kayıp zaman 3 Düş
Rüya karlı kış içinde başlamıştı. Her yer kar her yer beyazdı. Kar taneleri beyaz bulutlar gibi geniş ve hafiftiler ve süzülerek iniyorlardı yere doğru. Sonra birden yaz olmuştu. Bahçeye sebzelerle ilgilenmek için giderken yol kenarında bir çalının dibinde hareketsiz duran bir kaplumbağa gördü oturup da onu seyretmeye başladı. Anlamadığı bir korku vardı içinde ama yine de gitmiyordu çocuk. Çok zaman geçmiş olmalıydı ki, babasının bağırmasıyla kendine geldi. Hemen kalktı korkak adımlarla titreyerek babasına yaklaştı. Adam bir sürü küfürler savurduktan sonra bir tokat attı yüzüne... Çok büyük ve yüksek bir ağacın tepesindeydi. Aşağıya baktığında korkudan ürperdi ve kendisini daha fazla tutamadan aşağı doğru düşerken uyandı...sonra bir otobüsün içindeydi. Zaman sabaha doğruydu ama daha karanlıktı. Otobüsün arka kısmında olduğumdan şöförün yüzü görünmüyordu. Şöförün olduğu yer karanlıktı hatta kapkaraydı. içeride ön tarafta iki ayrı yerde kımıldamadan oturan iki kişi daha vardı. Sokaklar boştu. Otobüsün motor gürültüsü bir de içerideki karalüferin sesi uğulduyordu. çok soğuktu. Ayaklarını birleştirmiş soğuktan titrerken uykusu da geliyordu ama uyumaktan da korkuyordu. Otobüs gittikce hızlanırken korkusu da artıyordu. Yavaş olun yavaş olun yoksa öleceğiz diye bağırmaya başladı fakat sesi çıkmıyordu...
Uyandı,
gözlerini açtı ve etrafa baktı. Durumu anlamaya çalıştı. Otobüs ve sonrası benliğinden yıldırım hızıyla tekrar geçti. Ağaçtan düşüyor olduğunu da hatırladı. Yeniden yüreği kalktı. Sonra derin bir nefes aldı ve hafif doğruldu. Uyurken kanepeden düşmüştü yerde yatıyordu. Fareler ayağının yanından geçtiler. Bundan hiç irkilmedi. Aslında fareden çok korkardı. İçeride bir kaç kuş da oradan oraya uçuyorlardı buna sevindi. Doğrulup da kanepeye sırtını dayadı. Ağzı kupkuruydu. Diliyle dudakların yaladı. Köyün resmi karşısındaydı. Akşam olmadan önce o resme uzun uzun baktığını hatırladı. Derin derin iç çekti...
Kalktı ve yine hiç birşeye dokunmadan kapıdan otları aralıyarak çıktı. Düşünde babasıyla olan kısmı tekrar hatırladı. Babasının yaşıyor olmasını ve gidip ona sarılmayı çok isterdi. Babasıyla olan her şeyde onu, babasını affetmişti ve babası ile çoktan beri kötü bir rüya da görmemişti. O an nere gideceği aklına gelmedi. Öyle yürümeye başladı. Ne açlık ne yorgunluk hissetmiyordu. Aslında ne düşüneceğini de biliyor sayılmazdı. Hatta o kendinin çocukken ayrıldığı köyde olduğunu da unutmuştu. Karşısından yaşlı ve yanında küçük bir kız çocuğu olan adam gelmekteydi. Tam yaklaştıklarında adam „dur bakalım delikanlı“ dedi. „sen kimlerdensin, kaç gündür buralarda dolaşıp duruyorsun, oğlum sen birini mi arıyorsun“ diye sordu. Adam önce yutkundu ve „bilmiyorum, neyi aradığımı bilmiyorum artık“ dedi. Küçük kız „dede, bu adam bizim misrifimiz mi olacak bu gün“ dedi. Yaşlı adam, diğerinin koluna girdi ve “gel bizimle oğlum, konuşacak çok şeyler olmalı, hem sen halsiz görünüyorsun, hadi gidelim“ dedi. O itirazsız birlikte yürümeye başladı...
3 bölümün sonu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.