani susmamalı. Bağırmak istediğinde bağırmalı, ağlamak istediğinde bir köşeye sinip ağlamalı. İnsan insanlığından utana utana, utandığı insanlığı unutmayı öğreniyormuş, öğrendim. İnsan ağlamamayı öğreniyormuş, insan susmayı öğreniyormuş. Evet! İnsan gerçekten bakışlarına bir derinlik katabiliyor, o bakışlara o ana kadar hissettiği tüm duyguları sığdırabiliyormuş.
Ama bir şeyler daima eksik kalıyormuş.
Susmayı öğrendikten sonra, gökyüzüne uzanıp ölmeyi öğrenmek istedim. Ölmek birçok insanın sandığı gibi, bir anda olan bir şey değildi bana göre. Zaman içinde, bir gün hislerini, bir gün hissettiklerini, bir başka gün kalbini ve en son aklını yitiriyormuşsun. Kalbini ve aklını en son yitiriyormuşsun çünkü hiçbir zaman bedenindeki acı seni, sana yaşatılan ve yüreğindeki hücrelere sıkıştırılmış olan kadar sarsamıyormuş.
İşin özü, ben galiba geçmişte bir gün seçip orada ölmek isterdim. Gösterişli ve çok konuşulacak bir ölümü tercih ederdim. İnsanlar “vay be” derlerdi arkamdan. Ne öldü be! Nasıl güzel zamanda, nasıl şaşa-lı yumdu gözlerini hayata.
Bütün yükler sırtındaydı. Henüz hiçbir acıyı göğsünün ortasındaki hücrelere koymamıştı, hiçbirini gerçekten taşımamıştı.
Nitekim, olmadı bir ölüm. Beni, zaman da insanlar gibi kandırdı.
“İnsan, inanmadığı şeylere, inanmayı öğrenmeden ölemiyormuş.
Ve ölmeye uzanmayı gerçek olmadığına inandığın bir sevda engelliyormuş.”
ASENA GÜLSÜM GÜNEŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.