- 1009 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YA YARIN...
Bariz bir kırgınlık alabildiğine kırılgan yüklemler nakşederken derinden ve gizliden gizli.
Gizil bir tedirginlik uzağında durmaya yeltendiğim her ne kadar maruz kalınası ve önüne geçilemez.
Acı mı komik mi yadsıyamayacağım kadar kalabalık fazlasıyla müphem. Belirteçleri imgelerin adam boyu, dalgalar fazlasıyla yüksek ve boğulası. Tepkiselliğim tepki vermemek adına zira beklenti bu düzeyde.
Katlanası olsa keşke ya da kayıtsızlık işe yarasa. Çekinceleri de müdahil ettik mi ekmeklerine yağ sürüp iştahla yiyor şişkin egolar.
Nefret edilesi ama uzağındayım bu kesif duygunun. Yeltenmedim desem yalan olur belki de en güzeli sancılı ve sanrılı şüpheleri olduğu yerde bırakmak. Aynaları tam da karşılarında her ne kadar görünen farklı ve uzak kimlikler anlama ihtimallerinin olmadığı. Oysa nasıl da akıllı geçiniyorlar. Şeytan da nasıl akıllı zannederken kendini ve yoldaşlarını akılları kendinin olsun.
Birikmiş, katılaşmış, sirkeleşmiş duygular ne kabul edilesi ne de reddedilesi. Münferit de üstelik olabildiğine kompleks ve iç içe geçmiş onca egodan oluşmuş koca bir boşluk ruhlarını çoktan hibe ettikleri.
Denedim hatta yeltendim muhatap olmayı ve aldım boyumun ölçüsünü. Dün bir bu gün iki ya yarın…
Bakalım kesişecek mi yolumuz yarın. Anın belirsizliği hâsıl olmuşken umurumda değil yarınlar her ne kadar öncesinde özlem ve umut yüklü olmuş olsam da.
Pireyi deve yapan nicesi ve acımasızlıkları ile kimliklerinden çok farklı tablolar sergilerken bir de gelmiş inançtan ve sevgiden dem vuruyorlar. Kendini sevmek yeterli olsaydı kâinatı sırtlamışlardı. Saygı denen mefhum çoktan kayıplarda en az dostluk ve samimiyet kadar. Yürek sesi duyulmazken avaz avaz bağırsam neye yarar. ‘’Mubah mı?’’ diye sorgulama hakkını dahi kendimde bulamazken herkes her şeye ne güzel vakıfmış meğer. Söylemler bir yana onca duyum istifli ve göz önünde.
Sataşmak marifet olsaydı ya da haksız rekabet düzen çoktan yitip gitmişti. Arkadan konuşmalarımız acınası. Yaftalanan kimlikler küçümsenici varlıklarımız her şeye muktedirmişçesine.
Zamkı kâinatın sevgi olmalı iken nedir bu haris ruhların bitimsiz ve biteviye savaşı barış yerine esaretine aldıklarını sandıkları yüreklerin sesini duymazdan geldikleri yetmezmiş gibi köşeye sıkıştırma gibi bir gaflette bulunmaları.
Sözde tüm mefhumlar sadece göreceli tüm o söylemler sığınırken süslü cümlelerin ardına.
Adı aşk…
Adı inanç…
Adı sevgi…
Ve dile gelen şaşalı nice duygu gerçeğin çok ötesinde münferit dostluklar ve birliktelikler kişiye ve ana odaklı. Hep menfaat, hep histeri, hep maddiyat.
Aykırı olmak ise gerçeklere vakıf olmak ve ıskalamak düzeneği kural tanımaz bir muhalefetle varsın yenik düşeyim.
Yenik düşen aslında kimdir? Buna elbet bir gün vakıf olacağım onun için sadece bekliyorum ve neyi beklediğimi bilmezken bu kadar emin olmama rağmen.
Ağırlık fazlasıyla külfetli ve hantal oldukça kallavi. Oysa ruh hafif olmalı.
Susmak çok yorucu. Sabırdan müteşekkil bir bağlamda sükûnet sarıp sarmalayan çizginin bir adım ötesinde benzememek adına. Zihniyetler zihniyetten çok öte kocaman bir çöplük zararlı ve uzak nasibini almaları gereken ne varsa.
Açılmayan bir kapı nihayetinde birkaç kez ardına kadar açıp da hicap ettiğim. Ve yaralandığım.
Açık bir kitabın sayfaları okunmaktan parçalanmış ve parmak izi dolu. Ne arkası gelir ne de izin veririm.
Yaşam felsefesi varsın yargılansın, varsın mercek altında incelensin ve varsın yağmalansın.
Bu yüzden hüznün envai hallerine fazlasıyla vakıfım rahmetine inandığım ve tuhaf bir şekilde haz aldığım. Zira kendimden mesulüm fazlasıyla yorucu ve yıpratıcı olsa da. Düşmanım da dostum da yine o muhalif kimliğim her daim cebelleştiğim ve bol bol tefekkür etmek. Ne de olsa bana en yakışan değil mi şu mübarek vicdanım susmayı asla öğrenememiş. Ya ben… Ya ben susmayı öğrendim mi… İşe yarar ya da yaramaz kendimle bir şekilde uzlaştıktan sonra kimin tekelinde olabilirim ki ya da neyden korkarım sadece O’nun haricinde. Bu bağlamda her geçen an daha da yaklaşıyorum o gizil kimliğime adımlarım hızlanırken. Sevginin gücü her daim kolluyorken sevilmeyi de beklemez oldum artık. Karşılığını almak için sevmiyorum ki sadece sevmeye koşullanmışım. Akıllanamadığım nasıl da meydanda. Çok da yeltendim menfi duyguları kanıksamak adına bayağı mücadele verdim. Körelmek düştü payıma ve haz alamaz oldum hayattan derken terk ettim bana dair ve bana ait olmayan bu yetisizliği.
Yetilerim el verdiğince ve Yaradan izin verdiği sürece yolum düşmüşken bir kez aşk yoluna…
YORUMLAR
Yazın çok güzel Gülüm...
Her zaman güzel senin sayfanda okuduğum satırlar.
Fakat bugün öyle üzgünüm ki, toplum olarak yardıma muhtaç insanlar dururken, biz gidip yıl başlarımızı nerelerde ve nasıl kutlayacağımızı düşünüyoruz.
Biz ailece evimizde oturunca, milletin tuhaf bakışlarına maruz kalıyoruz.
*
Sabahları dolaplarımızda yumurta yokmuş gibi, menemenleri lüks kafelerde yemeğe başlandı. Neden ve kime bu gösteriş budalalığı? Alın işte kocaman bir örnekle uyuyamayacağız bu gece.
Nilgün Acar'ın Mavi Tutku şiirleri, hiç mi şiir yazarken aklımıza gelmeyecek?
Sana daha güzel sözler yazmak isterdim Gülüm...
Fakat, benim kalemim hiç söz dinlemiyor.
Bugün iyiyiz, "YA YARIN" ne olacağımız belli mi?
Gülüm Çamlısoy
Kafeler, alışveriş merkezleri, bitmek bilmez tüketim çılgınlığı ve doyumsuz egolar üstelik her anlamda...
Biz böyle iyiyiz sevgili dostum.
Harcanan hayatlar bozuk para misali. Bu sefer vicdanlarımız susmak bilmiyor. Neyi daha dile getirelim...
Ne kalemim söz dinliyor ne de kalbim.
Allah bu günümüzü aratmasın.
İyi günler bir gün gelecek mi acaba???
Yenik düşen aslında kimdir? Buna elbet bir gün vakıf olacağım onun için sadece bekliyorum ve neyi beklediğimi bilmezken bu kadar emin olmama rağmen.
Ağırlık fazlasıyla külfetli ve hantal oldukça kallavi. Oysa ruh hafif olmalı.
Susmak çok yorucu. Sabırdan müteşekkil bir bağlamda sükûnet sarıp sarmalayan çizginin bir adım ötesinde benzememek adına. Zihniyetler zihniyetten çok öte kocaman bir çöplük zararlı ve uzak nasibini almaları gereken ne varsa.
Açılmayan bir kapı nihayetinde birkaç kez ardına kadar açıp da hicap ettiğim. Ve yaralandığım.
Açık bir kitabın sayfaları okunmaktan parçalanmış ve parmak izi dolu. Ne arkası gelir ne de izin veririm.
Yaşam felsefesi varsın yargılansın, varsın mercek altında incelensin ve varsın yağmalansın.Yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsunsaygılarımla.:))
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim destek ve katılımınız için. Sayfamda dostlarımı ağırlamak her daim içimdeki yazma şevkini daha da pekiştirmekte. Var olun.
Selamlarımla ve saygılarımla her daim...
Merhaba değerli kalem.
Ne güzel yazmışsınız. İnci gibi dizmişsiniz doğruları, gerçekleri. Etik olmayan ve ahlaki/manevi kıstasları yüksek insanlara tik getirecek türlü ögelere değinmişsiniz.
Sahip olmak mı, olmak mı? Tüketime odaklı insan. Toprak gibi mütevazi değil. Gerçek medeni insanın yerini madeni bir insan alıyor. Para için paralanan insan. "Para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir" ne güzel sözdür. Ego, ego, ego. Hele bir de süper olanı var onun tadından yenmez. Kainata inat giden insanlık, nereye kadar.
Yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsun dilerim.
Gülüm Çamlısoy
Konuyu irdeleyişiniz itibariyle mutlu oldum. Gerçekler ve görüntüler ve keşke bunca yanlışa vakıf olmasaydım dediğim zamanlar. Mekanikleşmiş olmanın ötesinde aslını, özünü ve değerlerini yitiren nicesi bu da yetmezmiş gibi doğruyu savunanların ötekileştirildiği ya da yadırgandığı bir topluluk hatta pek çok topluluk ve sosyal ortam.
Çok teşekkür ederim değerli şahsınıza ve de katılımınız itibariyle. Var olunuz.
Saygı ve selamlarımla...