SAHAF NEDİR NE DEĞİLDİR?
‘Sahaf’ sözcüğünü ilk olarak sanırım ortaokul yıllarımda duydum. O zamanlarda ‘sahaf’ pasta satılan yerdi. Liseye geçtiğimde anladım ki ‘sahaf’, ‘sarraf’ gibi bir şeydi. Altın ve gümüş ticaretini yapan insanlara verilen isim. Liseyi bitirene kadar aklımda böyle kaldı. ‘’Ünlü sahafta birçok değerli ürün bulunmakta!’’ gibi cümleler okudum… Ya da yanlış okudum. Her neyse artık!
Liseyi bitirip Elazığ merkezde dershaneye gitmeye başladığımda ‘sahaf’ ile ‘sarraf’ın aynı şey olmadığını çaktım. Sanırım ‘sahaf’ Osmanlı döneminde eski kitap satan insanların mesleklerini tanımlamak için uydurulan bir sözcük veya kelimeydi… Köfteciler Sokağı’nın üst kısmında karşıma çıkan bir iki dükkândaki ‘sahaf’ yazısı aklımı karıştırdı.
Şöyle çaktırmadan bu dükkânlara bakınca anladım ki ‘sahaf’ ikinci el ÖSS kitaplarının satıldığı yerdir. Artık çözmüştüm sahafın ne olduğunu. Fakir öğrencilerin yüzlerce liraya aldıkları kitapları bir iki lira karşılığında yüzlerini bulaştırarak alan düzenbaz insanların mesleklerini tanımlamaya yarayan kelime… Aldıkları bu kitapları, üç beş kuruşun hesabını yapan öğrencilere sıfıra yakın fiyattan iteleyen uyanıklar!
Uzun yıllar sahaflara girmedim, yüzümü buruşturarak kapı diplerinden geçtim. Vergisini veren yayınevlerinden fazla kazanıyorlardı uyanıklar! KPSS veya üniversiteye hazırlık kitabı almak için mantıklı olanı yaptım. Sıfır kitaplar aldım, hep. Hem kitapçılar hem de yayınevleri kazansındı. Arada komisyoncular olmasındı…
KPSS ve üniversite ile işim kalmadığı zaman bir gün öylesine bir sahaf dükkânına girdim. Şaşkına döndüm. Sahaf KPSS kitaplarının ikinci elinin satıldığı yer değildi sadece. Kütüphanelerde saman kâğıtlı, selüloz kokulu eski kitapların bulunduğu yermiş de… Şok olmuştum. Eski kitaplara ulaşmanın tek yolu halk kütüphaneleri, okul kütüphaneleri değildi. Üstelik bu kitapları satın alabiliyorduk! Böyle kitapların satışa çıkarılıyor olması kafamı karıştırmıştı. Kitapları bu kadar seven bu insanlar nasıl oluyor da satıyordu bu kitapları üç beş liraya?...
Deli gibi etrafta sahaf aradım o tarihten sonra. Uzun zamandır halk kütüphanelerine bile gidip görmemiştim eski kitapları çünkü. Genellikle uyuz insanlar bu dükkânları işletiyordu. Ve kitaplarla işleri pek yoktu. Bildiğimiz esnaflardı işte. Çay ocağından çay söyleyen, kapının önünde oturup karı kızı kesen insanlardı işte… Senin kitaptan anladığını anlasın hemen, normalde üç beş liraya verdiği 1950-1960 tarihli kitapları sana on beş yirmi liraya itelemeye çalışır. ‘’O, bu kitap epey eski! Tam sahaflık! Ben okuyamadım, kaç yılında basılmış, kaçıncı baskı bu?’’
‘’Amca çok eski değil, 1945 yılında basılmış, birinci baskı!’’
‘’Tamam!’’ der ve onu ayrı olarak fiyatlandırır.
Sonraları işi çözdüm. Eski kitapları ucuza almak için bir taktik kullanıyorum. ‘’Şöyle çok eski, epey eski olan kitaplardan birkaç tane seçeceğim! Ucuz değil mi? Bu yıl basılan kitaplar bile çok ucuz artık. Arkadaş dedi. İddia bayisine süs olarak koyacağız…’’
Ama adamlar uyanıktır. Seçtiğin kitapların türünden, yılından, baskı sayısından, kabından anlar bilinçli biri olduğunu. Ama yine de iddia bayisine süs olsun diye alındığı için ucuza vermek zorunda kalır… Eski kitaplara ilgisi olanlar buna benzer taktikler kullanabilir. Aksi taktirde normalde üç liraya vereceği kitabı size 15 liraya verebilir…
En son geçenlerde bir sahafa girdim. Sahaf derken, aklınıza filmlerdeki gibi yerden tavana kadar üst üste dizilmiş eski kitaplarla kaplı bir mekân gelmesin. Ben şimdiye kadar dükkânın için adım atacak kadar kitap kaplı bir sahaf görmedim. Hepsi raflarda ve düzenli duruyor daha çok. Belki köşe başlarında birkaç sıra kitap olabiliyor o kadar.
Otuzlu yaşların ortalarında görünen Elazığ’ın yerlisi hanımefendi hemen samimi bir sohbete başladı. İçerisinin KPSS kitapları ile kaplı olması kendi suçları değildi. Elazığ insanı pek okumuyordu artık. Eskiden Elazığlı daha çok okuyormuş. Kendi ağzından okuyalım:
‘’Evet, ben Elazığlıyım! Durumumuz kötü. Eğer KPSS kitabı satmazsak batarız. Zaten kimse KPSS ve yeni kitaplar dışında bir şey getirmiyor bize. Belki ayda yılda bir sahaflık bir iki kitap geliyor. Onları da benim sabit müşterilerim var, onlar hemen satın alıyor. O sebepten şu an sahaflık kitap yok bizde. Genç kızlar erkek arkadaşına güzel görünmek için yakın zamanda ölen babasının eski kitaplarını getirip bize satıyor. Elbise alıyorlar kendilerine mağazalarda. Böyle şeyler görünce üzülüyorum. Her zaman satın alırken sahaflık kitapları nazlanıyorum. Çünkü benim olsa satamam. Zaten satın alınca da istemeye istemeye satıyorum. Geçenlerde çok eski bir kitap geldi bize. Bir müşterim gördü, kıramadım verdim!’’
Sahaflar konusunda önyargımı kıran bir olaya denk geldim o sırada. Bir genç girdi içeri. Elinde mühendislikle alakalı iki tane sıfır kitap vardı. Kapakları bile açılmamıştı. Bizim sahaf bu iki kitaba beş lira verebileceğini, kimsenin böyle kitaplar almadığını samimice itiraf etti. İstiyorsa ilerideki sahafa da uğrayabilirdi. Yeri tarif etti. Yani gözlerim yaşardı neredeyse… Genç kitaplarını alıp çıktı. Sonuç olarak her sahaf böyle olmaz.
Elazığ’da fazla sahaf yok. Sahafların bol olduğunu düşündüğüm şehirlere gitmek isterdim bu amaçla. Eskişehir, İzmir, Bursa, Ankara, İstanbul! Eski kitaplara ulaşmanın diğer bir yolu ise internet! İnternette satış artmış durumda son dönemlerde. Ama fiyatlar çelişkili. Kimi sitede aynı tarihli ve baskılı kitap beş lira iken diğer sitede yirmi lira olabiliyor. Sahaflık olmayan ikinci el kitaplar ise çok pahalı, neredeyse sıfır kitapla aynı fiyatta. Hatta bazı sitelerde sıfır kitap daha ucuz olabiliyor.
Kısacası hem sahaflık olmayan ikinci el kitap konusunda hem de sahaflık kitapları alırken iyi araştırma yapmakta fayda var.
Eski baskılar tükenmeden siz de satın alabilirsiniz birkaç kitap… 1928’den başlayarak satın alabilirsiniz… Örneğin 1936 yılından basılmış bir ünlü romanın fiyatı 40-50 lira olabiliyor. Kıyaslama yapmanız için söyledim. Osmanlı döneminin kitapları da var ama onlar bizi aşar sanırım, Osmanlıca bilmiyoruz zaten…
Konu ile ilgili bir haber!
Zaytung Haber:
‘’Kitap Dostlarının Uğrak Yeri, Beyoğlu’nun Tarihi Maviş Sahaf’ı, Artık Sadece KPSS Kitabı Sattığını Bir Türlü Anlatamıyor!’’
Yarım asra yakındır Beyoğlu Sahaflar Çarşısı’nda hizmet vermekte olan Maviş Sahaf’ın sahibi Özkan Bolefe, bu sabah düzenlediği basın toplantısıyla yaklaşık 10 yıldır sadece KPSS kitabı sattığını kamuoyuna bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duydu. Bir dönem piyasada zor bulunan, baskısı çoktan tükenmiş eski kitapları alıp sattığını doğrulayan Bolefe, "ta o zamandan kalan bir edebiyat aşığı namımımız var evet ama neticede ben de esnaf adamım. Baktım 2. el ders, sınav kitabı işinde daha çok para var o yöne doğru kaydım" derken, halen dükkanına sararmış yapraklar ve küf kokan kitaplar arasında nostaljik bir tad almak için gelen kitlenin durumu bir türlü kabullenemediğinden şikayet etti.
Dükkanın adını da en kısa zamanda değiştireceğini ve şu an için "Rota: KPSS Kitabevi" ismi üzerinde durduğunu kaydeden Bolefe, "Vaayy Özkan Baba! Bir çayını içmeye geldik..." diyerek sahafa doğru yaklaşmakta olan 3 kişilik grubu 2011 - KPSS Konu Anlatımlı Matematik Soru Bankası ciltleri fırlatarak savuşturdu.
‘’İyi okumalar!’’
Fotoğraf: Selüloz kokusundan sarhoş olmuş iki kitapsever!
YORUMLAR
ccelayir
Değerli dostum sahaf eski kitap satılan yer falan değil, tam da kitapçı demek. Cumhuriyet buldozeri üstünden geçince zavallı kelime ancak anlam kaybıyla yaşamını sürdürebildi. Harf devriminden sonra çoğu İstanbul sahafı (kitapçısı) battı. Arap alfabeli kitaplar tedavülden kalktıktan bir süre sonra, rejim yumuşayınca, sahaflar yeni kitapların yanına depolara kaldırdıkları kitapları koyarak eski yazı kullananlara hizmet vermeye başladılar. Öyle başladı sahafın anlam kayması.
Giriş, samimiyetten dolayı çok hoştu. Eline sağlık.
ccelayir
nitemtran
Sayenizde bilgilendik... öyle samimi bir uslup kullanmışsınızki gülümseyerek okudum yüreğiniz dert görmesin...
ccelayir
İlginç bir konuydu.
İlgi ve dikkatle okudum.
Yaşadığım şehirde de var bu ikinci el kitap problemi.
Onca öğrencinin barındığı bu şehirde,
adam gibi bir ikinci el kitap satan yer yok.
Ya da ben bilmiyorum.
Doğru dürüst bir kitap satın alamıyor, okuyamıyoruz.
Yeni kitaplar da,
resmen el yakıyor.
Keşke,
büyük şehirlerde yaşasaydık diye geçiyor aklımdan bazen.
ccelayir
Selüloz kokusundan sarhoş olmuş iki kitapsever...Ne güzel bir sarhoşluktur hele ki kaybolmuşken kitapların arasında. Eskinin kokusu ayrı yakar genzinizi yeninin kokusu ayrı esir alır benliğinizi.
Uğrak yerlerimdir ta öğrencilik yıllarımdan kalma. Ne var ki ne zaman kitap satmaya kalksam hep zarar etmişimdir. Kitap evleri olsun sahaflar olsun kendimi Harikalar Diyarındaki Alice gibi hissederim her defasında ama cüzdanı boşalmış bir masal kahramanı gerçek dünyaya ani bir dönüş yaparak.
Şahsım adına teşekkür ederim böylesi gülümseten ve hoş bir yolculuk yapmamıza sebebiyet verdiğiniz için.
Selam ve saygılarımla...
Hoş bir anlatımdı. Kutlarım.