- 502 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SİNEMANIN BÜYÜK USTASI AYZENŞTAY
Sovyet rejisörü, sinema kuramcısı ve yazarı Sergey Mihayloviç Ayzenştayn 1898 yılında Riga’da doğdu. Başlangıçta mühendislik öğrenimi gören Ayzenştayn, sonradan, ressam olmak arzusuyla Kızıl Ordu’ya katılmış ve orada afişler yapmaya başlamıştır. Daha sonra dekoratörlüğe , en sonunda da tiyatro rejisörlüğüne atlayarak , 1923 yılında ünlü tiyatro adamı Meyerhold’un yönetmekte olduğu Proletarya Kültürü tiyatrosunda Ostrovski’nin bir piyesini sahneye koyarken, seyircinin ilgisini şaşrtıcı ve sürükleyici ögelerle daima uyanık tutabilmek üzere, piyesin içine çeşitli varyete gösterilerinin yanı sıra, bir de kısa bir film projeksiyonu eklemiştir.
Böylece sinemayla tanışan Ayzenştayn, aynı yıl film sanatıyla ilgilenmeye başlıyor ve büyük şair Mayakovski’nin yönettiği Lef dergisinde, film sanatının gerçek benliğini bulmasında büyük bir rol oynayacak olan Atraksiyon Montajı Nedir ? başlıklı uzun makalesini yayınlıyordu. Daha sonra kaleme aldığı, Şekil Bakımından Film ve İçerik Bakımından Film başlıklı ünlü kitaplarında iyice geliştirdiği sinema estetiği anlayışının temelleri, bu yazıda belirmektedir.
Dahi rejisörün sinema anlayışı bir yandan ünlü Sovyet rejisörü Çiga Vertov’un getirdiği, dekordan,makyajdan ve hatta profesyonel oyunculardan sıyrılmış ve olayları oldukları anda, oldukları gibi filme almaya dayanan Sinema-Göz teorisinden, bir yandan da Meyerhold’un gerçekleştirdiği, oynanan piyese halk yığınlarının da oyuncu olarak katılmasını değil, aynı zamanda yaşamasını da sağlama tekniğinden esinlenmektedir. Atraksiyon sözcüğünü Ayzenştayn, felsefi bir anlamda seyirciyi uyaran ani ve şiddetli bir duyum anlamında kullanmaktadır. Büyük sanatçı, zaman ve mekan içinden gelişi-güzel seçilmiş şaşırtıcı ve çarpıcı bir takım ögeleri yan yana getiren bir montaj yoluyla, seyirciyi bilinçlendirmenin olanak kazanacağını ileri sürüyor ve, 1924 yılından başlayarak çekmeye koyulduğu uzun filmleriyle de, bu iddiasını doğrulama yoluna gidiyordu.
İlk filmi Grev’in dikkati çekmesi üzerine Sovyet hükümeti, başka rejisörlerin yanı sıra, genç rejisöre de, 1905 Rus Devrimi’nin yirminci yıl dönümü kutlama törenlerinde gösterilmek üzere, olayla ,ilgili bir film sipariş etmişti. Sinema sanatının en yüce doruklarından biri olan ve kimilerince bu güne değin yapılmış en yetkin, en kusursuz film olarak kabul edilen Potemkin Zırhlısı ’nın gerçekleştirilmesi, işte bu sayede olanak bulmuştu. Bir olayı olduğu gibi yeniden kurma tekniğiyle ve makyajsız, dekorsuz temkin Zırhlısında hemen hemen oyuncusuz , sadece Potemkin Zırhlısında ve Odesa kentinde açık havada çekilen film, 1905 yılında ünlü zırhlıdaki gemicilerin başkaldırmasıyla başlayan devrimi, tarihsel sırayı kesinlikle koruyarak canlandırmaktadır. Yapıtta kahraman olarak, iki kollektif kişi vardır:Zırhlı ve kent. Ve filmin bütün dramı , bu iki ögenin diyaloğundan doğar. Ayzenştayn, bu filmindeki ’merdivenler’ sekansıyla, daha önce teorik planda ortaya atmış olduğu estetik anlayışının en yetkin örneklerinden birini vermiştir.
Çektiği her filminin senaryosunu doğrudan doğruya kaleme almakla da yetinmeyerek tek tek planların desenlerini çizen büyük rejisör, kendisini kısa zamanda dünya çapında üne kavuşturan bu baş yapıttan sonra, art arda, Ekim, Eski ve Yeni adlı filmlerini çekmiş;sonra da, bazı film tasarılarını gerçekleştirmek amacıyla, ilkin Avrupa’ya, daha sonra Hıllywood’a gitmiştir. Başlangıçtaki tasarılarının hiçbirini uygulamak olanağını bulamayan rejisör, Amerika Birleşik Devletler’de ünlü yazar Upton Sinclair’in sağladığı para ile Meksika’ya geçecek ve Yaşasın Meksika, adlı yapıtını çekmeye koyulacaktır. Ama ne yazık ki bu filmde de , prodüktörlerin anlayışsızlığı sonucu yarım kalmış ve Ayzenştayn kırgın olarak yurduna dönmüştür.
Rejisör, ikinci büyük baş yapıtını gene Sovyetler Birliğ’nde gerçekleştirmiştir. Aleksandr Nevski adını taşıyan ve faşizmin bütün dünyaya meydan okuduğu bir dönemde kendi halkını gene kendi tarihinden aldığı bir konu aracılığıyla evrensel düşmana karşıuyarma amacını güden bu filmden sonra Ayzenştayn, bazı eleştirmenlerce en büyük filmi olarak kabul edilen Korkunç İvan’ı çekmeye koyulmuştur.
Ayzenştayn, sinema sanatının yüzünü ağartan bir kaç dahi sanatçıdan biri olduğu gibi, derin kültürü, tutarlı toplumculuğu ve eşsiz kişiliğiyle, birlikte çalıştığı arkadaşlarına olduğu kadar filmlerini gören ve kitaplarını okuyan bütün gerçek sanatçılara da damgasını vurmuş örnek bir entellektüeldir. Moskova’daki Yüksek Sinema Enstitüsü’nde verdiği ve sonradan kitaplar halinde yayınlanan düşleri, hiç şüphe yok ki, daha uzun yıllar sinema sanatının emekçilerini etkilemekte devam edecektir. Nitekim, ölümünden kısa bir zaman önce, sinemanın geleceği hakkında söylediği şu sözler, bu etkinin kalımlılığı bakımından bir habercidir:
’Sinema, hiç şüphe yok ki sanatların un uluslararası olanıdır. Bununla birlikte ilk yarım yüzyıl, bu sanatın tükenmez yedek kaynaklarından ancak bir kaç kırıntıyı kullanmış durumdadır. Sanatların bileşimi sorununa henüz kesin bir çözüm getirebilmiş değildir. O sanatlar ki, tam ve organik bir şekilde sinema sanatının bağrında erimek özlemi içindedirler. Bizler, iki aşırı ucun şaşkınlık verici şekilde bitişmesine tanıklık edeceğiz. Seyirciye, düşüncelerinin öz maddesini aktarmakla yükümlü olan keramet sahibi aktör, televizyonun büyülü yönetmenine elini uzatacak;ve o da, objektiflerle ve alan derinlikleriyle ustaca oynayarak, olayın aktör tarafından verilen estetik yorumunu o olay olur olmaz hemen ve olduğu gibi ortaya koyacaktır. Elli yaşındadır sinema bugün. Ve önünde, alabildiğine sınırsız ve karmaşık bir alem, açılmış onu beklemektedir. ’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.