- 1132 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Yağmur Damlaları - 2
-Eeee çocuklar… Misafirlerimiz varmış da neden söylemezsiniz? Sen neden ağlıyorsun bakim?
En küçük torun ağlıyordu. Zaten her birinin arasında birer yaş vardı. Hıçkırıyordu hem de. Tekrar sordu dedesi:
-Benim maviş kızım neden ağlarmış? Ne olmuş kızıma?
Böyle diliyle severken, torununu kollarına almış, bağrına basmıştı bile. Gelenleri bile unutmuştu torunu ağlayınca. Zavallı da hıçkırmaktan anlatamıyordu.
-Sen hep mızıkçısın dede!
-Of of offf! Kızmış bana mavi kızım…
-Hikâyenin hep sonuna gelince bir bahane uyduruyorsun sen! Yağmur nerde şimdi? Toprak nerde? Nereye gitmişler? Kandırıkçı dedeee! Söz verdin hep; ama söylemedin bize.
İhtiyar dede başını çevirmişti. Bir ders verir gibiydi adeta. Çocuklara belli etmeden nasıl ağlanır, nasıl hıçkırık saklanırdı. İşte bunun dersini veriyor sanırdı uzaktan izleyen biri.
Öyle de olmuştu. Gelenler ihtiyarın bu sessiz hıçkırıklarına tanık olmuşlardı. Bayan olan ziyaretçi, erkek olana eliyle “Dur ve sus” anlamında bir işaret yaptı. Yürümeyi kesip öylece kaldılar.
En büyük torun ise afacan bir çocuktu. Zeki ve hareketliydi. Her şeyi alaya alırdı. Mavişe döndü:
-Bak kız! Dedem yine seni korkutacak. Ağlama numarası yapıyor.
Yaşlı adam bunu duyunca; “İşte ağlamama bir kılıf buldum” deyip döndü küçük torununa:
-Ceeeeeee!
Tüm çocuklar kahkahaya boğuldular. Oysa gülmeyenler de vardı. Az ilerde duranlar, gülmek bir yana ihtiyarın içinin kan ağladığını anlamışlardı. Yeniden o yana baktı yaşlı adam ve çocuklara eliyle “Haydi eve!” der gibi bir işaret yaparak, yüz metre kadar ilerdeki eve gitmelerini sağladı. Kalktı ayağa zorlanarak ve misafirlere doğru yürüdü. Yürüyüşünde hayatın tüm çileleri, yorgunlukları öyle belli oluyordu ki…
-Buyur beyim… Buyur hanım kızım. Hoş gelmişsiniz, sefalar getirmişsiniz.
Önce bayan konuştu.
-Hoş bulduk amca. Benim adım Sevgi ve arkadaşımın adı da Sabri. Siz de bu köyden Kaya Amca oluyorsunuz galiba. Ozan Kaya…
-Ben kendimi tanıyorum kızım da; bir de sizleri tanıyabilsem… İn misiniz, cin misiniz? Bizim buralara böyle süslü elbiseliler pek gelmez de. Hatta pek değil, hiç gelmez.
-Pardon Kaya Amca… Adlarımızı söyledik de, niçin geldiğimizi söylemedik. Eksik tanıttık yani kendimizi.
-Tam da o dediğinden kızım. Bir daha öyle suç işleme e mi?
Bunu der demez kesik kesik güldü. Aslında gülmeye bile mecali yoktu. Tabii misafirler de güldüler.
Gelenler anlamışlardı ki; bu yaşlı ozan çok nüktedan biri. Bu onlar için de çok iyi idi. Konuşmalar daha bir içten olurdu. Sabri söze girdi bu kez:
-Siz yaşayan ozanlarımızdansınız. Görmüş geçirmişsiniz hayatın cilvelerini. Sizinle hasbıhale geldik. Ne dersiniz?
-Kovayım mı sizi? Geldiyseniz hoş geldiniz.
-Bizi eve davet etmek yok mu?
-Ev daha orda… Elinizden alan mı var evi? E hadi gidelim madem öyle.
Bunu der demez hiç beklemedi onların tepkisini ve eve doğru yola koyuldu. Tabii arkasından da ziyarete gelenler…
Ev tepe bir yerde ve tek evdi. Çevrede başka ev yoktu. Köyün diğer evleri aşağıda ve uzaktaydı biraz. Girişte kapısız bir oda gibi yer vardı. Sağ tarafta yerde bir ocak; ocakta duran küller ve közler… Soldaysa yerden yarım metre kadar yüksek yapılmış, birkaç kilim ve minder serilmiş; yarı beton, yarı toprak bir yer vardı. İşaret etti çıkıp oturmaları için. İçeriden çocuk sesleri geliyordu. O odanın kapısı vardı. Zaten ev denilen yer biri açık olmak üzere iki odaydı. Misafirler oturduklarında içeri seslendi:
-Hatuuun! Hatun… Bak misafirler geldi kahve yap hadi.
Sonra ocağa gitti. Hemen oradaki cezveye kahveyi koydu. Yavaş yavaş kaynaması için cezveyi kızgın küle yerleştirip kendisi de misafirlerin yanına geldi. Sevgi Hanım dayanamayıp sordu:
-Hani hatun gelmedi kahvemizi yapmaya. Yoksa küs müsünüz?
-Heee… Ben hayatla küsüm kızım. Hatuna seslendim ki, benim hatun olan yanım iş yapsın diye.
Misafirler birbirlerine baktılar ve deşeledikleri için üzüldüler. Çok şey anlatmıştı bu cümle onlara.
.............
2. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
Yağmur Damlaları - 2 Yazısına Yorum Yap
"Yağmur Damlaları - 2" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Turgay COŞKUN
@turgay-coskun
Resimler size feda olsun...
Saygı benden... :)
Saygı benden... :)
Turgay COŞKUN
@turgay-coskun
Değerli yazarım, okunma az olsa da, bu sitede uzun zaman yazıp ara vermiş biri olarak buna hazırlıklıydım. Eskilerde yazılardan fazla yorumlar takip edilirdi. Çünkü her biri birer edebi dersti.
Olumlu düşüncelerinize teşekkür ediyorum. Siz gibi ustalığını bildiğim kalemden övgü benim için onurdur...
Saygılar...
Olumlu düşüncelerinize teşekkür ediyorum. Siz gibi ustalığını bildiğim kalemden övgü benim için onurdur...
Saygılar...
15 Ocak 2015 Perşembe 19:38:25
Öykünün birinci bölümünden bu yana içinde gizlenmiş mesajlar vardı. Dünyanın hiç yaşlanmayacağını, kirlenmeyeceğini söyleyenlere öykü kanalıyla güzel mesajlar vermişsin. Güzel bir başlangıç ve şimdiden bir sonraki bölümün merakı sardı beni. Tebrikler Turgay. Saygılarımla.
Turgay COŞKUN
@turgay-coskun
Seni ilk tanıdığım günden bu yana yıllar geçti. Sendeki cevheri çok iyi bilirim Nermin. Yıllar sonra elim kalem tutmaya başladı ve geldim. Senin yazıların da benim takibimde...
Selamlar...
Selamlar...
15 Ocak 2015 Perşembe 13:37:51
öykü bu bölümde daha bir sardı beni, daha bir merak uyandırdı dede
gerçi yazarımız dedenin gözlerinden okumuştur, onun yaşamını
gözlerden okunur bazen hayat hikayesi
usta kaleminizi kutlarım hocam
yine söylüyorum merakla bekliyor olacağım devamını
her dem saygı ve hürmetlerimle
Turgay COŞKUN
@turgay-coskun
Çok teşekkür ediyorum Gülhun. Ancak itiraf edeyim bizim o ilk Defter'de olduğumuz günleri arıyorum. Yorumlar, edebi tartışmalar ne güzeldi... Şu an şiirlere beğeni koymak ve yazılara uzun diye bakmamak var sanıyorum. Çok şey değişmiş.. Ama tabi yazmaya devam :)
Selamlar...
Selamlar...