- 1268 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak
Her insanın misyonudur ; yaşamak.
Nedenini bilmese de..
..
Bir an gözlerinizi kapatarak , neden yaşadığınızı düşünün. Ve kendinize ; ’Yaşamaktaki gerçek amacım nedir?’ diye sorun. Dürüstçe verdiğiniz cevabı düşünün. Cevabı sorgulamanıza gerek yok. Ki zaten sorgulasanız bile işin içinden çıkamayacaksınız. Bu , sizin beceriksiz olduğunuzu değil , içinde yaşadığınız evrenin keşmekeşliğini gösteriyor sadece.
Peki gerçekten dürüst müsünüz? Evet demeden önce bütün yaşamınızı biraz gözden geçirin. Doğduğunuz günden bu yana, içinde yaşadığınız hayatı algılamaya başladığınız andan itibaren bu yazıyı okuduğunuz şu ana kadar , aklınıza gelen bütün yaşadıklarınızı biraz düşünün. Olumlu ya da olumsuz, acı ya da tatlı, karşınıza çıkan olaylar içerisinde karşılaştığınız insanlar ile iletişim halindeyken ne kadar kendiniz oldunuz, ne kadar dürüst oldunuz. Ya da olabildiniz.
Bu yazıyı yazan ben de dahil olmak üzere , bu soruna ’Tamamen evet!’ diyebilen ve bunu ispatlayabilen bir ( 1 )kişi var ise kendisini saygı ve sevgilerimle selamlarım.
İnsanlara yalan söylemek , sahte olmak , en basit deyim ile kandırmak çok kolay. Emin olun sihirbaz olmanıza gerek yok. Ya da bunun için özel bir ders almanıza gerek yok. Yaptığınız , gerçekleştirdiğiniz, söylediğinizin sonucu size çok ama çok kötü bir getiride bulunacak olsa bile olanı olduğu gibi anlatmak , evirip çevirip başka bir şekilde anlatmaktan daha zor. Düşünün biraz ; çocuksunuz ya da gençsiniz , babanızın otomobilini , ondan izinsiz olarak aldınız ve kullanırken bir direğe çarptınız. Otomobil zarar gördü. O halde otomobili aldığınız yere geri getirdiniz. Babanız otomobili gördü ve ’Ne oldu bu otomobile?’ diye sordu. ’Bilmem, sabah baktığımda böyleydi işte’ dediniz. Peki şimdi ne olacak sizce? Babanız otomobilin hazar gören yerlerini düzeltecek , düzeltmek için belli bir miktar para harcayacak ve size vereceği paradan kısmasa bile evi için harcaması gereken bir takım paralardan kısacak ve ev için yapılması gereken harcamalar kısılacağı için belki de , ufak da olsa , ev içerisinde biraz sıkıntı , moral bozukluğu meydana gelecek. Ve bir süre sonra ( insanı özellik olarak ) biraz vicdani rahatsızlık duyacaksınız. Oysa ki en başında bu hatanızı kabul etseydiniz , belki biraz azar işitirdiniz ya da bir tokat. Ama en azından sizin suçunuzun cezasını tüm aile çekmezdi.
Bu yazdıklarımı , ilk okula giden bir çocuğunuza okutun diye yazmıyorum. Bu kadar basit değil sahte olmak. Ve başınıza gelen her kötü olay , babanızın otomobilini ondan izinsiz alarak yaptığınız kaza sonrası oluşan durum kadar da kolay atlatılabilecek bir durum değil.
İnsan ilişkileri , günümüzde , tamamen karşı tarafı ele geçirme üzerine kurulduğu için , ilişkiler kompliman üzerine kurulmuş durumda. Sahtelikler , yalandan gülümsemeler.. Ne ararsanız var.
Peki insanlar neden dürüst olamıyorlar? Neden kendilerini saklıyorlar? Neden bir insan sizin yanınıza geldiğinde sürekli sizden bir şeyler almak için olmadık oyunlar oynuyor? Neden bir insanı ele geçirmek üzeredir günümüz ilişkiler.? Ya da bütün bu soruları kendimize soralım. Neden dürüst olamıyoruz , neden kendimizi saklıyoruz, neden bir insanın yanına gittiğimizde sürekli ondan bir şeyler almak için olmadık oyunlar oynuyoruz?
Ben yapmam böyle şeyler mi dediniz.. O halde bu yazıyı neden okuyorsunuz?!
İnsan neden dürüst olamaz! Haydi derine inelim biraz. Bütün psikolojik araştırmaların sonucu göstermiştir ki ; insan korktuğu sürece asla ama asla dürüst olamayacaktır. Bu korku, önünüze çıkan bir canavarı gördüğünüz anda hissettiğiniz korkudan daha büyük bir korku emin olun.
Bir toplum içerisinde yalnız kalmaktan , beğenilmemekten , sevilmemekten , işsiz kalmaktan, parasız kalmaktan, o evi/otomobili alamamaktan.. Yani kısaca , insani ihtiyaçları karşılayamayacağımızı düşündüğümüz bütün her şeyden korkuyoruz. Çünkü hayatımızın idamesini başkalarına bırakıyoruz. Kendi sorumluluklarımızı ele almaktan kaçıyoruz. Ve bu durumu saklamak için sonuç olarak, sırf insanlar bizim istediklerimizi yapsınlar diye olmadık sahtelikler içerisine giriyoruz. Yalnız kalma sorumluluğumuzdan kaçarak yalnız kalmamak için kalabalığa uyuyoruz, olduğumuz halin sorumluluğundan kaçarak ve olduğumuz hali beğenmeyerek beğenilmek için yemek yemiyoruz ve yemek parasını gidip pahalı kıyafetlere harcıyoruz, duygularımızın sorumluluğundan kaçarak ve kendimizi yeterince sevmediğimiz için sevilmek adına bizi sevebilecek olan insanların sevme kriterlerini yerine getiriyoruz , elimizde bulunan gücün sorumluluklarını bilmediğimiz için işsiz kalmamak adına olmadık insanların önünde boyun eğiyoruz , ihtiyaçlarımızın sorumluluğunu bilmediğimiz için , parasız kalmamak adına olmadık işler yapıyoruz ,o evi/otomobili almak için hayati ihtiyaçlarımızı bir kenara atıyoruz. Yani kısaca, insan(!) olmak için insanlıktan çıkıyoruz!
Ama bir şeyi unutuyoruz! Biz ne istiyoruz aslında? Yalnız kalmamak mı , sevilmek mi, beğenilmek mi, iş mi , para mı , ev mi otomobil mi.. Yoksa insan gibi yaşamak mı. Ya da insan gibi yaşamak nedir? İnsan nasıl olunur. Bütün sorumluluklarımızı bir başkasının üzerine atarak mı..
Ferrarisini Satan Bilge fenomenini düşünün. Bir adam elindeki her şeyini satıp özüne çekilmeye çalışmış özetle. Ve insanlar bu adamı ayakta alkışlamış. Peki ben o adama şunu sorayım? Madem ki bu kadar samimiydin kardeşim, Ferrari alabilecek kadar zengin olurken fakirleştirdiğin insanları Ferrarini sattıktan sonra bir kez olsun ziyaret etmiş mi? O insanların yanında bulunmuş mu? Onlara haklarını iade etmiş mi. Bütün insanlar eşit değil miydi? Sen milyonluk Ferrariye binerken açlıktan ölen insanların temel ihtiyacı olan 1 adet ekmekten milyon tane alınırdı, haberin var mı! Ferrarini sattıktan sonra , o para ile açlıktan ölen insanların temel ihtiyacı olan 1 adet ekmekten milyon tane alıp insanlara dağıttın mı? Ben söyleyeyim . HAYIR!! O halde senin Ferrarini satmış olman , benim gözümde, tribüne oynamaktır kardeşim. Geçmiş olsun.
İsteklerinizi gerçekleştirirken , isteklerini yok ettiğiniz insanları düşündünüz mü hiç? ( Ben şahsım adına , dürüstçe söylüyorum ki ; çoğu zaman HAYIR!) Yalnız kalmamak için tepinirken yalnız bıraktığınız insanları düşündünüz mü mesela. Sevilmek isterken sevilmeye ihtiyacı olan insanların sevgilerini yok ettiğinizi.. Ya da bir çok şey...
Aramızda kaç kişi, otomobil almak için biriktirdiği parayı , otomobil almaktan vazgeçip , daha temel ihtiyaçları olan insanlara verir? Hiç kimse mi? Eh o halde , Ferrasini satan bilge de kendiliğinden çöpe gitti. Geçmiş olsun.
Şimdi şunu sorabilirsiniz ; kardeşim , kendin yapamadığım şeyleri bize neden anlatıyorsun? Cevabım ; en azından hatamı kabul ediyorum!
Hanginiz , bir topluluğun karşısına geçerek ; ’Ben sizi sevmiyorum aslında ben kendimi seviyorum ve bu nedenle sizi sevdiğimi söylüyorum, uyanın artık!’ diye bağırabilir? Ya da ; ’Benim buraya çıkmaktaki amacım , aslında sizi değil kendimi sevdiğimi söylemenin ötesinde , sırf kendimi size göstermek!’ diyebilir? ’Eh söylesek de yaranamıyoruz söylemesek de, o halde bizden ne istiyorsun sen!’ dediğinizi duyar gibiyim.
Sevginin gerçek hali , onu karşısındakine söz ile söylemek değil, ne olursa olsun dürüst olmaktır ve bunu eyleme dökmektir. Ben sizi sevmiyorsam , uygun bir dil ile , sizi sevmediğimi söylemem gerekir ki dürüst olayım ve sizi de yanıltmayayım. Seviyorsam da bunu söylememe gerek yok bunu eylemlerimle belli etmeliyim. Bunu yapamıyorsam , benden sahtesi yoktur!
Sizin yaptığınız her hareket , söylediğiniz her söz, insanların size yaptıkları hareketler ve söyledikleri sözlerdir aslında. Ve en büyük sevgi, yanındakini olduğu gibi kabul etmektir. İnsanın kendi kriteri diye bir şey yoktur. Herkes aynıdır. Sadece sizin bakış açınız değişir. Siz teni kahverengi olan bir insana ’zenci’ derseniz o kişi zenci olur. Ama o kişi insandır sadece. Kendinizi o zenci dediğiniz insanın yerine koyun. O da size ’beyaz’ diyecektir. Siz o insandan sırf teni kahverengi diye ,kendisine zenci diyerek olumsuz bir tavırda bulunursanız , o insan da size , sırf teniniz beyaz diye size beyaz diyerek olumsuz bir tavırda bulunur. Ve anarşi böyle doğar. Doğmuştur. Doğacaktır.
Dürüst olun. Kendinize de başkasına da. Tabii ki herkesi ya da her şeyi sevmek zorunda değilsiniz.Ama en azından herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabul etmelisiniz. Değiştirdiğiniz ya da değiştirmeye çalıştığınız herkes ya da her şey sizin bir eksikliğinizi bir dürüst olmadığınız yönünüzü ortaya çıkarır. Eğer bir şey hoşunuza gitmiyorsa ,dürüst olun ve hoşunuza gitmediğini söyleyin, değiştirmeyin. Değiştirirseniz onun sizin olduğunuzu düşünseniz bile , artık hoşunuza gidecek bir hale geldiğini düşünseniz bile orijinalliği kaybolacağı için sizin istediğiniz aslında olmamış olacaktır.
..
Ve şimdi size soruyorum :
Sevgilinizi, eşinizi , arkadaşınızı.. kim olursa olsun, onu gerçekten sevdiğiniz için mi seviyorsunuz, yoksa onun sizi sevmesini sağlamak için mi seviyorsunuz?
Cevabınız ne ise siz ’o’ sunuz.
Ve ne kadar dürüst iseniz , cevabınız da o kadar sizi yansıtır.
..
Küfür ediyorsanız
Rahat olun
Ben rahatım.
Eyvallah.
Yazımı , günün yazısı olarak seçen kurula sonsuz teşekkür ederim. Saygılarımla..
YORUMLAR
Uzunca bir zaman oldu, sevmediğim insanların kriterlerini yerine getirmeyi bırakalı . Aslında düşünürsem, iş hayatım dışında (yöneticilerin isteklerini beğensek de beğenmesek de yapmak zorunluluğu vardı) pek de sevmediğim bir şeyleri yapmaya kendimi hiç mecbur hissetmedim.
Hatta çok mu ters geldi o iş yerindeki sistem ve tavırlar, kapıyı çarpıp gitmeyi de bildim. İş bulmadan nereye gidiyorsun yahu diyenlere inat. Her seferinde de yaratan beni çok daha imkanları yüksek bir yerlere koydu. Risk almadan, huzur gelmiyor bazen.
Onun dışındaki yaşamda ise, bazen karşımdaki incinmesin diye gerçekleri yumuşatarak da olsa söylemeyi tercih ettiğim çok oldu. Ama şimdi bunu da yapmıyorum. Doğru bildiğimi direkt dile getiriyorum. Karşımdakinin hoşuna gitmesi veya gitmemesi artık umurumda değil. Zira ben yalnızlığı da
sevmeyi, kendi kendime yetmeyi gayet güzel öğrendim..
Sevgiler,
Özkan KÖSE
"Asıl zenginlik insanın kendisine ait fakirliğidir." der bir Çin atasözü.
O kadar çok başkası olmaya alışmışız ki , kendimizden uzaklaştıkça anlıyoruz ; aslında bütün özlemlerimizin sadece kendimize karşı olduğunu.
Tamamen dürüst olabilir miyiz bilmem ama istemek ve bunun adına bir şeyler yapmak da en önemli adım bence.
Kendiniz için yaptığınız bütün iyilikler ve dürüstçe davranışlarınızdan dolayı sonsuz teşekkür ederim size.
Yorumunuz için de minnettarım.
Değer kattınız.
Saygılarımla..
Özkan KÖSE
Söyleminize katılıyorum. Ne de güzel bir söz.
Yalan , silahtan farksız. İlla ki biri vurulacaksa, yalanın ta kendisi olmalı, zat'ımca.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Değer kattınız.
Saygılarımla.
Okudum ve düşündüm...Bir kez daha döndüm başa ve yeniden düşündüm.
Öncelikle yüreğinize, kaleminize sağlık efendim. Fazlasıyla insanı irdeleyen ve düşünmeye sevk eden bir yazı kaleme almışsınız bu bağlamda gönülden kutlarım.
Dürüst olmak...Ve ön yargılar, yaftalanan ademoğlu ve havvakızı derken savunmasız kalan bir benlik üstelik doğrucu Davut olsanız da. Özümü yitirmemek ve içimdeki çocuğu yaşatmak adına tüm mücadelem. Neden bunu söyleme gereği duydum bilmiyorum sanırım anlaşılmak, anlam bulmak ve bir o kadar anlamak tüm derdim.
Samimiyet ve şeffaf bir ruh aslında en kolayı bu bağlamda kötülüğün bir sanat olduğu inancı taşıyorum. tüm yalanlara ve çirkinliklere dur demeyi nasıl isterdim. Konu uzar, efendim.
Tebriklerimi bırakıyor ve çekiliyorum köşeme. Değerli bir paylaşım hem de fazlasıyla.
Saygılarımla...
Özkan KÖSE
Başka bir yazımda ; "anonim bir hayatı , bilgimiz dışında imzaladığımız ve tarafımıza ciro edilen bir nefes ile yaşıyoruz.." demiştim. Nereden geldik ve nereye gidiyoruz belli değil. Ve aslında ; yüzyıllardır bütün öğretilerin içimize kazımaya çalıştıkları bir şey var :
"Bulunduğun günü yaşa!"
Öyle basit ve anlamsız amaçlar uğruna hayatımızı mahvediyoruz ki ; biri bir gün karşımıza çıkıp ; "hey bu dünyanın sahibi sensin biliyor musun!" dese , öncelikle güler sonra da adam gaspçı mı diye korkar kaçarız.
Elimizdekiler ile yetinmeyi geçtik , elimizdekilerin aslına bize ait olmadıklarını bile unuttuk.
Bir kızılderili atasözü şöyle diyor ; "Biz bu dünyayı atalarımızdan değil çocuklarımızdan ödünç aldık."
İşin özeti bu. Biz elimizdeki en basit bir nesneyi bir başkasına emanet olarak verdiğimizde o nesneyi tam olarak geri alamadığımızda ortalığı ayağa kaldırırken, bize emanet olarak verilen bu beden ve nefsi ne hallere soktuk. Haberimiz yok.
En azından , dürüst olalım dedim. Bir şeyler anlatabildi isem ne mutludur bana.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Değer kattınız.
Saygılarımla..
Gülüm Çamlısoy
Ve görünenin çok ötesinde gizli saklı kimlikler. Ne acı.
Asıl ben teşekkür ederim değerli yazarım. Geç tanıdığım bir kalem bu yüzden affola. Yazılarınızın takipçisiyim efendim.
Paylaşmanın güzelliği işte tam da bu: Birbirimizden feyiz alacağımız ne çok aktarım ve duygu, fikir var.
Saygılarımla...
Özkan KÖSE
"Herşeyin bir zamanı mutlaka vardır." diyordu Bedri Ruhselman. Belki de sizin tarafınızdan tanımam için de doğru zaman bu zamandı.
Bana "İyi bir insan" kazandırdığınız için kendinize teşekkür etmelisiniz. :)
Beni ve yazılarımı muhattab aldığınız/alacağınız için minhettarım. :)
Saygılarımla.
Evet çok güzel ve düşündürücü bir yazı önce yazanı kutlar yazılarının devamını dilerim.
Galiba bu yazıda yalnızca kendi adıma birşeyler yazabilirim çünkü hepimiz önce kendimizden sorumluyuz.
Güzel bir tesbit sevilmemekten ve kaybetmekten kortuğumuz için dürüst olamıyoruz.Her zaman doğrudan değil önce yanlıştan,ve acılardan geciyoruz ama yinede akıllanmıyoruz.Her yalanda kaybettiklerimiz o kadar çok ki yinede ders almıyor yalanların ardına saklanıyoruz.Oysaki dürüst olsak başta küçük kayıplar verir ama sonunda büyük şeyler kazanabilirz.Ne zaman bu gerçeği görürsek işte ozaman kendimize ve sevdiklerimize dürüst oluruz.Dürüstlük kendimiz ve sevdiklerimiz için en büyük erdemdir.Bu erdeme ulaşmak için malesef ki birçok acılardan geçmek gerek.O acılardan ders almak ve önce kendimizi sorgulamak sorgularımızda gerçeği bulmak bulduğumuzda o gerçeğe sıkı sıkı tutunmak gerek.Hayat yalanıların ardına saklanmayacak kadar kısa ve her ne olursa olsun önce kendimize dürüst olalım çünkü hayat önce senden başlar sevdiklerinle devam eder.....
Bu güzel yazı için tekrar tşk ederim saygılar değerli kalem
Özkan KÖSE
Dürüst olmaya çalışmak , dürüst olmak yolunda en büyük adım , kendi düşüncelerime göre. En azından sorunu kabullenmek ve bir çözüm yolu aramaya kalkmak , çözümün kendiliğinden ayağımıza kadar gelmesine neden oluyor. Bu, kırık bir cam için camcıyı aramaya benziyor. Malum siz kırılan camı yenilemek için camcıyı aramazsanız camcının olaydan haberi olmaz ve gelmez.
'.. Bu erdeme uyaşmak için malesef ki bir çok acılardan geçmek gerek..' Bu cümlenizi , camcı örneği ile birleştirmek isterim. Cam kırılırken elimizi kesmiş isek, cama teşekkür etmek gerek. Ki yeniliğin güzelliğine varalım.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Değer kattınız.
Sevgi ve Saygılarımla.
Gecenin şu saatinde bu yazıyı okumak çok ama çok iyi geldi.
Birazdan alacağım ilacın üstüne hele...
Üslubunuzdaki samimiyet, cümlelerin insanla kurduğu iletişim mükemmel.
Şu gerçekçi sorular da cabası.
Geçen yıl ünlü bir kişisel gelişim uzmanının düzenlediği bir programa katılmıştım.
Oldukça verimli ve güzel geçmişti. Sorduğu bir soru vardı ve ben o soruya kendi içimde verdiğim cevabı hiç unutmadım.
Yaşamdaki amacınız ne?
Düşündüm, ne bol paralı bir varlık ne de kalabalık ortamlar.
Neden bilmiyorum ama gözümün önüne sevdiklerim geldi.
Şöyle bir döndüm kendime dedim ki;
Yahu tamam amacın var çok hem de...ama benim amacım bu dünyadaki görevim bittiğinde gözlerimi o sonsuz uykuya kapatmadan önce;
" İyi ki yaptım"dedirtecek şeyler olsun hayatımda.
Keşkelerden uzak iyi kiler olsun.
Bir incinme, bir kırma mümkün olmasın.
Yoksa mal mülk boş...
Dürüstlüğe gelince...Ne hissediyorsa söylemeli insan,iyisiyle kötüsüyle.Her zaman dürüst olamadım çünkü bazı gerçekler kırıcı olabiliyor ve kırmak benim en çok korktuğum şey.
Sevmeye gelince...karşılıksız da oluyor bu...Bir çıkarım yokken insanlıktan, sevdiklerimden.
Bir beklentim yokken seviyorum.
Daha nice şeyler söylenir de...
Yazınız iyi ki güne düşmüş.Bundan sonra en azından yazılarını bekleyeceğimiz bir değerli kalem daha oldu.
Ellerinize, yüreğinize sağlık.
Özkan KÖSE
Bir insana dahi olsa bir şeyler katabildi isem ne mutlu bana.
Samimiyet evet.. Günümüzde insanların aradıkları en önemli olgulardan biri. Bunu başarabildi isem , sizin nazarınızda , bu beni sevindirir.
Sahte olmak çok zor, dürüst olmak çok kolay. Hiç bir maske takmadan olduğun gibi olmak çok kolay. Ama insanlık , hologram bir evren içerisinde öyle bahtsız bir misyonun kurbanı ki , içinde bulunduğu sahteliğin farkına bile varamıyor. Ne yalan söyleyeyim , ben kendimi henüz tam anlamıyla dürüst bulamıyorum. Kendi adıma üzülüyorum bu konuda. Ama en azından dürüst olmaya çalışıyorum.
Sevmek bütün kötülüklerin panzerihi , kötülük ise günümüz insanı için vitamin deposu. Umarım bir gün düzelir her şey.
Güzel bir amacınız olsun kendiniz adına, ve o amacınıza en kısa zamanda ulaşmanız dileğimdir.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Değer kattınız.
Sevgi ve Saygılarımla..