b i l i y o r s u n d o s t u m
İnsanın ne hissettiğini bilememesi ne kötü… Büyüyor bir şeyler içinde; kemiriyor yavaş yavaş tüketiyor seni. Belki sıradan bir can sıkıntısıdır diyorsun; kafan dağılsın diye arıyorsun bir arkadaşını: cevap vermiyor.
Televizyonu açmanla kapaman bir oluyor. Sevdiğin ve özlediğin bir şarkının radyonun sesini açmaya giderken bittiğini fark ediyorsun. Tekrar telefon açıyorsun aynı kişiye: cevap yok.
Daralıyorsun ve kabanını kaptığın gibi dışarıda buluyorsun kendini. En yakın seansına bilet alıyorsun seni bunalımdan kurtaracağına inandığın komedi filminin. İki kere üst üste okuyorsun bilette yazanları ve sonra gözucunla para üstünü kontrol ediyorsun. Film bitiyor bir kez daha böyle şeylerin insanları mutlu etmeye değil; mevcut mutluluğu pekiştirmeye yaradığını üzülerek hatırlıyorsun.
Paranın boşa gitmesine üzülmeye fırsat bulamadan bacağına kâğıt mendil satan küçük bir kız çocuğu yapışıyor. Her zamanki gibi kuru bir sağol çekiyorsun ilk seferde uzaklaşmayacağını bilerek. Kızın adını öğrenmek için yönelttiğin soruyu bitiremeden elli bin cevabını alıyorsun. Yüz bin lira tutuşturuyorsun eline çocuğun uzattığı mendilleri geri çevirip karizma yaptığını sanarak.
Akşam yemeğini simitle geçiştirerek arttırdığın parayla internette muhabbet ediyorsun. Sanal âlemde bulamadığın cevapları bira bardaklarında arıyorsun sonra. Birahaneden çıkarken burnun akmaya başlıyor ve karizmanın mendilden değersiz olduğuna hükmediyorsun.
Yatağına uzanıp uyku denen zırıltının keyfinin gelmesini bekliyorsun. İnsanın ne hissettiğini bilememesi yalanına artık sen de inanmıyorsun. Bal gibi de biliyorsun bildiğini. Bildiğini bilmemek için kendini kandırdığını. “Derdini söylemeyen derman bulamaz” atasözünü doğrulamak istercesine fırlıyorsun yataktan. Telefon açıyorsun sabah ulaşamadığın arkadaşına son kez: yine cevap yok.
Üçüncü çalışın ardından karşına çıkan telesekreterdeki sinyal sesinden sonra haykırıyorsun gerçeği: seviyorsun dostum seviyorsun..
İSTİSNA(11 Şubat 2000, Z.burnu)
İstisnalar kaideyi bozar.
YORUMLAR
yalnızlığın şu köşeye gidişe kadardır, diyorum...o köşede arayıp da bulamadığın dost gibi nice canlar var...yeter ki gönül gözüyle görmeyi bil..ve yeter ki ver sevgini umarsızca..ekilen tohum gibi fışkırınca her bir yerden ektiklerin, yalnızlığın türküsünü çağıranlara el sallarsın da çağırırsın onları...
nice zamanlar yaşadığım anlardan bir anı kaleme almışsınız ...haklısınız ama bu, bir bitiş değil elbette...yüreğinize selam olsun.
serap hoca tarafından 1/17/2007 9:40:29 AM zamanında düzenlenmiştir.