- 360 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan Ve İnsanlık Tarihi 2
Kutsama ve Takdis
Bu anlatılan süreç; doğadan sağlama yapan avcı ve toplayıcı totemi sosyal grupların; totem mesleği nedenli girişmeleri sonunda, ittifakı oluşlarının hikâyelerindeki bir kesittir.
İnsan olma; ittifakı sentezin melez kıldığı jenerasyonla başladı. Melez jenerasyon, takdis ediciler eliyle meşrulaştılar. Melez nesil takdis edicilerin her birinden bir görünüştü. Takdis edicilerden bir parça ve onların ruhundan üfürülme oluşla takdis edicilerce bu nedenle zorunlu benimsenip takdime edildiler.
Takdis ediciler; ittifak kararı alan her bir etnik grup temsilciliğidirler. Bu temsilciler karar alan söylemleriyle öyle olurluyu belirtmenin meşruluğunu takdir eden; durumu bu şekilde takdirli kılanlardır. Melez nesil, takdis edicilerden bir görünüş olmakla takdis edicilerden bir parça ve takdir kılıcı olanların ruhundan üfürülme oluşla zorunlu olarak takdis edicilerce takdime (akit) edildiler*.
Takdis eden ittifakı yaratıcılarla, takdis edilenler bir arada yaşıyorlardı. Ta ki takdir ve takdis edenlerin tek tek kendi miat ömürleri dolana dek; takdir ve takdis edenlerle, ittifakın melezi olan insanların bir arada yaşayışları sürdü.
Belli bir süre sonra, azamiden 50-60 yıl sonra takdir ve takdis edenlerden artık hiç kimse insanların içinde yaşamıyordu. Takdir ve takdis yapan ilahlar insanların içinde ayrılmış, insanları terk etmişti. Bu ayrılış ve terk ediş karşısında insanlar, kendi başına hareket etmek, karar almak zorunda kalışın sorumluluğunu duydular.
Takdirli ve takdisci olan ilahlarına eski akti vefaya bağlılıkltan kaynaklı olmanın çelişik duygularını yaşıyorlardı. meşrulaşmalarını onların adını söylemekle birlikte anıyorlardı. Böylece zımni bir onay mercii insanın mana anlaması içine yerleşiyordu.
Ön ittifakların bir yerde başlayıp, yine ittifakların ilahlarıyla birlikte bir arada yaşam sürme dönemleri bitmiş olan ittifaklar varken; bir yanda daha ittifak yapmamış o aşamaya gelmemiş, gruplar olduğu gibi yeni ve daha ittifakı süreçlerin başında olan gruplar da vardı. İttifaklarını daha önce yapan grupların ittifak salınımlarını büyütmeleri gibi çok değişik tandanslı ve devingen bir yeryüzü coğrafyası vardı.
Yani takdisle, takdis ediciler kendilerinin benzeri olan nesli tanıdıklarını, ifade ederler. Yeni kuşağın ittifak aiti olmalarını takdis ederek onamaları, işlemi meşrulaştırdı. Yeni melez kuşağa insan diyen de; yeni kuşağa insan adını veren de; insanı takdis edişle kutsayan da. Bilgeliklerini (totem mesleği olan işi ve grup gelenek kültürünü) öğreten bu yaratıcı takdiscilerdi.
Takdisti karar alıcılar; İttifakı kuşağın melezliğinin de biyolojik sebebiydiler. Tarihte ilk kez kendi totem grubu dışında karşı totem grupla kutsal cinsel birleşme yapmıştı. Gruplar arası çocuk yapıcı cinsellik, ilk olduğu için bu cinsel birleşmeler kutsaldı. Adı da “kutsal birleşmeydi”. Henüz evlilik yoktu.
Her biri bir yalın totem grup olan takdisiler, ittifakı başlatanlardı. Ön ittifakı yaratanlardı. İlk ittifakın kararını alan meşruiyetliklerdi. Yalın totemli grupların, saf etnik kişileriydi. Bunlar insanların yaratıcı ve biyolojik, kültürel, efendileriydi. Kültürü, bilgiyi ittifak insanına öğretenlerdi.
Takdisi öğreticiler ittifakın insanı değildiler. İnşacıydılar. Kült merkezi denen yücelerde oturan karar alıcıydılar. İnsana; canını, kanını, ruhunu, bilgeliği ve bilincini veren sentezleyicilerdi. Yeni kuşak ne bu grubundu; ne de karşı gruplu takdis eden yaratıcılarındı. İnsan her iki takdimci yaratıcıların görüntüleri içinde olmakla, efendilerinin ruhundandı. Takdisi kutsayıcılar İTTİFAK inşasının temsilcileriydiler.
Yalın totem dönem içinde, gruplar arası cinsel ilişki, yasaktı. Yasak tabuydu. Bu yasağı ilk totem ataları koymuştu. İlk totem atalar takdisi kutsayıcı değildi. Tabu; o totem grubun yapmamaları ya da yapmaları içerenli belirlenimler eksenleyicisiydi. Tabu, sosyal birlikti totem grubun; sosyo totemi bilinciydi; ruhuydu. Totem atalar, kendilerinden sonraki grubunun üzerlerinde tabu düşünme bilinci olan kendi ruhlarını, devam ettirmeleri; atalardan torunlarına mana geçişmesi oluşla, biliniyor ve anlaşılıyordu.
Sosyo totem bilinci, bu bağlamda atalardan torunlarına geçen bir mana ve bir ruh geçişiydi. Atalar kendi ruhunu; gelenekleri eliyle torunlarına geçirmişlerdi. İttifakların insana üflediği ruh buydu. Bu ruh veya mana geçişiyle (kuplajıyla-yansımasıyla) atalarının ruhu, torunlardaydı. Bu doğal bir geçişti.
İttifaklar da, ikinci türden takdisi, kutsayıcı oluşla, ittifakı ve insanı yaratan; ataların mana ve ruh geçirişlerinin bilinci olacaktı. Takdisçilerle durum, en az iki tarafın yalın totem ruh geçişinin kutsaması oluyordu. Ruh geçişi; bilgi-mana, tüzellik, yaşatılama, gelenek ve deneysellik aktarımlarından oluşla ittifak içinde kutsama oluyordu. Yalın karakterli mana ilişkisi olmayan insanın; çok karakterli mana ve ilah görüntü ilişkisi kutsanıyordu. İnsan en az iki başlı, atalar bilinçli ruh halinin; geçişli senteziydi.
İttifakı kutsallık 4 esasa dayanıyordu. Dört esastan birincisinde en az iki farklı totem grup kararı olan irade ve bilincin, takdir oluşla ittifak içindeki insana, ruh ve mana (anlam) faslından geçişmesiydi.
İkincisi; ittifakı yapan her grubun kendi ataları, gruplar arası cinsel yasağı aşmanın yani “kutsal cinsel birleşmenin” takdirli kararını almalarıydı. Bu o güne kadar görülmemiş bir durumdu. Takdisli olan kutsal çiftleşme o güne dek görülmemiş, bilinmemiş olan yalın totem bilince karşı; kutsal birleşmeyle görülürü olan direnç bilinç, iki tarafın mutabakat kararı oluşla kutsanıyordu. Yalın totem karar alıcı değildi. Karar almak ittifak eşiğine gelmiş takdisçi ve takdirli olan gruplar girişmesinin iradesiydi.
Üçüncü esasla, ittifak yepyeni bir melez jenerasyon neslini ortaya koymuştu. Yani ittifakla ittifak ruhu kendisine geçen sentez görüntüye insan denecekti. Ve bu ittifak manalı ruh geçişi, yeni jenerasyonla sürüp pekişecekti. Kısacası üçüncü durumun kutsallığı; ittifak ruhu taşıyıcılarının SENTEZİYDİ. Yani insan denen ittifak ruhu taşıyıcıları; sosyo kültürel, biyolojik melezdiler. Taşıyıcılar sentezi melezdi.
Dördüncü esas; melezliğin meşrulaştırmasıydı. İttifakı ruh geçişinin onanmasıydı. İnsan böyle olmuştu da ittifak ruhunun geçişi nasıl kutsal olacaktı? Tüm sorun buydu. Kutsal olan atalar yaşantılaması ruh geçişmesi oluşla bilinç, mana aktarımıydılar.
Yalın totem ortamı tek zaman salınımlı alandı. Oysa ittifak ortamı çok salınım veren alandı. İlk kez bir grup karşı grubun da kararını alarak hayata başlıyordu. Karşı grupla karar almış olmanın vurgusuna izafeten kutsamayı ritüel oluşla yapmaya başlayacaktı.
Ahit olan sözleşilen, deklare edilen mutabık kalışla manifestonun belirleyiciliğini kutsamaydı. Kalu belayı meşrulaşan kutsamaydı. Yani yapılan mutabakata tanık olduğunu ve mutabakata bağlı kalınacağına iman etmenin yeminiydi.
İttifak içinde insan kutsayıcı değildi. Takdirli kararı alanlar kutsamayı yapacaktı. Ama bu kutsamayı yapmak bir grup totemli ataların da yapacağı bir şey değildi. Her bir grubun ittifak melezi üzerinde hepten kendi ruhunu, kendi mana özelliklerini geçirişle insanın bilincini denetleme hakkı yoktu.
Öyleyse kutsal oluş, taşıyıcılara nasıl aktarılacaktı? İttifak katılımcısı, müşterek gruplar kurulunun; kararıyla verilecekti. İşte en az iki gruptan oluşan kurul kararında ötürü, kutsama ritüeline TAKDİS diyoruz. Takdis gruplar ortaklaşmalı ritüeli karar oluşla, kutsama onayıydı. Yeni kutsallık bu nedenle takdis üzerinde çevrim onaylamasıyla, tarih sel akışlı olanın bilgi ve bilincini taşır.
Takdis edenler, melez olan insana kutsallık atfını vererek; melez üzerine kendi ruhlarının geçtiğini kabul kılanlardı. Burada mantık şuydu. İttifaka kadar yeryüzünde insan adlı kimse yoktu. Dolaysıyla insanı meşrulayan geleneği, göreneği, yaşam bilgisi ve atası da yoktu. Yaşam bilgisi olmamakla insan cahildi.
Oysa ittifakı yapanların totem soyları ve totem soydan onlara geçen yaşam bilgi bilinci olan ruh geçişi olmakla önceleri vardı. Totemiler meşruydular. Totemiler bu yetkileriyle meşruiyet onayı verirlerdi. Totem alanda mutabakat denen bir anlam yoktur. Takdis ittifak ortamında meşruiyet onayı olmakla bir mutabakat metni kararı olmayı vurgular.
Kısaca insan meşrulaşamıyordu. İnsanın kendisini belirleyen, insanın kendisini meşru eden totemi de yoktu. İnsanın öncesi yoktu. İnsanın ilahı olacaktı. İlah insana meşruiyetlik veren kutsallık olarak ittifakta boy verecekti. İlahın kendisi de insanı takdis edenlerdi. Bu nedenle ittifakı alan içinde insanın en az iki ilahı vardı.
İttifak aşaması içindeki insanın totemi olamazdı. İnsanın takdir eden, insanı takdis eden, kararları ortak metin ve söz müzekkeresiyle takdir eden; mutabakatları, sağlayan ilahları vardı. İttifak içinde ittifakın yürürde olması için; insanın İlahı değil, ilahları olmak zorundaydı. İnsanın tekil totem buyurması değil, mutabakatlarının olması zorunluğu vardı. İttifak alanı içinde tek fazlı zemin salınması değil çoklu zaman ve zemin yarılması içinde olmakla insan bu en temel zorunluluklarla belirlenmişti.
Takdirciler yalın grup takdisçileriydiler. İnsan yer (Ki) ve göğün (an) birleşmesinden oluşmuştu. Yer (Ki) aşağı topraklarda oturan tarım meslekli totem temsilcilerdi. Gök (An) yukarı toraklarda oturan çobanın (Akad’ın) totem temsilcileriydi.
An ve Ki birleşti An-ki (Enki) doğdu (insan doğdu). İnsan ne An’ın insanıydı. Ne Ki’nin insanıydı. İlk yasaya göre insan meşru değildi. An ve Ki’nin takdisiyle insanın çift başlılığı onanıp meşru olacaktı. İnsanın takdis (ortak sözleşme iradesi) edilip kabul görmesini kutsallık onayı ile mühürleyenler ilk kez ittifaka gelen her bir totemi atalardı (An ve Ki’ydi). Bu nedenle ittifaklardan sonra artık yeryüzünde sentezi oluşmayı, takdis edişle kutsayıcı olanlar vardı. Bu sentez, hem biyolojik hem kültüreldi.
İlk dönemlerde ataların doğal yoldan torunlar üzerine ruh ve mana geçişini yapması; ittifakla takdis olanın; ortak karar olanın; ruh ve mana geçişine tanık olmanın; kutsamasına dönmüştü. Bu yüzden takdis eden kutsayıcılar; ilk ittifak ürünü olan insana, ya da insanlara; “ ben sizi takdis edeniniz olan kutsayıcınız değil miyim? Diyordu. Onlar da; “evet sen bizim takdis eden kutsayıcımızsınız” diyorlardı.
Takdis eden kutsayıcı; takdis edilerek kutsanan, insanı; kendisine tanık kılıyordu. Bu tanıklık bildirgeli manifesto; bire bir, yüz yüze tanıklık etmenin “İTTİFAK İMANLI” sözleşme ve ahitseni olan; KALÜ BELAYDI. Tarih sel olanın tarihi bilinç ve tarihi ruhu; kutsayıcılar eliyle, İNSAN TAŞIYICILARA takdis ve kutsamayla, devredilmenin bir meşrulaşmasıydı.
İttifakların “manifestolu kabulcü imanı”, bir kimlik, bir aidiyet bilinci, bir uyrukluğa bağlı olmaktı. İnsanın, kendi kimliğini hatırlanması için ve insanın, kendi kimliğinin kimden geldiğini unutulmaması için seremonileri vardı. “Unutkan olan ve pek cahil olan insanın” imanı ahdini unutmaları durumunda tövbeyle yeniden kazanılması için sık sık şehadet getirip, takdimcilerin adını tekbir ediyorlardı.
“An’ın karşısında insan ve iggiler, An’ın adını söyleyip tekbir getirerek tövbe ediyorlardı” Ve insan; kendi iman içinde olan imanı bilgiyle; kült merkezin içinde olan bilgi ve imanı; bilgi ve iman söyleyici tekbir getiren sorgulayıcılar karşısında, periyodik sorguluyorlardı.
Kişi imanını merkezi kült imanıyla eşleştirmek bu sayılan nedenlerle doğru olduğu gibi bir kültür ve şecere bilincinin geleceğe aktarılması içinde de çok doğruydu. DVD’nin, Kâğıdın, Yazının olmadığı o günlerin kullandığı iman eşleştirme en doküman olucu süreçti.
İmanı eşleştirme, iki ayak taşıyordu. Birincisi insanın iman bilgisi ve imana tanıklığıyla, iman (bilgi); kişisel düzeye dek depolanmakla sosyal sistemin korunan bilgisi oluyordu. Ve kıtlık, felaket, savaş, salgın gibi ölümler nedeniyle, ayakta aklan tek tek kişiler üzerindeki “ korunan sosyal kodlama” geleceğe aktarılıyordu. Gayet pekin yoldu.
İkinci ayak olan ittifakı iman tazeleme zikri içinde olan kişi; kendi üzerine kendi yansımasını yapar. Böylece kendisini etkiler. Bu tekrar edegelen şeyin, insan üzerindeki alışma oluşla tekrar olunanın büyüleyici etki yapmasıdır. İlk ittifakı takdise ve kutsanma onaylanmasına bire bir tanık olanlar vardı. Bunlar ittifakı imanı tazeleyerek; ittifakı imana tanıklık etmenin, okuyuşunu zikrini ve tekbirini getiriyorlardı.
Yani takdisle, manifestosunu yapılan durumu görmediği halde sanki görmüşler gibi tanıklık edip şahadet getiriyorlardı. İttifak imanlı manifestodan sonra arada ikinci, üçüncü, on beşinci nesil geçmiş olmasına rağmen; o ilk tanıklık şehadeti olan kalü belaya, tanık olmuş gibi tanıklık ediyordular. Bu ittifakın, gaibe imanıydı.
Kısaca insan, melez bir sosyo kültürel ve sosyo biyolojik sentezdir. İnsan, takdis ve kutsanmanın ortaklaşa onayıdır. İnsan sentezi takdis ve onayın içermesi olan imanın bilincidir. Ve bilincin tarihsel kodlarını geleceğe aktaran bir taşıyıcı özelliğinin mana (anlam) ismi oluşa, sentez olmakla; bilinçli ruh geçişli kalıbın temsilcisi olmasının adıdır. İnsan sosyo toplumsa mutabakatlar SÖZLEŞME ürününün ismidir. İnsanı sentezleyecek süreci belirleyen şartlar, totem meslekli nesne-öznelci davranışlardır.
xxxxxxxxxxxxxx
• Enki, takdisçi yaratıcıların adını verecekleri varlığı İggi’lerin canından kanından kil yoğurdu. Ve takdisçi yaratıcılar kendi görünüşlerini bu balçıktan şeklin üzerine koydular. Enki’nin kil ile çamur ile yaptığı şekle takdisçiler, kendi bilgeliklerini vermişlerdi.
•
• İggi’ler, kingular, Enki vs. her biri ittifakı olan grup ilahları ve grup temsilcilikleridirler. Enki insanı temsil eder. Enki An ve Ki ‘den doğuşla Enki olan ilahtır.
•
• Yani insan da ilahtır. İnsan sentez oluşla ilahtır. An ve Ki sentez değildir Tekil olan yalın grup temsilciliğidirler. Bu yüzden Enki olan insan takdisçi ilahlara (An’a ve Ki’ye) hizmet ederler. Sofra kurarlar. İlahların her biri ayrı bir işi yaparlar. İttifakın yeni kuşağı; bu ilahların canından kanından ruhundan ve bilgeliğinden oluşla meşru oldular.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.