- 945 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmur Damlaları - 4
Zor bir soruydu bu aşamada. Gelişlerinde elbette bir amaç vardı ve o amacı gerçekleştireceklerdi. Hazırlık bilgisi topladıklarında; Ozan Kaya’nın yaşlı, yoksul, biçare, yiyecek ekmeği zor bulan eski bir şair olduğunu öğrenmişlerdi. Oysa şu an gördükleri Ozan Kaya, bu tanımlardan çok farklıydı.
Yaşlı olduğu doğruydu; ama bu yaşında ayakta kalabilecek kadar dinçti. Yoksuldu; ama öylesi gönlü zengindi ki… Biçare denmişti; oysa Ozan için çaresizlik yoktu. Tırnaklarıyla çaresizliği boğacak kadar güçlü bir kişiliği vardı. Yiyecek ekmeği zor bulsa da, yokluktan varlık üretecek kadar asildi. Az önce yapacağı yemeği anlattığında, o yemeğin kokusunu burunlarına getirecek kadar da kelimelerin efendisi idi. Yanlış bilgilerle donanmışlar ve hazırlıksız gelmişlerdi doğrusu. Bir süre kafalarını yere eğip düşünür gibi yaptılar. Sessizliği yine Ozan Kaya bozdu.
-Evlatlar, yakışıklı oğul, güzel kızım! Hele deyin bakalım derdinizi. Çözer bu ihtiyar korkmayın hiç.
Bilhassa Sevgi, ezildiğini hissediyordu bu yaşlı adam karşısında. Yüzüne baktı dikkatle. Alnı, yanakları, elleri hayatın derin izleriyle kırışmıştı. Belli ki gençken buğday tenliydi; oysa yaşadıkları Ozan’ı sanki koyu bir esmerliğe bürümüştü. Sonradan olduğu çok belliydi. Yine Ozan konuştu…
-Yoksa ne zaman öleceğimi mi sormaya geldiniz?
Yine o kesik kesik gülüşüyle güldü ve gövdesi sallanıyordu gülerken.
-Bakın evlatlar. Sanmayın ki evde kalacak yer yok. Hanım kızım çocuklarla içerde yatar. Orası kapalı nasıl olsa… Biz bey oğlumla burada uyuruz. Sabaha da siz daha uyanmadan ben hazırlarım her şeyi. E hadi gülün bakalım. Yatmanız, yemeniz, içmeniz halloldu işte. Akşama da yemeğim hazır.
Sevgi Sabri’ye baktı. Yanakları al al olmuştu Sabri’nin. İlk Sevgi konuşmak istedi.
-Biz bugün gidelim amcacığım. Yakında gelelim. Olur değil mi?
Ozan’ın tepesi atmıştı. Tam dörtlük söylemeye başlayacakken Sevgi indi ve ocağa yürüyerek eline sarılıp öptü Ozan’ın.
-Neden geldiğini söylemezsen hiç öpme elimi. Kıymeti yok!
-Peki söyleyeceğim. Biz Yağmur ile Toprak hikâyesini öğrenmeye geldik. Hikâye mi, efsane mi, gerçek mi? Onu bile bilmiyoruz. Bize söyledikleri; “Ozan Kaya’ya gidin. Size o olayı tam anlatacak sadece Ozan Kaya var. Başka hiç kimse bilemez. O da bir sır gibi saklar.” dediler. Biz de o kadar emindik ki sizi razı edeceğimizden…
-Eeee… Şimdi emin değil misiniz?
-Değiliz. Sizi öyle bir tanıdık ki; adınıza boşuna Kaya dememiş rahmetli babanız. Kaya gibi güçlüsünüz. Ruhunuzun gücü karşısında aciz kaldık.
-Ben neymişim be evlat!
-Anlatacak mısınız?
-Bana Yağmur’u ve Toprak’ı sormayın; onun yerine bak şurada bir tüfek var. Alın o tüfeği sıkın kafama. Hiç farkı yok çocuklar.
-Ama amcacığım… Bu olay öyle mal olmuş ki halka; şehirde sorduk insanlara gelmeden önce. Her anlatan bir başka türlü anlattı. Hiçbirinin bir diğerine benzer yanı yoktu.
Sevgi konuşuyordu. Hızını iyi almıştı. Son anda fark etti yaşlı adamın gözlerinden akanları. Sürekli elinin tersi ile silip duruyordu gözlerini.
-Peki amca… Bari bu Yağmur ve Toprak’ın sizinle ilgisini söyleyin bize. Onu bilelim hiç değilse.
-Bilseniz ne olacak kızım? Yağmur’um ve Toprak’ım geri gelecek mi?
-Hiç değilse efsane olarak yaşayacaklar ve doğrusu bilinerek yaşayacaklar.
Sabri sadece susuyordu. Ağlamaklıydı. Hissetmişti çok kötü şeyler olduğunu. Ozan Kaya konuştu yine.
-Kızım! Güzel kızım! Anlatırım, anlatmaz değilim; ama bilin ki başladığım an dayanamam, ölürüm. Kalbim yetmez buna. Yok olurum. Bu dört toruna kim bakar o zaman? Deyin hadi!
-Babaları, anaları nerde?
-Gelmez yollarda kızım, gelmez yollarda. O yol kiiii; giden gelemez…
Sustu Sevgi. Susmakla kalmadı; hıçkırarak ağlamaya başladı. Hata yapmıştı yine ve bir yara deşmişti. Ozan Kaya ayağa kalktı… Titriyordu. Elektriğe kapılmış gibiydi.
-Söyleyeceğim size! Söyleyeceğim! Söyleyeceğim! Gidin yazın gazetenize… Anlatın radyonuza… Söyleyeceğim. İstediğiniz bu değil mi? Yazın da para kazanın!
-Amca dur! Bu sorumluluğu alamam.
-Toprak benim oğlum! Öz oğlummm! Yağmur benim gelinim! Gelinlerin hasıııı! Daha kaldı mıı? Bunu köylü bilmez. Bu torunlara hayırsever olarak baktığımı sanır. Toprak oğlum! Yağmur gelinim!
***
4. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
YORUMLAR
Bir araya geldiği zaman, tahmin ediyorum ki; güzel bir öykü-roman olabilecek kalitede, okuruna gayet güzel bir sunum yapacak lezzette eser olacaktır.
Yazmaktan bıkmamalı kalem, çünkü bizler satırları okumaya doymuyoruz.
En önemlisi de odur zaten.
Tebrik ederim Sn. Yazar.
Turgay COŞKUN
İlginizi hiç esirgemediniz. Yürekten teşekkür ediyorum.
Saygılar...
Turgay Bey, diğer bölümleri de okumuştum; ama hem zaman bulamamış, hem de öykünün bitmesini beklemiştim. Bu bölümü de okuyunca hiç değilse bir şeyler yazmam gerektiğini anladım. Çok güzel gidiyor.
Anlatımı, sadeliği; efsane, masal, öykü karışımı olması çok farklı bir tarz doğrusu.
Tebrik ediyor, saygılarımı bırakıyorum...
Turgay COŞKUN
Güzel yoruma teşekkür ediyorum...
Saygılar...
öyle güzel bir anlatımdı ki
bir an kendimi Sevgi sandım, ozanın karşısında duruyordum
etkilenerek, beğeni ile okuduğum bir bölüm daha oldu
bizleri daha fazla merakta bırakmayın lütfen hocam
bu güzel bölümden dolayı kutlarım etkin kaleminizi
her dem saygı ve hürmetle,
Turgay COŞKUN
Güzel yoruma teşekkür ederim...
Selamlar... :)
Turgay COŞKUN
Saygılarımla...
muhteşemdi.çok etkileyici bir şekilde devam ediyor.yüreğinize sağlık turgay bey.kutluyorum yürekten.selam ve saygımla...
Turgay COŞKUN
Sevgiler, saygılar...