- 1811 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSLAMDA ZEKAT-RAMAZANDA ÖKSÜZ VE YETİMLERİ SEVİNDİRELİM...
Geçen gün Sendikada otururken masaya bırakılmış uzun süredir gözüme çarpan ama üstünkörü incelediğim IHH nın kartlarla yapılmış Ayet ve hadislerle Yetimler-diğer yüzünde de Yetimlere dünyanızda bir yer açın yazısı bulunan cep broşürünü yakından incelediğimde çok güzel hazırlandığını ve yetimler hakkında malumatlar olduğunu gördüm.
Dünyanın dört bir tarafı savaşlarla,terörle kaynarken Irakta,Suriyede,libyada,Afrikada milyonlarca yetim ve öksüz çocuğun bulunduğu yine Türkiyemizde binlerce çocuğun Yetiştirme yurtlarında ve evlerde yakınlarının yanında yetim öksüz olarak barındırıldıkları birden gözlerimin önüne geldi.
Başta IHH olmak üzere bir çok yardım kuruluşları,STK lar Allaha şükürler olsun bu kimsesiz yetimlere sıcak çorba,soğukta battaniyeler,eğitim,temiz su ve giyinme yardımlarıyla ulaşmakta bir nebze olsun yaralarına melhem olmaktadırlar..
Bu yetimlere cömertce sadaka,zekat ve diğer bağışlarıyla halkımız gereken maddi kaynakları sağlamakta bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada yapmaya devam edecektir.Yeter ki biz onlara ulaşabilelim..
Faydali olur diye buraya alınmış hadis ve ayeti kerimeleri sizin için aşağıya aldım.Umarım yetimin hakını gözetenlerden,dünya ve ahiret saadetine erenlerden oluruz.
YETİMLERLE İLGİLİ AYETİ KERİMELER...
1.“O seni yetim bulup barındırmadı mı?” (ed-Duhâ 93/6
2.“Öyleyse yetimi hor görme!” (ed-Duhâ 93/9)
3.“Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler hiç şüphesiz karınlarına ateş doldurmuş olurlar. Zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.” ( en-Nisâ 4/ 10)
4.“Yetimin malına ancak en güzel ve faydalı bir şekilde yaklaşınız!...” (el-En’âm 6/152)
5.Sana yetimleri soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (ihmal etmekten) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, ( unutmayınız ki) onlar sizin din kardeşlerinizdir. Allah işleri bozanla düzelteni bilir...” (el-Bakara 2/220) (Nesâî, Vasâyâ, 11)
6.Hayır hayır,siz yetime hiç değer vermiyorsunuz.Fecr suresi 89/17
7.Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler,ancak ve ancak karınlarını ateşle doldurmuş olurlar ve böyleleri çılgın bir ateşe(ceheneme) girecektir. Nisa suresi 4/10
8.(Aşılması gereken sarp yokuş)köleyi hürriyete kavuşturmak veya şiddetli bir açlık gününde yakın akrabadan olan bir yetimi yahut açlıktan bitkin düşmüş bir yoksulu doyurmaktır. Beled suresi 90/13-16
9.Sadece Allaha kulluk edin ve ona hiç bir şeyi ortak koşmayın.Ana babaya,akrabaya ve yetimlere,yoksullara,yakın komşuya,uzak komşuya,yanınızdaki arkadaşa,yolcuya,emriniz altında olanlara iyilik edin.Şüphesiz Allah kibirlenen ve yaptıklarıyla övünen kimseleri sevmez. Nisa suresi 4/36
10.Öyleyse sakın yetime kötü davranma.Duha suresi 93/9
11.(Gerçek müminler )kendileri daha çok arzu ettikleri halde önce yoksulu,yetimi ve esiri doyururlar.
İnsan suresi 76/8
12.Hesap gününü yalanlayanı gördün mü? İşte o dur ki yetimi itip kakar. Maun suresi 107/1-2
13.Yetimin malına ergenlik çağına kadar sadece veen güzel şekilde yaklaşın.Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın.Biz hiç bir kimseyi gücünün yetmeyecei şeyden sorumlu tutmayız. Enam suresi 6/152
14.Yetimin malına ergenlik çağına kadar ve sadece en güzel şekilde yaklaşın,verdiğiniz sözü de yerine getirin.Çünkü verilen söz sorumlıluktur. İsra suresi 17/14
15.Miras taksiminde kendilerine pay düşmeyen,akrabalar,yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa onlarada maldan bir şeyler verin,onlara gönüllrini alacak güzel sözler söyleyin. Nisa 4/8
16.Yetimlere mallarını verin.Temizi bırakıp kirli olanı(Helali bırakıp haramı) almayın.Yetimlerin mallarını kndi mallarınıza katıp yemeyin.Çünkü bu büyük bir günahtır. Nisa 4/2
17.Yetimleri evlenme çağına gelinceye kadar deneyin.Olgunlaştıklarını görürseniz mallarını kendilerine verin.Büyüyecekler ve mallarını geri alacaklar diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin.(Yetime bakan kimselerden) kim zengin ise yetim malına el sürmesin.
Kim fakirse meşru ölçülerde(hizmetinin karşılğı kadar)yesin.Yetimlere mallarını geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun.Hesap görücü olarak Allah yeter. Nisa 4/6
18.Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar.De ki,o ana baba,akraba,yetimler,fakirler,ve yolda kalmışlar içindir.Hayır olarak ne yaparsanız gerçekten Allah onu en iyi bilendir. Bakara 2-215
19.Dünyayı da ahireti de iyi düşünün.Sana yetimleri soruyorlar.De ki,onlara iyi davranmak en hayırlı olandır.Eğer yetimlerle beraber yaşarsanız,onlar sizin kardeşlerinizdir.Alah cc.kötü niyetliyi de,iyi niyetli de gayet iyi bilir.Allah dileseydi sizi güç durumda bırakabilirdi.Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir,hüküm ve hikmet sahibidir. Bakara suresi 2-220
YETİMLERLE İLGİLİ HADİSİ ŞERİFLER...
1.Haksız yere yetim malı yemenin insanı helak edeceğini belirten (Buhârî, Vasâyâ, 23) Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem- bizleri yetime karşı her hususta hâmi olmaya davet etmektedir.
2.Müslümanlar içinde en hayırlı ev, kendisine iyilik yapılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de kendisine kötülük yapılan bir yetimin bulunduğu evdir.” (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
3.“Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizî, Birr, 14)
4.Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- yetimlerin maddî ve manevî sıkıntılarına katlanarak onları güzel bir şekilde yetiştirenlerin cennette kendisine komşu olacağını haber vermektedir. İlgili rivayetlerden birinde Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
5.Kim üç yetimi yetiştirir, nafakasını temin ederse, sanki ömrü boyu geceleri namaz kılmış, gündüzleri oruç tutmuş ve sabahtan akşama yalın kılıç Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap alır. Keza, ben ve o, şu iki parmak gibi cennette kardeş oluruz” buyurmuş ve ardından şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırmıştır. (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
6.Bir diğer hadîs-i şerîfte de bu gerçek şöyle pekiştirilmektedir:
7.“Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız.”
Hadisin râvisi Mâlik bin Enes, Peygamber -aleyhisselâm’-ın yaptığı gibi işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd, 42)
Bu hadis-i şerifte dikkat çekildiği üzere yetimler, insanın kendi yetimleri ve başkasına ait yetimler diye ikiye ayrılmaktadır. Bir kimsenin kendi yetimleri; torunu, erkek veya kız kardeşinin çocuğu, öz veya üvey kardeşi, oğulluğu, kocası ölen bir hanıma göre geride kalan çocukları, yahut bu neviden yakınlarıdır.
7.Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır...” (İbn-i Hanbel, V, 250)
8. Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem- kalbinin katılığından şikâyet eden sahâbîye şu tavsiyede bulunmuştur:
9.Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!” (İbn-i Hanbel, II, 263, 387)
10.Müslümanlar arasında en hayırlı ev,içinde kendisine iyi bakılan bir yetimin bulunduğu bir evdir.Müslümanlar arasında en kötü ev,içinde kendisine kötü davranılan bir yetimin bulunduğu evdir. İbni Mace Ededp 6
11.Kim Allah için bir yetimin başını okşarsa elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona haseneler sevabı vardır.Kim yanındaki yetim bir çocuğa veya kıza iyilikle davranırsa ben ve o cennette bu iki parmak gibi (birbirimize yakın) oluruz.Ahmet bin Hambel 5-250
12.Efendimiz as. buyurdu:Allaha evlerin en güzeli içinde güzel muamele edilen yetimin bulunduğu evdir. Taberani Mucemül kebir 13250
13.Cennet kapısını ilk açacak olan benim.O sırada benimle beraber cennete girmek için arkamdan koşan bir kadın göreceğimO kadına:
-Ne oluyor diyeceğim.Kadın:-Ben yetimlerine bakan bir kadınım diyecektir.Ebu Yala Fethul bari 1-436
14.Peygamberimiz sav.Kim üç yetimi yetiştirir,nafakasını tein ederse,sanki ömür boyu geceleri namaz kılmış,gündüzleri oruç tutmuş ve sabahtan akşama kadar yalın kılıç Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap alır.Ayrıvca ben ve o şu iki kardeş gibi cennette kardeş oluruz,buyurdu.ve şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırdı.İbni Mace Edep -6
15.Bir kimse müslümanların arasında bulunan bir yetimi alır,muhtaç olmayacak duruma gelinceye kadar,yedirip içirmek üzere evine götürürse,affedilmeyecek bir günah işlemediği müddetce,cennet ona vacip olur. Tirmizi Birr-14
PEYGAMBER EFENDİMİZİN YETİMLERE GÖSTERDİĞİ ŞEFKAT..
*Fahr-i Kînât -sallallâhu aleyhi ve sellem- yetimi dâima koruyup gözetirdi. Mesela Mescid-i Nebevî’nin inşa edildiği arsa, Ensar’dan Esad bin Zürâre’nin himayesinde bulunan Sehl ve Süheyl adındaki iki yetime aitti.
Bu iki yetim arsayı mescid yapılması için hibe etmek istemişler, ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmemiş ve bedelini ödemiştir. (Buhârî, Menâkıbu’l-ensâr, 45)
*Resûl-i Ekrem’in himayesinde bazı yetim çocukların bulunduğunu görmekteyiz. İbn-i Sa’d’ın naklettiğine göre Ebû Ümâme -radıyallahu anh- ölmeden önce Kebşe, Habibe ve Fâria adlı üç küçük kızını Hz. Peygamber’e vasiyet etmiştir.
Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- de bu kızlara gereken ilgiyi göstererek onların kendi yakın gözetimi ve terbiyesi altında yetişmelerini sağlamıştır. (İbn-i Sa‘d, III, 610)
*Vaktiyle yetim bir çocuk olan Ebû Cuhayfe -radıyallahu anh- da Hz. Peygamber’in zekat toplamak ve dağıtmakla görevli memurundan bahisle şu hatırasını anlatır:
“Bize Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in zekat memuru geldi. Zekatı zenginlerimizden alıp fakirlerimize verdi. Ben yetim bir çocuktum. Bana da bir deve verdi.” (Tirmizî, Zekât, 21)
*Ashabını genel olarak yetimi ve onun hakların korumaya teşvik eden Hz. Peygamber, yeterli kapasiteye sahip olmayanların bu işi üstlenmemelerini de istemiştir. Ebû Zer el-Ğifârî’ye şu tavsiyede bulunmuştur:
“Ey Ebû Zer seni zayıf görüyorum. Doğrusu ben kendim için istediğimi senin için de istemekteyim. Sakın iki kişiye emir olma ve yetim malının velayetini de üzerine alma!” (Nesâî, Vasâyâ, 10)
*Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem- her zaman var olabilecek şehit aile ve çocuklarına özel alaka göstermiş, onlara elinden gelen maddî ve manevî yardımı esirgememiştir.
Beşir (Bişr) bin Akrabe der ki:
Babam Akrabe, Uhud günü şehid olunca ağlayarak Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e gittim.
“- Ey sevgilicik! Sen ne diye ağlıyorsun? Sus ağlama! Senin baban ben olsam, annen de Aişe olsa, razı olmaz mısın?” buyurdu.
- Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah razı olurum, dedim.
Bunun üzerine Efendimiz eliyle başımı okşadı. (Şu anda) saçlarım ağardığı halde Resûlullah’ın elinin başıma değdiği yerler hala siyah kalmıştır. (Buhârî , et-Târîhu’l-kebir, II, 78; Ali el-Muttakî, Kenz , XIII, 298)
*Oğlu Bedir’de öldürülen Ümmü Hârise -radıyallahu anha- ile ilgili şu haberde ise Resûlullah’ın şehit ailelerine gösterdiği teveccühün bir başka şeklini görmekteyiz. Ümmü Hârise’nin oğlu Hârise, Bedir gazvesinde düşman tarafından rastgele atılan bir okla öldürülmüştü. Bu olay üzerine Ümmü Hârise Hz. Peygamber’in huzuruna gelerek şöyle dedi:
- Yâ Resûlallah Eğer oğlum cennette ise sabreder sevabını beklerim; değilse onun için var gücümle ağlarım.
Resûlullah ona şu müjdeli haberi verdi:
“- Ey Ümmü Harise, cennette bir çok dereceler vardır. Oğlun bunlardan Firdevsü’l-A‘lâya erişti.” (Buhârî, Cihâd, 14; İbn-i Hanbel, III, 272)
*Nebiyy-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- Uhud savaşında şehid düşen amcası Hz. Hamza’nın kızı Ümâme’yi Ca’fer bin Ebî Talib’in himayesine vermiş, daha sonra da onu Ümmü Seleme’nin oğlu Seleme ile evlendirmiştir. (İbn-i Sa‘d, VIII, 159-160)
*Peygamberimiz Mûte muharebesinde de Ca’fer bin Ebî Talib’in şehadetini duyunca hemen onun evine koşmuş göz yaşları içinde çocuklarını bağrına basıp koklamış, ardından yasları sebebiyle Cafer ailesine yemek hazırlanmasını emretmiştir. (İbn-i Hişâm, III, 436)
*Efendimizin daha sonra da bu aileyle yakından ilgilendiğini görmekteyiz. Abdullah bin Ca’fer -radıyallahu anh- Allah Resûlü’nün kendileriyle yakından ilgilendiğini gösteren şu tatlı hâtırayı nakletmektedir:
İyi hatırlıyorum, ben ve Hz. Abbas’ın iki oğlu Kusem ile Ubeydullah çocukken birgün sokakta oynuyorduk. Allah Resûlü bir binekle yanımıza çıkageldi. Beni göstererek:
“- Şunu bana kaldırın!” dedi ve beni ön tarafına oturttu. Kusem’i de göstererek:
“- Şunu da kaldırın!” dedi. Onu da terikisine aldı.
Efendimiz’in amcası olan Abbas -radıyallahu anh- Kusem’den çok Ubeydullah’ı severdi. Buna rağmen Resûlullah Efendimiz amcasından çekinmedi ve terikisine Kusem’i bindirdi. Sonra üç defa başımı okşadı ve her okşayışında:
“Allahım! Ca’fer’in evlatlarına Sen sâhip çık!” diye dua buyurdu. (İbn-i Hanbel, I, 205; Hâkim, III, 655)1
Yine birgün Efendimiz çocuklarla birlikte pazarda satış yapan Abdullah bin Cafer’in yanına uğramış, onun hakkında:
“Allah’ım! Bu çocuğun satışını bereketli kıl” diye dua etmiştir. (İbn Hacer, el-İsâbe , II, 289)
*Hz. Peygamber genel olarak şehit aileleri için de şöyle dua etmiştir:
“Allah’ım! Onların kalplerindeki üzüntüyü ve başlarına gelen musibeti gider. Şehitlerin geride bıraktıklarını kendileri hakkında hayırlı eyle!” (Vakidî, I, 316
PEYGAMBER EFENDİMİZİN YETİM ÇOCUĞU BAYRAMDA SEVİNDİRMESİ..
Hz. Peygamber bir bayram sabahı camiden evine dönüyordu. Sokakta bayramlıklarını giyinmiş, oynayan çocukları gördü. Fakat bir tanesinin durumu dikkatini çekmişti. Kenarda oturmuş, kirli ve eski elbiseler içinde diğerlerini seyrederken aynı zamanda ağlıyordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) yanına yaklaşıp;
-“Ağlama güzel çocuk, ne diye ağlıyorsun, sen niçin arkadaşlarına katılmıyorsun?” Çocuk hüzünlüydü ve o hüzünle cevap verdi:
-“Ben yetimim, benim babam Uhud Savaşında şehid oldu.” Yetimler yetimi Hz. Muhammed (sav) için bu kadarı yeterliydi. Çocuğa duygulu gözlerle baktı ve
-“İstemez misin Ben baban olayım, Aişe annen olsun, Fatıma da kardeşin?” diyerek onu teselli etmeye çalıştı. Çocuk;
-“Evet isterim” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yetimin başını okşadı ve ismini sordu. Çocuk “Büceyr” deyince Efendimiz,
-“Hayır. Senin ismin Beşir olsun” buyurdu.
Çocuğun elinden tutup, evine götürdü. Yedirip içirdi, üstünü başını giydirdi, bir süre sonra sokağa çıkıp diğer çocukların arasına karıştığında, Beşir’deki değişikliği gören çocuklar merakla sordular:
-“Sen daha önce ağlayıp duruyordun. Şimdi nasıl oldu da böyle güzel oldun?” Beşir:
-“Açtım, doydum, çıplaktım, giyindim, yetimdim Resulullah babam, Aişe annem oldu” dedi. Bütün çocuklar gıpta ederek;
-“Ne olaydı, bizim de babalarımız Uhud’da şehit olsaydı da, biz de böyle bir babaya kavuşmuş olsaydık.”
Peygamberimizin vefatına kadar Beşir Bin Akra onun yanında kaldı. Rasul-i Zişan’ın vefatından sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu. Şöyle ağlıyordu:
-“İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum” Büyük dini hikayeler.c.1
***
CENNET KAPILARININ ANAHTARI: YETİMLER..
Peygamberimiz (s.a.s)’in amcası Ebû Tâlib’in oğlu Cafer (r.a), Mûte Şavası’nda düşmanla kahramanca çarpışarak şehit düşmüştü.
Bu kutlu sahabi, ardında üç yetim bırakmıştı.
Allah Resûlü (s.a.s), “kardeşim” dediği Cafer’in derin bir hüzün çökmüş evine geldi.
Kendisi de bir yetim olan Kutlu Nebi, ailenin yürek burkan haline dayanamadı.
Bir anneyi, bir babayı, bir eşi, bir dostu kaybetmek, artık onun hatıralarıyla yaşamak kolay mıydı?
Ancak, hayat bir imtihandı ve imtihan geride kalanlar için hala devam ediyordu.
Resulullah (s.a.s), “Bugünden sonra kardeşime ağlamak yok.” diye söze başladı ve “Getirin bana kardeşimin çocuklarını.” dedi.
Cafer’in yetimleri, tıpkı annelerini kaybetmiş kuş yavruları gibi Efendimizin karşısına dizildiler.
Allah Resulü, onları öpüp kokladı, bağrına bastı, başlarını okşadı, teselli etti; ömrü boyunca Cafer’in yetimlerine kol kanat gerdi ve onlar için her fırsatta dua etti.
Çünkü yetimlerin halini anlayabilecek, yüreklerini okuyabilecek yegâne şahıstı Allah Resulü.
Sadece Cafer’in evlatları değildi Rahmet Elçisi’nin tükenmez şefkatinden nasiplenen yetimler.
Enes, Beşir, Sehl ve Süheyl, Ebû Ümamenin yetimleri ve daha birçokları.
Onlar, belki hayatın yükünü sırtlayan minik bedenli yetimlerdi.
Ancak, onların her biri Resulullah’ın baba sıcaklığını, Hz. Aişe’nin anne şefkatini hissettiler.
Peygamberimiz, şefkatle yetimin başını okşayan kimseye, elinin değdiği saçlar sayısınca sevap yazılacağını belirtti; yetime kol kanat gerenin de cennette kendisiyle yan yana olacağını müjdeledi.
Bu bilinçle Efendimiz (s.a.s), her daim yetimlerin üzerine titredi.
Çünkü “Rabbin seni yetim bulup barındırmadı mı?” diyerek ona önce yetimliğini hatırlattı
Alemlerin Rabbi; ardından “Sakın yetime kötü davranma!” buyurdu.
Rabbimiz, yetime sahip çıkmayı kullukta eşiği aşmak olarak nitelendirdi.
Yetimin hakkını gasp edip malına el uzatanların da aslında karınlarını ateşle doldurduklarını bildirdi.
Yetimler, önceliklidir.
Çünkü onlar, bizlere Allah’ın birer emanetidir.
Bu çocukların bazısı şehit çocuklarıdır, bazısı annesini ya da babasını hastalığa, kazaya kurban vermiştir. Kimileri de daha çocukluklarını yaşayamadan şehirleri yıktığı kadar ruhları ve yarınları da yıkan savaşın soğuk yüzüyle karşılaşmıştır.
Yerlerinden, yurtlarından, aile sıcaklığından mahrum kalmışlardır.
Anneleri, babaları artık yanlarında değildir…
Onlar himaye edilmeyi herkesten çok hak ederler.
Onlar Efendimizin yanındaki Enes olmayı arzularlar.
Onlar, tıpkı yetim kalan Beşir gibi Allah Resûlü’nden müjde almayı umut ederler.
Yetimler, belki merhametten yoksun bir evde, belki bir yetiştirme yurdunda, belki de bir sokak başında kendilerine uzanacak bir şefkat, bir merhamet eli beklerler.
Kendilerini hayata bağlayacak, yarına dair ümitlerini diri tutacak bir ışık gözlerler. Onlar, hepimizin yetimleridir. Her birimiz onlardan sorumluyuz.
Kendilerine sahip çıkıp, yüklerini hafifletmekle mükellefiz.
Onların, kendileriyle barışık, dinine, milletine ve bütün insanlığa faydalı bireyler olarak yetişmeleri konusunda her birimize düşen görevler var.
Hemen yanı başımızda zararlı alışkanlıkların pençesine tutulmuş her bir yetim, kimsesiz, yalnız ve garibin içler acısı hali hepimizin derdi olmalıdır.
Mübarek Ramazan ayının ortasında bulunuyoruz.
Bu günler, Rabbimizin mağfiretinin üzerimize sağanak sağanak yağdığı günlerdir.
Böylesi bir zamanda teslimiyetimizle, ibadetlerimizle, iyiliklerimizle Allah’ın mağfiretine nail olmanın yollarını aramalıyız.
Oruçlarımızı günahlara kalkan, imsakimizi kötülüklere kilit, iftarımızı güzelliklere anahtar yapabilmeliyiz. Yaşadığımız her dem evlerden evlere, gönüllerden gönüllere iyilik taşımak için seferber olmalıyız.
Unutulmamalıdır ki, iyilik sadece bir fakirin eline üç beş kuruş para sıkıştırmak değildir.
İyilik aynı zamanda yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak, muhtaca imdat olmaktır.
Hiçbir çocuk sokakta kalmasın, hiçbir yetim himayesiz kalmasın, hiçbir mülteci, muhacir aç açık kalmasın diyerek başkaları için koşturabilmektir iyilik.
“Kardeşimi ne kadar düşünürsem, kendime o kadar iyilik etmiş olurum” bilinciyle dünyayı birbirimize yaşanılır kılmaktır iyilik.
Öyleyse geliniz kardeşlerim, hep birlikte bu kutlu ayda sahipsiz olmadıklarını hissettirmek için yetim, kimsesiz, himayesiz, yuvasız yavrularımıza gönüllerimizi, ellerimizi ve sofralarımızı açalım.
Gelin bu Ramazan ve her zaman tüm muhacir kardeşlerimizle, mazlumlarla, mağdurlarla, yalnızlarla iftarlarımızı paylaşalım.
Sözlerimi Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisi ile bitirmek istiyorum:
’
Kim, Müslümanlar arasında bir yetimi yiyecek ve içeceğini üstlenecek şekilde sahiplenirse Allah onu mutlaka cennete koyacaktır. Ancak affedilmeyecek bir günah işlemiş ise o başka.”
Yetimleri koruyup kollayalım.
Onlara şefkatli kollarımızı açalım.
Okullarda yetimler elbette vardır onların iyi eğitim almalarını sağlayalım.
Yetimler dünyanın gülleridir onları soldurmayalım.
Bir öksüzün ağlamasıya arşu alanın sallanacağını Rabbimizin gadaplanacağını hatırımızdan çıkarmayalım.
Allah bizi yetimin hakkına girmeyenlerden etsin..
20.10.2011//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.