- 2047 Okunma
- 10 Yorum
- 5 Beğeni
EDEBİYAT İLMİNDE EDEP
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Edeb; ehli ilimden hâli olmaz. Edebsiz ilim okuyan, âlim olmaz.
(La edrî)
Edebiyat; Düşünce, duygu ve hayallerin sözlü veya yazılı olarak güzel ve tesirli biçimde anlatma sanatıdır. Malumunuz, Edep; İnsanın, dini ve içtimai ölçülere uygun güzel söz, hareket ve davranışlarının tümüne denir. Ve, yine malumunuz edebiyat Arapça “edep” kökünden gelmektedir. Ahlakla ilgili olan, ahlak ve nezaket kuralları olarak da açıklanmaktadır. Edebiyat, insanın edebi kuşanmasında bir yol, bir yordamdır. Edep, Edebiyattan önce gelir.
Edep dilde başlar daha sonra davranışlara yansır. Edepten edebiyata başlayan yolculukta işte tam burada başlar.
Edebiyatı edeple temellendirmek, şiiri şuurla birleştirmek gerekir. Edeple edebiyat aslında birbirlerine yaşam sunarlar, edebiyatın var olabilmesi için özde edep gerekir, özde edep olunca, bu, söze sirayet eder. Dolayısıyla edep yolunda ortaya konan tüm çabanın ve ürünün adı da edebiyattır.
Eskiden yazarlara, şairlere “edip” derlerdi. Bu söz her ne kadar edebiyatla uğraşan kişilere denilse de, aynı zamanda terbiyeli ve saygılı yani edepli demektir.
Edebiyat ilmi üzerinde hassasiyet gösteren kişilerin, birbirini şahsen tanısın veya tanımasın mutlaka birbirlerine karşı muhabbeti vardır. Bilgi yüklü olmak her zaman her kapıyı açamaz. O bilginin bir anlam ifade etmesi ve insanlığa faydalı olması için onun sunulduğu kap çok önemlidir. İşte bu kap, gönül kabıdır.
Edebiyatla uğraşan kişinin bir tek gayesi vardır. Gönlünü sevgi ile insanlığa açmak ve insanların sevgi dolu gönüllerine girmek. Çünkü okuduğu edep ilminden, Dostun ve dostluğun evi maddede değil mânada olduğunu öğrenmiştir.
Yunus’un ifadesiyle;
Ben gelmedim dava için, Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.
Şayet edindiğiniz bu ilim, gönül yapmak yerine gönül yıkıyorsa, edipliğinizi sorgulamanız, edebiyatçı kimliğinizi yeniden gözden geçirmeniz gerekmektedir. Herkesin dünyaya bakış açısı farklı olabilir. Tabi ki, “Yazar-Şair” kendi görüşünü yansıtır. Edebi metinler ve sözler kişinin dünya görüşüne göre şekillenir. Gerçeği tüm çıplaklığıyla anlattığını söyleyen Yazar-Şair, aslında kendi giydirdiği örtüyü anlatmaktadır. Ona göre doğru olan, başkasına göre yanlış olabilir. Mutabakata varılmayan konularda, saygı çerçevesinde tartışılır. Ama kendini haklı çıkarmak için mücadele edilmez. Edep kelimesinin anlamlarından biri de, sınırları aşmamak, haddini bilmektir. Zira edebiyat ile uğraşanlar, öncelikle önemli biri olmak için değil, değerli biri olmak için mücadele etmelidir.
Cahit Zarifoğlu’nun tabiriyle; Edebiyatın sınırı değil, çatısı vardır. O çatı, güzel ahlaktır.
İlim nedir sorusuna; Bilmek, ayrıntı, özellik, hassasiyet gibi kavramlar yüklersek. Bu direk olarak edip bir kişinin varlığını ortaya çıkarır. Bir de buna ilham denen o İlahi kaynağı iliştirdiğimiz vakit, Ortaya Yazar veya Şair denilen muazzam bir Edebi şahsiyet çıkmaktadır.
Edebiyat ile meşgul olan kişiler, Halk arasında sevilen ve itibar gören kimselerdir. Onlara genelde “Hocam” diye hitap edilir. (Hoca, Farsça Hâce’den gelmektedir. Bilgin, öğretmen, yol gösteren anlamındadır) Halk, Yazar ve şairleri, bilgilendiren, aydınlatan ve yol gösteren olarak daima sevmiş ve saygıda kusur etmemiştir.
Hoca’lık makamının ne kadar önem arz ettiğini şu örnekle belirtmek isterim.
21 yaşında Peygamber övgüsüne layık olan Fatih Sultan Mehmet, beyaz atı ile Bizans surlarından içeri girerken Bizanslılar ellerinde çiçeklerle onu karşılar. Genç hükümdarın yanında ak sakallı, kavuklu ve heybetli görünüşü ile hocası Akşemsettin bulunmaktadır. Akşemsettin’i padişah zanneden halk çiçekleri ona uzatır. Akşemsettin ise padişahı gösterir. Kendisine yönelen Bizanslılara Fatih: “Çiçekleri o zata veriniz. Sultan benim ama o benim hocamdır.” der ve çiçeklerin hocasına verilmesini sağlar.
Fatih Sultan Mehmet ‘in bu tutumu Hocaya ne kadar edepli davranılması gerektiğini vurgularken, aynı zamanda, Hocalık makamının sultanlık makamından yüksek olduğunu ortaya koyar.
Edebiyata “sözün edebi “de diyebiliriz.
Edepsiz kemâl olmaz,
Edepsiz kelâm olmaz.
Edebiyat ilmini, ancak edeple birleştirdiğimiz zaman “edip” kimliğine kavuşur ve halka yol gösterici sınıfına girmiş oluruz. İlim ve İlham makamına mazhar olan kişilerin o makamda layık-ı vechiyle olması umudu ve duâsıyla.
Edebi ve Ebedi muhabbetle...
YORUMLAR
yazınız aydınlatıcı ve şiirleriniz gibi gayet güzeldi
saygı duyulmaz hakkedilir
o saygıyı hakkedip edep ölçüsünde yazanlar edip tir
her şeyin kırmızı çizgileri olduğu gibi şiirinde kırmızı çizgileri vardır
sürekli TANRI kelimesinin şiirlerde kullanılması oldukça rahatsızlık verici
laf kalabalığı imge karmaşası ne için yazıldığı anlaşılamayan dizeler terbiye çizgisini yok etmiş
kelimeler şiir değildir
kaleminizi tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum
Mustafa Sade
Saygılarımla...
Mustafa Sade
Teşekkür ederim...
Selam ve saygıyla...
"İlim meclisinde gezdim aradım kıldım taleb
İlim en gerideymiş illa edep illa edep"....
Edepsizliğin olduğu her işin bir kıymeti yoktur...Hatta "ilim" bile edeplenmek için öğrenilir...Ve öğrendikce insan edeplenir, yani edeplenmesi gerekir ki, ilmin de edebin de sonu yoktur...
Büyüklerimiz der ki, kendinden yaşca büyük insanların sohbetine oturmak için taharetlenmek icab eder diye ki bu da edepten sayılır...
Hatta ilk insan Hz Ademin cennetten çıkarılmasındaki gaye bile, cezadan ziyade yaptığı yanlışı anlayıp ve edeplenmesi içindir... Demem o ki; İlk insanın yeryüzüne inmesindeki sebeb dahi edeplenmek içindir...
Çok güzel bir konuydu hocam kaleme kelama sağlık...Selamlar, saygılarımla...
Gerçekten çok ilginç.
Bilmiyordum edebiyatın edep kelimesinden türediğini.
Şimdi,
daha çok seviyorum galiba bu sanat dalını.
Bu güzel kalemi,
verdiği bilgiler,
sergilediği mükemmel anlatım,
bu güzide sanat dalı hakkındaki bilemediklerimize tuttuğu güçlü ışık nedeni ile teşekkür ediyorum.
Zevkle okudum.
Keşke, bu tür yazılar çoğalsa sayfamızda.
Çok güzeldi çok.
Ve,
Allah'ın,
kendilerine bahşettiği yazma kabiliyetini,
bir kadının mahrem yerlerindeki kılları temizlerken çektiği acıyı tarifleme doğrultusuna kullanan ve yaptığını edebiyat zanneden yazarlar(!) ile,
bu tür sevimsizlikleri oldukça edepli bir çerçeve dahilinde eleştiren gerçek edebiyatçıların,
yan yana aynı sahnede yer alması, gerçekten çok ilginç bir manzara sergilemiş.
Bir tutam hayat tarafından 1/8/2015 5:51:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mustafa Sade
Selam ve saygıyla...
El haya-u minel iman"
hâyâ imandandır.
gel gör ki zamanımızda şaşaaya kapılmış insanlık, kavga, dövüş, söğüş aklına ne gelirse
her türlü insanlığa zıt işleri yapmakta sakınca görmüyor..
hele de sanal alemde klavye başına geçen kahraman kesiliyor..
akıl denen mefhum ortalıkta yok
bir de şu küfür edip, sonra dinden imandan bahseden tipler yok mu
tam bir rezalet resmi çizdiklerinin farkında değiller
önce insan ol" derler
güzel bir yazıydı
teşekkürler Urfalı
Mustafa Sade
Selam ve saygımla...
İnsanların beşeri ilişkilerinde veya Sanalda ki ilişkilerindeki yozlaşmayı gördükçe içim sızlaya sızlaya...kullandığım ve hayatımda önemli bir yeri olan 'İlla Edep İlla Edep' sözüdür.
Bu nedenle yazınız ayrı bir önem arz etti benim için. Her bir satırını hazmederek özümseyerek ve beğeni ile okudum. Müsaadenizi alamadım malum saat çok geç olmuştu. Şahsi hesabımda ve derneğimin sayfasında paylaştım.
Kaleminiz dik olsun.
Saygılarımla
Mustafa Sade
Beğeninize ve paylaşımınıza teşekkür ederim hocam.
Selam ve saygımla...
'' Edep; İnsanın, dini ve içtimai ölçülere uygun güzel söz, hareket ve davranışlarının tümüne denir.''
Yanlış...İnançsız bir yığın edebiyatçının yazılarını biz şimdi bu sözün içine nasıl çekebiliriz...Edep dinsiz toplumlarda ar,utanma duygusu,saygı ve sevgiyle doldurulamıyor mu...? Genel tanıma sokulamayacak kadar havada bir söz...
Edebiyat hayatın bir aynası...İyi ya da kötüyü barındıran,çağını her şeyi ile sunan her şey...Edepsizliği de içinde barındırmayan bir edebiyat ,sizce var olabilir mi?
Biraz düşününce edebiyat,önü açık sonsuz bir yol ve ardında her şeyi içine alan her şeydir.
Sygılar
Mustafa Sade
Sadece dini ölçülere uygun deseydim, yanlış olabilirdi. Ama "içtimai" diyerek sosyal yaşantıyı da içine aldım.
Sosyal olarak baktığımız zaman, İnançsız bir edebiyatçının söylediği güzel söz ve o topluluğun töresine uygun davranması da, topluma karşı edeptir.
Ziyaret ve yorumunuza teşekkür ederim.
Saygıyla...
aşık obalı
Netice itibariyle bu yazı yazarı bilinmeyen bir yazdır ....
Mustafa SADE Kardeşimiz bu sayfaya nakletmiş ....
Aslında dinsizlik de bir dindir, inançtır ....
Saygı duyarım şahsen, meğer ki erdemli davranışlar göstersin ...
..........
Adaşım teşekkürler bu güzel alıntı için ...
Okumamıza vesile oldun ...
Allah razı olsun ...
Gözüne acı yaş değmesin ...
Selamlar Urfa'ya ......
Edeb için ilim ifadesini kullanmak bizi yanıltır mı deyip düşünürüm bâzen.. İllâ ki bir veya birkaç sıfat ile bir hudut belirlemek eksik bırakacaktır bizi. Ve bu da tüm varlığımıza sirâyet edeceğinden mübâdelenin yüzü dâima münâkaşa olacaktır.. Ne mutlu fark gözetmeyene, birbirinden ayırt etmeyene.
Yazı, edeb ile edebiyatın birbiriyle etkileşimine dâir mânidar bir çalışma olmuş..
Teşekkürler..
Hûrmetle.
Mustafa Sade
Hem de ilmin başıdır diyebilirim...
Ziyaret ve yorumunuza teşekkür ederim
Selam ve saygımla...
...Muhterem mümtaz şahsiyet sayın Mustafa SADE
...bu güzel ve anlamlı eserinizden dolayı sizi kutlarım
...üzülerek belirteyim ki azımsanamayacak bir gürûh edepten bi-haber ve de mütecaviz
...saygılar
Mustafa Sade
Selam ve saygımla...