MEDENİYET
İstiklal marşı şairimizin tespit etmiş olduğu “Tek dişi kalmış canavar” değil bahsetmek istediğim. Eskilerin adab-ı muaşeret kuralları dediği, toplum içinde davranış kurallarından biraz bahsetmek, sıkça karşılaştığımız ve hepimizin rahatsız olduğu bazı konularda serzenişte bulunmak istiyorum. Amacım ukalalık edip, insanları eğitmeye çalışmak değil kesinlikle. Zaten belli bir yaşa gelip, bir takım kuralları içselleştirememişse insan, yeniliğe de açık değilse, onun için yapacak bir şey yoktur.
İnsan da doğadaki diğer canlılar gibi yaşamaya programlanmış ve en önemli dürtüsü hayatta kalmak olan bir varlıktır. İntihar etmek için uçurumun kenarına gelmiş bir insanın bile bir patlama sesi duyduğunda eğilip başını kollamaya çalışması bu dürtünün bir sonucudur. İnsanın diğer canlılardan en önemli farkı, bir arada yaşama, toplumsal dayanışma içinde iş bölümü ve diğer insanlara karşı davranışlarını kontrol edebilme özelliğidir. “Sosyal davranış” olarak adlandırılabilinecek bu davranışlar, çocukluk döneminde aile ile başlayan, eğitim kurumları süreci ile devam eden ve olgunlaşma aşamasında en üst seviyeye ulaşan bir süreçtir. Toplum içinde yaşamak, bir takım kurallara uymayı gerekli kılar.
Toplumsal hayatı düzenleyen yazılı ve yazısız kuralları 3 temel başlıkta toplamak mümkündür: Din kuralları, Ahlak kuralları ve kanunlar. Din kuralları tamamen insanın vicdanı ile ilgili olup, yaptırımı cennet veya cehennemde ödül veya cezaya maruz kalmaktır. Hangi din olursa olsun, temelde insanı iyiye ve doğruya ulaştırmak amacını hedefler. Ahlak kuraları ise toplum içinde ayıplama veya takdir edilme şeklinde karşılık bulan davranışlardır. Toplumdan topluma, kültürden kültüre değişmekle beraber yine temel amaç insanı iyiliğe ve doğruluğa sevk etmektir. Gelenekler, örf ve adetler dediğimiz, geçmiş nesillerden bu günlere taşınan ve toplumsal yaşam üzerinde oldukça etkili olan yazısız kuralları da ahlak başlığı altında nitelemek mümkündür. Zira yaptırımları arasında bir fark yoktur. Kanunlar yazılı kurallar olup, toplum kurallarına uymayan insanlara uygulanacak ceza ve ödülleri somut olarak belirler. Yaptırımları kesindir ve toplum yararına zorunlu olarak bir işte çalışmaktan, para cezası, toplumsal tecrit (hapis) ve hatta bazı toplumlarda yaşamın sonlandırılmasına varan ciddi sonuçları vardır.
Hepimizin bildiği bu temel tespitlerden sonra asıl bahsetmek istediğim konu olan “Ahlak” konusuna gelmek istiyorum. Okul öncesi dönemde bir çocuğun ahlakından bahsetmek mümkün değildir. Çünkü o dönem insanın, hayatı, yaşadığı çevreyi ve kültürü anlamlandırma dönemidir. Buradaki tek bilgi kaynağı ailesi ve yakın çevresidir. Bu dönemde yapılan yanlış davranışlar, söylenen sözler hoş görülür. Fakat bu dönemde yerleşen bir takım yanlış davranış kalıpları bazen yaşam boyu sürer ve insanın olgunluk döneminde çocuklukta ki gibi hoş karşılanmaz. Konuşmaya yeni başlayan bir çocuğun öğrendiği küfürlü bir sözü söylemesi komik ve hoş görünebilir ama bu ileriki dönemlerde farklı tepkilere neden olur. En azından “kaba insan” olarak nitelendirilirsiniz. Bu dönemde edinilen tuvalet kültürü de hayatın geri kalanında büyük önem arz eder. Özellikle herkesin kullanımına açık umumi tuvaletlerdeki yanlış davranış şekilleri buradan faydalanan diğer insanları son derece rahatsız eder. En doğal insani ihtiyaç olan tuvalet ihtiyacının giderilmesi için bir takım kurallar olması ve tuvalet kültürü olarak adlandırılması boşuna değildir. Üstelik insanın ilk iki yaş aralığında öğrendiği bu kültür konusunda kendini yeterince geliştirmemiş olmasının altında yatanlara bakmak gerekir. Katılır mısınız bilmem ama benim acizane tespitim; davranışlarımızın büyük çoğunluğu, diğer bireylerin gözü önünde gerçekleştiğinden eş zamanlı bir yaptırıma tabi iken, tuvalet ihtiyacı tamamen insanın kendisi ile başbaşa olduğu bir zamanda gerçekleşiyor olmasıdır. Nasılsa kimse görmüyor, beni kimse ayıplamaz düşüncesi insanın içindeki kurt adamı ortaya çıkarıyor sanırım. Oysa medeni davranış kuralları tamamen içselleştirilmeli ve her hal ve şartta yaşam biçimi olarak algılanmalıdır. Çok sevdiğim bir söz ile bitirmek istiyorum: “MEDENİ İNSAN KARANLIKTA BİLE ESNERKEN AĞZINI KAPATAN İNSANDIR!”
YORUMLAR
Varolcuğum, bir boş eleştiri yanlışlıkla sana geldi. Özür dilerim. İnsanların, insanlıktan çıktığı son günlerde yazın ilaç gibi geldi. Daha bugün üst katta gürültü yapılıyor diye bir adam, çocuğunun gözü önünde komşusunu öldürdü. Ben yollarda bana çarpan veya ayağıma basan insandan belki anlar diye özür dilemeye başladım. Ne gezer. Senin dediğin gibi bazı yasalar veya din kuralları varsa da bazı iyi insanlar bu hasletlerle doğuyor. Allah onlarla karşılaşmayı nasip etsin. İyi hafta sonları.