- 1456 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Hayat Uzun Ömür Kısa
Bir insan diğerini ne kadar üzebilirdi?
Buna nasıl izin verilebilirdi? Zor olanları yaşamak neden bu kadar sıklıkla yaşanıyordu ki! Bazen vicdansızlıkla adlandırılan şeyler neden bir vicdanın sorusuyla karşılaşabiliyordu ki?
Önemli olanın sevmek olduğunu herkes söylüyordu ama neden kimse sevmeyi beceremiyordu ya da neden tam anlamıyla sevilemiyordu ki?
Sevmek ne istiyordu? İnsan özlüyordu, ağlıyordu, yanıyordu kendi tabiriyle. Peki neden hiç uslanmıyordu? Hep bir acı çekmeler hissediliyordu sevmek deyince. Peki mutluluğu hayatın neresine sığdırmışlardı? Mutluluk neden sadece bir tesadür eseriydi? Bir çocuk nasıl becerebiliyordu mutlu olmayı?
Çocuk oyuncağıydı mutlu olmak ama koca koca insanlar bunu beceremiyorlardı. Hep bir sitem vardı yalvarışlarında bile. Gülücükler smile olmuş ve sahteydi. Birlikte olmak ’aşk’ olarak tanımlanıyordu ama aslı hiç öyle değildi. Lafa gelince herkes biliyordu mutluluğun ne olduğunu ama hiç oralı olmuyordu
Dolanıyordu kendi gölgesinin yankılarında...
Bazen hızlıydı bazen yavaş...
Tereddütlüydü bir o kadar.. Hep üzülmek başroldeydi. Çünkü insanın gölgesi korkularından ibaretti. Korku bu kadar bencildi en az onun kadar bencil olan korkularıyla birlikte. Tek bir soru kalmıştı insanda:
Neden?
Amaçsızdı bu soru. Bu yüzden cevabı verilemiyordu.
İşte böyleydi ama bu kadar değildi her şey.. Anlanabilenler bu kadar somut değildi. Lakin kısaydı ömür....
Hayat uzundu ama ömür kısaydı ya ne kadar tuhaftı!
Burcu