- 817 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
VER ELİNİ ROVNİ
VER ELİNİ ROVNİ
Bu gün Ankara’da kar var. Hava buz gibi soğuk. Aslında Seramik Atölyesinde çalışmaya gitmem lazımdı ama, evimin buzlu yokuşunu görünce vazgeçtim. En iyisi penceremden manzaranın keyfini çıkartmaktı.İlk önce balkon kuşlarımı besledim. Onların itiş kakış telaşla birbirlerinin önünden yemleri kapışmaları beni hem güldürdü hem de düşündürdü. Hayat kavgası demek ki bütün canlıların arasında bütün hızıyla sürüyordu. Sonra ince belli cay bardağından çayımı yudumlarken kendimi ve yalnızlığımı sorgulamaya başladım Aslında Yalnızlık çoğunlukla konforlu idi ama, bazen de içini sızlatıyordu insanın. Neden bu güne kadar’’ yalnız olma’’ kaderimi değiştirememiştim.
Birden, anlayamadığım bir şekilde seneler önce Ankara Devlet Tiyatrosunda izlediğim bir oyun aklıma geliverdi.
Oyunun adı:
VER ELİNİ ROVNİ
idi. Ve konusu aşağı yukarı şöyleydi:
’’ Karı koca, bir sirkte trapez oyuncusu olarak çalışmaktadırlar. Biri trapezden kendini bırakıyor, diğeri ise onu ellerinden yakalayarak tutuyordu. Ancak bu karı koca arasında ise çözülenememiş sorunlar var ve boşanma arifesindeler. Mahkemeye müracaat etmeden önce, son bir konuşma yapmaya karar verirler. Uzun tartışmalardan sonra, Rovni yani kadının kocası, bütün anlaşmazlıklar arasında onu boşanmaya iten en önemli nedenini açıklar:
-SEN BANA HEP VER ELİNİ ROVNİ DEDİN. BİR KERE BİLE OLSUN TUT ELİMİ ROVNİ DEMEDİN ’’
Birden yalnızlık nedenim ayan beyan ortaya çıktı. Evren bana geç de olsa acı gerçeği hatırlatmıştı.
Hayatım boyunca ’’VER ELİNİ ROVNİ’’ demiştim. Kimseye ’’TUT ELİMİ ROVNİ’’ dememiştim.
Her ne kadar ’’VER ELİNİ ROVNİ’’ diyecek kadar güçlüde olsanız , arada sırada ’’TUT ELİMİ ROVNİ’’ dememiz gerektiğini geçte olsa bu gün bu pencere önünde güzel manzarayı bir başıma izlerken öğrendim.
Arada sırada ’’TUT ELİMİ ROVNİ’’ demeyi unutmayın. Bakın göreceksiniz ki, bütün kapılar biden bire açılacak.
Sevgiler,
AYTEN TEKİN
-
YORUMLAR
Güzel bir konuya parmak basmışsınız. Ben de buna benzer bir takım konuları, "Kendimizi sorgulamak" başlıklı yazımda irdelemiştim. Hayata her zaman geniş pencereden bakmaya çalışırım. 25 yıllık (4 yılda şimdiki tabirle flört dönemimiz var) eşimle her daim sevgi ve saygımızı büyütmeye çalıştık. Bunca zaman birbirimizin eksiğini tamamlayan, bir bütünün parçaları olduk. Onu incitmeyi hiç aklımdan geçirmedim. Attığım taşın ürküttüğüm kurbağaya değmesi gerekir, buna değecek hiçbir kurbağaya rastlamadım ve arayışım olmadı. Kötü günümde benimle üzülen, çıkmaza girdiğimi düşündüğüm zamanlarda varını yoğunu bana destek olmak için harcayan, hayatı paylaştığım eşim bunu fazlasıyla hak ediyor. Hayatımdaki yeri o kadar büyük ki, tek korkum O'ndan sonraya kalmak.
Maalesef bir çok çift "Biz" olmayı başaramadığı için evliliklerini sürdüremiyor. "Ver elini Rovni ile tut elimi Rovni" arasındaki farkı anlayamadıkları için çuvallıyorlar. Ben merkezli oldukları için hayat arkadaşlarını kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Halbuki her iki tarafın iki farklı kişilik olduğunu ve hayatı paylaşmak adına bir araya geldiklerini anlasalar, zaman içinde zaten üzüm üzüme baka baka kararıyor. Neyse ablacığım fazla ukalalık etmeyeyim. Bizim yorumlarımız biraz sohbet tarzında oluyor. Rahat rahat yazıyorum. Nasılsa bizi takip eden çok fazla kişi yok:))
Güzel ve anlamlı bir yazıydı. Tabi anlayana...