- 409 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİ KENT
İtalyan şairi Umberto Saba, 1883’de Trieste’de doğdu. Annesi Museviydi. Babasının annesini terk etmesi yüzünden asıl soyadı’’Poli’’yi, yahudice ’’ekmek’’ anlamına gelen ’’Saba’’ya çevirdi. Aile yaşamındaki bu dengesizlikler Saba’nun kişiliğini derinliğine etkilemiş, onu iç burkucu çatışmalara itmiştir. Okulu yarıda bırakıp, bir ticaret gemisinde bir süre tayfalık yaptı. 1908’de askere gitti. 1912’de eski kitaplar satan bir dükkan açtı ve yaşamının sonuna dek bu etkinliğini sürdürdü.
1941’de ırk yasaları yüzünden İtalya’dan ayrılıp Paris’e kaçmak zorunda kalan Saba, çabucak yurda döndü ve Alman İşgali sırasında, Roma’da saklı yaşadı. 1946’da Viereggio yazın ödülünü aldı. 25 Ağustos 1957’de Gorizia’da öldü.
Günlük yaşamda olup da Saba’nın şiirine girmeyen ne bir olgu, ne bir duygu, ne de kişiler vardır. Saba, bin bir çeşitlilikle dolu günlük gerçekliği, hemen her yanıyla şiirine aktarırken, o gerçekliğe duygusal olarak da katılır, o gerçekliğin içindedir, yüreği o gerçeklilikle birlikte, onun içinde atar. Doğduğu ve yaşadığı kent Trieste sokaklarıyla, tepeleriyle, meyhaneleriyle, yaşamın vurduğu kenar mahalle insanlarıyla onun şiirinde canlı bir varlığa dönüşür. İşte Eski Kent adlı şiiri de bunu ispatlamıyor mu?
Çoğun dönerken eve
loş bir sokağından geçerim
eski kentin
yansır su birikintilerinde solgun
ışığı bir kaç sokak fenerinin
ve hep kalabalıktır yol.
Burda
meyhaneden eve ya da kerhaneye
gidip gelen insanlar arasında
burda
insanların ve malın
koca bir limanın döküntüsü olduğu
bu yerde
sonsuzluğu buluyorum
alçak gönüllülükte
.Burda
denizcisi orospusu
ana avrat düz giden moruğu
işini uyduran kancığı
kızartmacı dükkanına mitili sermiş süvarisi
canı istediğinden içi içine sığmayan genç kızı
hepsi
yaşamın ve acının yaratıklarıdır
Tanrı çalkalanır
onların da içinde
benim gibi.
Burda
sıradan insanlar arasında
düşüncemin arındığını duyumsuyorum
yolun en aşağılık olduğu yerde.
.