- 973 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ya Haksızsan?
Herkesin kendi doğruları vardır bu yaşamda. Bazıları, "Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin arkadaş.." der sahte güven bağlarıyla, bazılarıysa "Aşk Titanik’le beraber battı.." der, her gördüğü kişide Titanik’in çarptığı buzdağındaki gemi kalıntılarını iğneyle arşınlarken. Duvarların sessizliğini cam bir eşyayı patlatarak bozmaya çalışanlar ise sadece izlemekle yetinirler, itiraf edecek ya da doğrularını kanıtlayacak kimseyi bulamayınca. Defter arasında çiçek kurutanlar ise sadece gülümseyerek izler bu meddahların naralarını. Kimileri gemileri yakmıştır, kimileri kalemlerini kırmış atmıştır denize, Halık bilsin diye. Hepsi bir şeyi düşünmekten yakınmıştı; Ya doğru değilse?
Ya şiir yazılan, uğrunda destanlar nakledilen bu efsanevi duygular yoksa?
Ya bu dünya sadece bir azap yuvasıysa?
Ya bütün çabalar, sevilmeyen biriyle yapılan çocukların geleceği içinse?
Ya herkes kendinin derdindeyse?
Ya vefa yoksa, yalnızca cefa varsa?
Ya eski dostluk bağları adı üstünde ’eskide’ kaldıysa?
Ne kadar çok örnek var böyle sorulara.. İnsanı insanlıktan çıkarır Allah muhafaza. Allah demişken, Kendi’si dememiş miydi, "Dualarınız olmazsa birer hiçsiniz!" diye? Neden o kadar yalvarmayı duymasına rağmen dertlerimizi silip atmıyor? Sonuçta kendisi değil miydi, ’ol’ diyince ’olduran’? Onun için bir sorun olmaz gibi görünüyor, değil mi? O kadar ’Ya’ ile başlayan sorular sorduk, günlük hayatın bir parçası kabul edilmiş ’karamsarlığın kül tablası gibi acı kokan sorularını’, buradan bozmadan devam edelim. Ya Haksızsak? Bu kadar olumsuzluk var, karanlık var, kötülük var, nefret var, zehir var, pislik var.. Var oğlu var. Ama unutulan bir şey de var. Bunlar bir şeylerin var olmayınca ortaya çıkan silüetleri. Aydınlığın yokluğu, iyiliğin yokluğu, temizliğin yokluğu, sevginin yokluğu.. Her şeyi biliyorlar ya (!), bunu da biliyorlar insanlar. Ne kadar üşengeç oldukları buradan belli. Yemek hazırlamak varken açlıktan ağlamak, daha sıra arkadaşının ucunu çalmaya ilkokuldan başlamışken ’insanlara güvenemiyorum’ serzenişleri, durakta gülümseyen yaşlı amcayı görmezden gelip otobüse binince ’insanlardan negatif enerji akıyor’ düşünceleriyle demlenme.. Daha üzerimizdeki yağ lekesine tuz dökmeden o kadar laf söylüyoruz, üstüne üstlük milletin kıyafetini diş fırçasıyla yıkamasını gülerek karşılıyoruz. Ne kadar seyircilere yönelik bir yaşam tarzı.
Herkes Tony Montana misali ’güzel yolların altındaki kanalizasyona’ çakılı kalmış. O kadar kalmış ki artık gözlerine sinmiş pislik görüntüsü. Kimse güneşin doğmasına bakmıyor ve hala karanlığa sövme peşinde. Mutlu olan insanlar görünce, ilk tepkileri "Kafan mı iyi?" oluyor. Yarından mutluluk çalmaya o kadar alışmışlar ki. Çaldıkları şey de başkasının mutluluğu olsa. Kendilerinden çalıp hırsızı eşref-i mahlukatlar olarak kabul edip herkese ceza vermeye çalışıyor. Zaten içinde var olan şeyleri görmemezlikten gelip yakın gözlüğünü burnunun ucuna getirip en ücra köşelerine bakıyor kalbinin kuru yüzeylerinde.
Ya haksızsan? Ya bu bok çukurunun üst tarafında bir güneş tüm ihtişamıyla selam veriyorsa sana? Ya yalnız değilsen? Bir merhabayla etrafın insanla kaplanacaksa? Bir gülümsemeyle taş kesilmiş kalp sahibini hayata döndüreceksen? Bir çayda o ana kadar içtiğin tüm çayları unutacaksan? Parmağını batırmaktan giremediğin suya herkes güle oynaya atlarsa ne hissedersen onu hissedersin işte. Ya bilgisayarın tozlu tuşları arasına, ya da sigaranın son nefesine. Ama hep hissedersin ve üzülürsün. Belki önceki kalem kıranlar veya gemi yakanlar gibi değil ama senin acın olur bu. Pişmanlık, keder, yeni sildiğin kitaplık rafına düşen kuru bir çiçek gibi içini acıtır.
Haksız olma, havuza atla. En fazla bir dakika söversin, sonrası sadece rahatlama. Bir insan sana gülümsemezse on insan sana daha fazla gülümseyerek karşılık verir. Bir Titanik batar belki, ama yüzlerce gemi yardıma gelir. Bir ocak çöker belki ama binlerce aile seferber olur, onlar acılarını bile paylaşır. Bir yangın olur belki ama onlarca esnaf koşar elinde en büyük su kabıyla. Her yerde iyi insanlar var. Bulamadın mı? Birisi sen ol. Mutlaka birileri seni bulur.
Bir defa düştün diye ağlama. Senin denediğin kadar başarısızlığa uğrayanlar ama sonunda başarmış insanlar var. Madem bu dünyanın çivisi çıkmış, taburede oturup yeni demlenmiş çayı karıştırırken çiviyle kesişeceğine al eline bir çekiç vur vurabildiğin kadar..
Emin TANRIKUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.