- 1875 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇ BÖYLESİNE ÜŞÜMEMİŞTİM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hiç böylesine üşümemiştim hiç hem de.
Hiç solmamıştı çiçeklerim bir günde.
Hiç bu kadar hiçliğe vakıf olmamıştım.
Hiç olduğumu hiç bu kadar içten duyumsamamıştım…
Öncesinde ne talep ettimse bir adım kala nail oldum tüm o istediklerime. Bir adım kala sahiplendim, nasiplendim bilemezken uçup gideceğini. Hayali avuturdu öncesinde ama acısı kaybetmenin hayaliyle yetinmekten çok daha ıstırap verici.
Sahip olamazken bir umut beslersiniz kavuşmak adına. İhtimali dahi serinletir de kaybı yakar yıkar ortalığı. Hele ki tadını aldıktan sonra geride kalan o belirsizlik ve hayal kırıklığı an gelir esir alır sizi.
Var iken yok olmaktır tam anlamıyla. Hiçliğe karışırken o varlık üzünçlerin merkezidir nasıl da merkezinize yerleştirmişken. Derken denge kaybolur. İbre bozulur nihayetinde bin bir sitemle dolarsınız bile bile günaha girdiğinizi. Ulaşılmaz iken ulaşmak ve tekrar uzaklaşmak. Dokunamazken tutup ellerinizle ve avuçlarınızdan kayıp gitmesine bizzat tanık olmak. Kokusu uzaklardan gelirken içinize çekmek o kokuyu ve solup giden… Merkez Efendi’nin nakşettiği gibi:’’Her şey zaten dengede ve ahenkte, canım efendim. Her şey zaten merkezinde.’’ Ya paralel seyreden o derin kırık…
‘’Ya hep ya hiç’’sözü ne kadar büyük bir söz. Sen de benimsin ya değilsin. Benimsen eğer hiç mesele yok her şey yolunda demektir. Ama benim değilsen hiçbir şey yok demektir.( Franz Kafka)
Telaffuz edilen sevgi nasıl da meşakkatli bir o kadar durağan karşı tarafın gözüyle gelin bir de kalbe sorun nasıl devindiğini, nasıl büyüdüğünü ve nasıl kırıldığını. Şiddeti yıkıcı artçıları her daim sarsan kalan enkazı dahi.
Güçsüz addedilen yalnız bir beden mi yoksa onca kalabalığın arasında yalnız ve güçlü bir ruh mu…
Görünen ve nakşedilmiş zafiyet mi görünmeyen ve her daim duyumsanan İlahi Güç mü…
Derken tüm yetileriniz sizi uyarıyor aslında tüm görüntünün bir yanılsamadan ibaret olduğuna dair.
Bir arayış örselenmeye rağmen anlamını yitirmeyen anlam olmak adına anlamsızlığın kıyısında.
Naif bir dokunuş anlatmanın mümkün olmadığı beşeri bir zaruretten çok farklı, güce odaklı güçsüzlüğün nazarında neye tekabül ettiği zihinsel olarak anlamanın tarifsiz kılındığı bilinen ifade ve imgelerle.
Derine indirgersek bir şeyden çok hiçlik ile donatılmışız. Evrenin dahi büyük yüzdesi hiçlikten diğer bir deyişle karanlık enerjiden müteşekkil. Atom parçacıklarında dahi inanılmaz derecede boş yer bulunuyor.
Var ile yok arası nice yolculuk hayalini kurduğumuz sonsuza uzanırken evren ve aslında gerçek olan tek varlık yüreğimizin enginlerinde ve zihnimizin derinliklerinde, aldığımız her nefeste, attığımız her adımda bizi hiç iken yoktan var eden. Ya şimdi var mıyız? Varsak nasıl karışacağız yokluğa. Yoksak gerçek olan nedir…
Duygu ve düşünceler soyuta indirgenmiş ve somut hiçbir olasılık da yok ispat edecek. Sadece varsayımlar, ihtimaller ve sayısız seçenek somuta uzanan ama gözle görülmeyen, elle tutulamayan.
Nedir tesadüfî ya da fuzuli olan? Hiçbir şey tabii ki zira her şey ve her insan bir amaca hizmet etmekte. Varlığımızın kanıtı, hiçliğin yadsınamaz mecalsizliği ve erdiğimiz, kavuştuğumuz tüm o istemler ya da hayali solmayan bir çiçek gibi ruhumuzu süsleyen.
Teselli bilmez, ihmal edilmiş belki de kanıksanmaktan çok öte inkârın ıssızlığında depreşirken hüzün hiçliğin arzında yadsınamaz ve biteviye. Ne de olsa çok çetin bir sınav yanlış yapma şansının dahi olmadığı yok olmamak adına sessizliğe odaklı ve dermansız hiçliğe uzanan yolda hiç var olmamışçasına boşluk dağlarken ve sitemler şimşek hızıyla yararken, yaralarken, ötelerken… Derken hiçliğe kurdum saati uyanmamak adına.
YORUMLAR
Hiç böyle üşümemiştim...
Yazını dün gece okudum, ne yazık ki senin ve çok beğendiğim bir kaç yazıya yorum yazamadım Gülüm.
Bizim buralar adeta Sibirya soğuğu. İnternet durmadan kesildi, sadece insanların soğuğa alışmaması değil, kullandığımız malzemelerin bile alışmadığı belli ki, camlarımız bile soğuktan patladı. Evlerin içi sıcak, dışı buz gibi. Memleket böyle soğuk görmemiş ki? Bahçelerdeki, balkonlardaki çiçekler dondu.
Peki ya bugün tv.lerde izlediğimiz, Ankara'da ki ayaklarında çorap olmayan o Suriyeli bebekler?
Ben Ankara'ya henüz kış tam gelmediği zaman gittiğimde çok iyi hatırlıyorum, ayağımda kar çizmelerim olduğu halde, parmaklarımın dondu sanmışım.
İnsanların kim olduğu beni hiç bir zaman ilgilendirmez. (Sadece kucağına çocuklarını alıp dilenen dilenciler dışında.) Ya bu insanları getirmemeli, ya da getirdiysek yardımlarımızı eksik etmemeliyiz. Bu topraklara adımlarını attıkları andan itibaren bizden sayılır o bebekler.
Üşümelerinden de, açlıklarından da, eğitimlerinden de, biz sorumluyuz iki Dünya'da da.
Titrediğimiz her an, aklımıza gelmeliler.
Gülüm Çamlısoy
Hem fikirim sizinle. İnsanların kim olduğu beni de hiç bir zaman ilgilendirmiyor. Ne cinsiyeti ne memleketi ne de taşıdığı vasıflar. bu bağlamda HERKES SONUNA KADAR EŞİT VE HERKES İNSANCA YAŞAMAYI HAK EDİYOR.
İstanbul da aldı o soğuktan nasibini. Ah, sevgili dostum sihirli bir değneğim olsaydı keşke. Öncelikle vicdan ve sevgi verirdim her bir kalbe. anlayış, merhamet ve insanlık.
Doğuda kar adam boyu ve güzel yurdumun güzel çocukları ayaklarında altı yırtık bir ayakkabı ya da terlikle o yolları aşıp gidiyor okullarına. İnanın ki İstanbul'un ücra semtlerinde de böylesi çok manzara var. Çok uzak bir semtte öğretmenlik yaptığım yıllarda yaşadıklarım hala derinlerde kazılıdır.
Her şeyden sonuna kadar bizler sorumluyuz ve ne yazık ki duyarsızlıkta da bir o kadar öndeyiz.
yaramı deştiniz.
çok teşekkür ederim varlığınızı ve yorumunuzu esirgemediğiniz için.
Sevgilerimle...
duyarlı yüreğiniz dert görmesin asla.
Sağlıcakla kalın.
Merhaba Gülüm Hanım... Bi harikasınız! Gene çok güzel bir yazıyı kaleme almışsınız.Yaradılışın sırlarına erilmedikçe; düşüncelerimizin varacağı menzil de sınırlıdır.Bilinen haliyle insan beyninin % 80'i kullanıma kapalıdır.Kullanıma açılan kısmının da en optimum hesaplamalara göre ancak % 17-18'i kullanıla bilmektedir.Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk Hocamızın nitelemeleriyle darbetür arz (son haberci) olarak takdim edilen Stephen William Hawking ancak bu seviyelerdedir.O olmasaydı insanoğlu uzayda bu şekilde gezemeyecekti.Bu bakımdan felsefenin bizlere sağladığı geniş düşünme olanaklarından yararlanmak için düşünceden ve düşünce derinliğinden korkmadan düşünmeye devam etmeliyiz.Bu arada bir yığın bilinmeyenin de olduğunu ve buna da şimdilik fizik ötesi denildiğini de akıldan çıkarmayalım derim.Düşüne düşüne bizim vardığımız çıkarsamalar olsa olsa bizim düşünce boyutumuzla ilgili olup,fazlası da eksiği de bize aittir.Bu değerlendirmemin ışığında çok değerli ve özenle ve düşünülerek yazılmış çok anlamlı bir derleme okudum.Kaleminiz ve yüreğinizi kutlar her daim var olmasını diler sevgi ve saygılarımı sunarım.
Gülüm Çamlısoy
Çok ama çok teşekkür ederim. Getirdiğiniz açılımı okumak adına mutlu oldum. Çok derin bir boyut her açıdan üstelik. Yeni keşiflere odaklı ve sonsuzluğa uzanan bu bağlamda ne çok sır var çözülmeyi bekleyen.Fazlasıyla her konuda kafa yoran biri olarak zihnin ve ruhun derinlikleri her daim ne çok şeye vakıf kılıyor bizleri.
Bir kez daha teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Var olunuz.
Saygı ve hürmetlerimle....
Edebi lezzet mükemmel, felsefi derinlik çeşni olmuş.
Güne düşen gül bahçesiyle temaşa eyledi bu gönül.
Yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsun hanımefendi...
Gülüm Çamlısoy
Siz değerli dostlarımla paylaşmak adına ve varlıklarınızla yazdıklarım anlam kazanıyor.
Var olunuz.
Saygılarımla efendim ve en iyi dileklerimle...
Gülüm Çamlısoy
Sonsuz selamlarımla...
Ve en iyi dileklerimle...
Üşümek iyidir, ısınmak içindir, hiçlik de çoğalmayı barındırır
coğalmak içindir hiçlik
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim sevgili kalem dostum. Size ve tüm dostlarıma selam olsun. Var olunuz.
Sevgiler, saygılar...
Soğuk bir gecenin ardından yüreğe dokunan bir sıcaklık anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kaldığı...
sağ olun bir kez daha.
DEĞERLİ SEÇKİ KURULUNA VE SEVGİLİ EDEBİYAT DEFTERİ AİLEME, DEĞERLİ DOSTLARIMA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.
Semiray Sezgin
"Teselli bilmez, ihmal edilmiş belki de kanıksanmaktan çok öte inkârın ıssızlığında depreşirken hüzün hiçliğin arzında yadsınamaz ve biteviye. Ne de olsa çok çetin bir sınav yanlış yapma şansının dahi olmadığı yok olmamak adına sessizliğe odaklı ve dermansız hiçliğe uzanan yolda hiç var olmamışçasına boşluk dağlarken ve sitemler şimşek hızıyla yararken, yaralarken, ötelerken… Derken hiçliğe kurdum saati uyanmamak adına."
Evet aslında tasavvufta bir hiç olduğumuz ama bir tarafı ile bu hiçlikte tek olduğumuz yolu bize gösterilir.Bütün fillerin sahibi Allah ise biz kim oluyoruzu düşünür insan.Düşünür ve kendine sunulanı irdeler.Hiç olmak mı yoksa sonsuzlukta bir olmak mı aslında bütün mesele işte burda.Kutluyorum yazan kalemi düşünmek lazım bunca güzelliklerin sahibi hiç hesapsız iş yapar mı?sevgimlesiniz.BaKIN NELER VAR ASLINDA YAZDIKLARINIZDA GİZLENEN.KUTLADIM KARIN BEYAZLIĞININ VURDUĞU YAZINIZ İÇİN SİZİ,SEVGİ VE SELAMLAR CAN DOSTA...
Semiray Emre tarafından 1/8/2015 3:26:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Nice güzellik saklı kainatta ve tüm çabamız kavuşmak olmalı güzelliklere onca kirine pasına rağmen çirkinliklerin. Tam da şu an nail olduğum gibi...
Yüreğinize sağlık sevgili gönül dostum. Ne güzel bir kelime gönül...Gönülden hissetmek ve görünmeyenleri görebilmek aslolan...
Sonsuz sevgimle her daim...
Çok çok teşekkür ederim yürek dolusu ve gönül dolusu.
Bazen bir üşüme tüm vicdani terddütleri öyle bir yana atar ki, göz göre göre engebeli yola sapar gönül.
Özlem değil midir sorumlu hep titremeye, titretmeye...
Gerçek, bağımsız yorumlayıcısının elinde işte kış yaşanırken kaygılara gömülmüş vaziyette...
Sevgiler Gülüm Hanım...
Gülüm Çamlısoy
Sorumlu ve sorunlu yadsıyamayacağımız kadar üşüten...
Sevgimle sevgili İpek Hanım ve en iyi dileklerimle...
Teşekkür ederim. Yüreğiniz dert görmesin.