YORUMLAR
Olay sanırım yetmişli yıllarda geçiyor. Bütün kavgalara, ölümlere karşın düşünen, başaran bir nesildi yetişen. Aynı zamanda da yok olan, yok edilen bir nesil...
Bu konuyu onlarca yıldır düşünürüm, okurum, kritiğini yaparım; ama sonuca varamam. Tek bir sonuç biliyorum; şu an bu ülke,yine o nesildeki okuyan, düşünen insanlarına borçlu her şeye rağmen batmamayı.
Hemen belirteyim; yakın tarihe ait o yıllardan tek benimseyemediğim kaba güçtür. Aynı silahın nasıl oluyor da bir o tarafta bir bu tarafta ölüm kustuğuna, o yıllarda ve sonradan belki kafa yoruluyordu da şimdiki kadar net bilinemiyordu.
Tebrik ederim. Güzel bir yazıydı.
Saygılar...
Kemnur
Eş değerli çocuklarıydık kenar mahallelerin,
Benzer korkularımız vardı hayata dair,
ortak düşmanımız EMPERYALİZMDŞ ya, bilemezdik.
Kimimiz Karl Marks’ı okurduk,
Kimimiz dokuz ışık dokuz doktrini…
Bir dönem birbirimizle dalaşırdık,
Emperyalizmin oyuncağı olurduk.
Bir dönem aynı sevdaların peşinde;
“Avrupa, Avrupa, duy sesimizi,
Bu gelen Türklerin ayak sesleri!”
Diye haykırarak inletirdik ortalığı.
Aynı olmasa da hayallerimiz,
Biz hepimiz aynı kenar mahallelerin
Eş değerli çocuklarıydık…
SAYGILAR
Okul hayatı başka bir Dünya değil mi kemnur?
Hayatın hiç unutulmayacak yanı... Eğer ben bunları kaleme almaya kalksam, sanırım kocaman bir romanım olur. Bacak kadar boyumla nasıl bütün sınıfı okulun çatısına çıkartıp, kekeme öğretmene Nisan 1 şakası yaptırdım, nasıl çatı çöktü adamın kafasına. Nasıl 45 yaşına kadar dili kekeme olan adam, bir anda normal konuşmaya başladı. Nasıl beni okuldan kovdular? Hoca nasıl peşimden geldi, o giderse bir daha konuşamam diye... Zor bir hayat kemnur, zor... Ah ah...!
Hele çok iyi bir öğrenciyken nasıl sınıfta kaldım.
Sebebini benden başka kimse bilmedi.
Eğer sınıfımı geçseydim, kulağı duymayan arkadaşım nasıl derslerinde başarılı olurdu ki?
"Onu yanıma oturttum. Sınavlarda ben yazdım, o baktı, ben yazdım o baktı... Yine de olmadı...
Yıllar sonra çıktı işitme aleti denilen cihaz. O zaman da ben çoktan okulumu bitirip ona el sallamış oldum.
Çocukluk böyle bir şeydi; tıpkı pamuk şeker gibi. Ne kadar uğraşsan eriyip gitti.
Sevgiyle.
Kemnur
Kızıl çıraklar hoş gelmişler,selamla.:)))))