ESKİ YILINIZ KUTLU OLSUN
En çok 1999 yılına girerken heyecanlanmıştım. Çocukluğum, tek kanallı Televizyon döneminde “Uzay 1999” dizisini izleyerek geçmişti. Yayın kesildiğinde bile bir şey kaçırırım endişesi ile gözümü ayırmadan necefli vazoyu izlerdim dakikalarca. Bu yüzden 1999 yılında ayda koloniler kurup, bir yerden bir yere giderken ışınlanacağımıza, bilinmeyen bir cismin bize yaklaşacağına fakat bizim her defasında bir çözüm yolu bulabileceğimize inancım tamdı. 1998 yıllarının son günlerine kadar bununla ilgili bir emare olmasa da umudumu yitirmedim. Gelgelelim Tofaşın kuş serisinin yeni modeli dışında değişen pek bir şey olmadı 1999 yılında. Bu yüzden çok fazla anlam yüklemiyorum yeni yıla girişlere. Sonuçta 10’dan geriye sayanlar da saymayanlar da aynı anda giriyor yeni yıla. Dünyanın güneş etrafında bir tur daha atmış olmasına bu kadar sevinmek niye? Hayır yani; “yok arkadaş, ben girmiyorum yeni yıla” deseniz girmeyecek misiniz yani. Parazitler bağırsakta yaşar, bağırmasakta… İşte özet bu!
Yaş ilerledikçe doğum günleri ve yılbaşları hüzün çöküyor insanın içine. Çocukluğumuzda “sokağa çıkmak” tabiri vardı. Annemizden izin alır, kapının önünde bağırış çığırış oynardık mahallenin çocuklarıyla. Kara Murat filmlerine öykünüp, inşaatın 2. Katından kum yığınının üzerine atlardık cesaretimizi göstermek için. Sonraları Televizyon renklendi ve kanal sayısı arttı. Atari ile başlayan bilgisayar oyunları korkunç bir hızla ilerledi ve insan öldürdükçe güçlenen kahramanların oyunlarına dönüştü. Facebook, Twitter gibi sosyal medya ile insanlar arasındaki mesafeler ve sınırlar kalktı. Ramazanda sakız çiğnemenin orucu bozup bozmayacağı sorusunun dışında değişmeyen pek bir şey kalmadı yıllar içinde.
Biz de zamana uyduk tabiki. Facebook ve Twitter’da hesap açtık. Kim kiminle nerede ne yapıyor? Kim kimi seviyor? Kim hangi görüşü savunuyor? İzledikçe görüyoruz. Aslında bilinçli kullanılırsa güzel bir şey ama maalesef teknoloji ile kafa yapısı arasında zaman farkı olunca, sonuç ta trajikomik oluyor. Mesela eskiden bayramlarda kartpostal pazarları kurulurdu. Değer verdiğimiz dost ve akrabalarımıza, ilişki durumumuza göre resimler seçerdik. İlişkilerimiz resmi ise, il, ilçe manzaraları, aşk varsa daha çiçekli böcekli, askerdeyseniz asker resimleri gibi seçimler yapar, arkalarına kendi el yazımız ile mesajımızı yazar, postaya verirdik. Kartpostalın pul fiyatı, mektubun yarısı kadardı. Şimdilerde akıllı telefondan bir mesaj yazıp, aynı anda yüzlerce kişiye göndermek mümkün. Ya da Facebook’tan afilli bir şiirle listenizde bulunan herkesi bir kerede kutlayabiliyorsunuz. Hatta düğün dernek davetlerini de buradan yapabiliyorsunuz. Yalnız Facebook’tan yaptığınız davetlerde, kişilerin “altın tak” butonuna tıklama ihtimallerini de göz ardı etmemek gerek.
Kişiliği gelişmemiş bir takım sosyal medya kahramanlarından da söz etmeden geçemeyeceğim. Normal şartlarda birinin yüzüne söyleyemeyeceğiniz bir şeyi sosyal medyada da yazamazsınız değil mi? Oysa hakaret ve küfür içerikli paylaşımdan geçilmiyor buralarda. Tuttuğunuz takıma, siyasi görüşünüze, yaşam tarzınıza alenen hakaret ediliyor, aşağılanıyor. Bazılarımız bunlara misli ile karşılık veriyor ve bu kısır döngü sürüp gidiyor. Dini ve Milli özel günlerde günün anlam ve önemini anlatan bir yazıyı /resmi kopyalayıp paylaşıyor ve görevini yapmış insanların mutluluğu ile paylaşımımızı kaç kişinin beğendiğine bakıyoruz. Bari paylaşımdaki sözler bize ait olsa.
Neyse bu pilav daha çok su kaldırır. Yeni yıl kutlaması caiz değilmiş. Eski yıllarınız kutlu olsun.
YORUMLAR
Sevgili Varol, Uzun zamandır Edebiyat Defter ile haşır neşir değildim. Zira gözlerimden dolayı ne yazmaya nede okumaya hevesim kalmamıştı. Neyse ki gözlerim iyileşti ve bugün karaladığım bir yazımı Edebiyat Defterine gönderdim. Bu sayede yazını görebildim. Lütfen bir şey yazdığın zaman beni uyar. Çünkü yazında bahsettiğin o bilgisayar dünyasını iyi kullanamıyorum. Senin yazılarını okumayı seviyorum biliyorsun. Yine espri ve ironilerle dolu güzel bir yazı yazmışsın. Tebrik ederim. Ben Yeni Yılını kutluyorum. Yılbaşı kutlaması günahtır diyenler korksun.Zira en çok onların günah sayfaları kabarık. Ailenle beraber sağlıklar dilerim.
VarolT
Son zamanlarda ben de bu site ile ilişkilerimi maslahatgüzarlık seviyesine indirmiş durumdayım. Yazdıklarımın az yada çok okunması gibi bir kaygım yok. Arada bir içimden geldikçe yazdıklarımın arşivi gibi düşünüyorum. Bu site sayesinde sizi tanımak en büyük kazancım oldu. İyi ki varsınız...