- 1273 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dürüstlük Her Zaman Galip Gelmeli
En ağırbaşlı duygu sevgidir.
Fırtınalar sizi yıkıp geçtiğinde, ayakta durmanızı sağlayan, sizi yeniden hayata bağlayan tek duygudur.
Kız ailesi:
"Çocuğun içkisi yok, kumarı yok. İşi de güzel, bundan iyisini mi bulacağız.
Kıza bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya varır."
Oğlan ailesi:
"Oğlan askerliğini yaptı geldi, işi de hazır. Bir an önce başını bağlayalım, helal süt emmiş bir kızla evlendirelim. "düşüncesiyle yola çıkanlar (görücü usulüyle) nice gençlerin hayatını kararttılar. Evlendirmekle de kalmadılar, bir an önce çocuk yapmaları için (başıboş bırakmamak, evcilleştirmek, düzene uydurmak) baskı yaptılar. Gençler daha birbirini tanımadan, birbirine alışamadan, göz açıp kapamadan anne-baba oluverdi.
Günümüzde merkezlerde azaldıysa da, özellikle kırsal kesimlerde hala görücü usulüyle evlilikler yapılmaktadır. Adı da (huyu huyuna, suyu suyuna uyan) mantık evliliği olarak değiştirildi. Bu durum "özel hayat’a ve kişisel özgürlükler’e tecavüz etmek" ten başka bir şey değildir.
Görücü usulü evliliklerin daha uzun sürdüğü söyleniyor olsa da; sağlıklı evlilikler olmadıkları bir gerçektir. Evliliğin zemininde sevda/sevgi yoksa, saygıyla doğacağının garantisini kimse veremez.
Sevginin, saygının girmediği yuvaya mutluluk girmez.
Sevgi can, saygı kan verir evliliğe. Eğer bunlardan biri yoksa, o evlilikte canlılık/mutluluk yoktur. O evliliğin temeli eni sonu sarsılacaktır, darbe alacaktır. Sürekli sallanan ve her defasında bir yeri yıkılan binadan kimseye hayır gelmez. Yıkıp yapmak, yıkıp yapmak, yeniden başa dönüp sadece oyalanmaktır.
Saygının bittiği evliliklerde ’sevgimiz bitmedi’ ya da; sevginin bittiği evliliklerde ’saygımız bitmedi’ sözü pek inandırıcı değil. Çünkü sevginin bittiği yerde; bir değil, birden fazla saygısızlık vardır.
Evliliği ayakta tutan sevgidir. Sevgi biterse ne kalır geriye;
Sadece evliliğin vermiş olduğu ’mecburen beraberlik’ten başka.
Adam diyor ki "sevgim bitti ama mantıklı hareket ettiğim için evliliğim yürüyor." Doğru yürüyen bir şey var, ama o evlilik değil, evciliktir. Mantık misafirperverdir, oturana kalk git demez. Peki nereye kadar sürecek bu mantık oyunu. Çünkü mantık değişkendir, sabit değildir. Örneğin bugün size mantıklı gelen, yarın gelmeyebilir.
Sevgi olmadan sürdürülenin adı "evlilik",değil; "evcilik" oyunudur
İnsan sevgisiz yaşayamaz.
Bir süre sonra sevincini, neşesini, gülmelerini yitirir. Ardından hevessizlik, kimsesizlik, hayattan bezmişlik, bıkkınlık, kimseyle konuşmama ve çalışmama isteği gibi olumsuz duygular doğmaya başlar. Ya da tam tersi, bir sevgi arayışı içine girip, telafisi olmayan hatalar yapar.
Ayrılığın acısı zamanla geçer. Sevmediği halde (sırf evliliği yürüsün diye) seviyormuş gibi rol yapmanın/aldatmanın acısı bir ömür boyu kalabilir.
Dürüstlük her zaman galip gelmeli.
Sevginin bittiği birlikteliklerde ilişkiye devam etmek (ömür boyu eksik ve mutsuz yaşamak) yerine; sevgisi biten hem itiraf edebilmeli, hem de dürüst davranarak bitirme kararı alabilmeli.
sevmediği halde; eşine ve ya çevresine seviyor gibi görünmesi, mutlu aile tablosu sergilemesi, kişinin çok ciddi psikolojik sorunları olduğunun belirtisidir. Çünkü oyalamak, kandırmak, avutmak normal insanın yapabileceği bir eylem değildir ve cinayetle eş değerdir.
Evliliği sonlandırma konusunda erkekler daha cesur.
Kadının sevgisi bitse de, kah çocukları için, kah sosyal güvencesizlik, çoğunlukla ailelerin baskısı yüzünden evliliğini (mecburiyetten) sürdürebiliyor. Erkeğin sevgisi bittiğinde, sevmediği kadını kaybetmekten korkmuyor, hayatından çıkarabiliyor.
Aile olmak demek; çocuk yapmak demek değildir. Eşlerin sevgi saygı içinde (çocuklu-çocuksuz) ekip olmayı başarabilmesi, ortak değerleri, ortak paydalar altında yaşayabilmesidir. Tek koşulu sevgidir, mutlak sevgi.
Aile; insanın hayatla arasında bulunan bağların en güçlüsü, en sağlam destek, yaşanabilecek en güvenli ortamıdır ve toplumun direğini oluşturur. Haliyle hep toplum tarafından merak konusu olmuştur biten evlilikler. Nedir o hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi görünen sevginin bitmesine neden olan etkenler. Özet olarak:
---sevgi eksikliği
---saygısızlık
---yalan
---cinsel tatminsizlik
---çapkınlık yapma isteği
---fazla kontrolcülük
---ataerkil düşünce
---dini baskılar
---ekonomik sıkıntılar
---anlaşmazlık, kafa uyuşmazlığı
---özgürlük kısıtlaması
---kötü arkadaş çevresi
---ailelerin (birinci derecede akrabalar) müdahalesi
---çalışmayan kadının ev işiyle ilgilenmemesi
---erkeğin, kadının sorunlarını dinlememesi
---eşlerin (maddi-manevi) birbirine hesap vermemesi
vb etkenler; sevginin ve evliliğin bitmesine gerekçe olarak gösterilebiliyor.
Bu sebeplerle biten evlilikler azımsanmayacak kadar çoktur.
Geç kalınmadan, geçimsizliğin nedenlerini anlayıp (sevgi tükenmeden) analiz edilirse, sorunlar birlikte çözülmeye yeltenilirse eğer; evlilik kurtarılabilir.
Geç kalınmışsa ve evlilik artık yürümüyorsa; hatır ve gönül için katlanmanın bir anlamı yoktur. İnsanın hayatının geri kalan bölümünü sevmediği/sevmeyeceği biriyle geçirmesi kadar kötü ne olabilir !!!
*Müsadenizle*
YORUMLAR
Düşündürücü bir yazı.
Bir çok noktasına katılmadığımızı yazmamız gerek önce.
Yoksa,
dürüst bir yorumcu olmayız.
''Geç kalınmadan, geçimsizliğin nedenlerini anlayıp (sevgi tükenmeden) analiz edilirse, sorunlar birlikte çözülmeye yeltenilirse eğer; evlilik kurtarılabilir. ''
Yazının bu cümlesi, biraz kurtarıyor durumu.
Aslında,
bir doğruyu dile getirmiş yazarımız ama,
olayın bu kadar basit olduğunu düşünmüyoruz biz.
Başın ağrıdığında, koş mahkemeye, boşan gitsin.
Bu kadar kolay olmamalı bu iş.
Aile,
kutsaldır bizim kültürümüzde.
Fedakarlık ister.
Gayret ister, sabır ister.
Hele de çocuk mevcut ise,
onların geleceği daha bir ön planda tutulmalı, kendinden az buçuk fedakarlıkta bulunmalı ebeveynler.
Burada,
sevgi, saygı kelimelerinin ne anlamda kullanıldığı pek anlaşılamıyor.
Aşksız evlilikler yürümez mi diyor yazarımız?
Eğer bu ise dile getirilmek istenen, ona da katılmıyoruz izninizle.
Boşanma istatistiklerini inceleyiniz,
boşanmaların büyük bir kısmı aşk ile başlayan evliliklerdedir.
Karşındakini,
olağan üstü bir insan olarak görüyorsun gönlüne aşk ateşi düştüğünde.
Sonra...
Gün geliyor, anlıyorsun onun da normal bir insan olduğunu.
İyi ve kötü yanlarının bulunduğunu.
Ve,
hüsran...
Ver elini boşanma kurumu...
Aşk olmadan, karşılıklı saygı müessesesine odaklı evlilikler, çok daha sağlıklı oluyor.
En azından, normalden fazla bir şey beklemiyorsun karşındakinden.
Hayal kırıklıkların da, az oluyor doğal olarak.
Saygı olunca, sevgi de geliyor ardı sıra, aşksız da bir ömrü mutlu sürdürebiliyordun.
Ancak,
şiddet, aldatma, yalan gibi kötü unsurlar,
tabi ki evliliğin yürümesine engeldir.
Yine de,
son katreye kadar dayanmak gerek.
En son çare olmalı boşanma düşüncesi.
Müsadenizle
Yazı uzun bir yazıydı. Biraz özünü almış gibi oldum. Aslında hepsini ekleyip çıkartmalar yapmasaydım, daha net anlaşılırdı.
Bu yazı bitmiş evlilikler üzerineydi. Son haddeye gelinmiş bitmiş.
Örneğin erkek artık başka kapıdadır.
Ya da ailesini uçurumun eşiğine getirmiştir.
Bu durumda sırf çocuklar var diye eşlerden biri cehennem hayatı yaşamak zorunda değildir. Sevgi tükenir, sevginin tükenmesine etkenler nelerdir, onlar önemli. Telafisi olmayan etkenler afla olacak iş değil, çünkü yerini nefret alır. Nefretin girdiği bir yuva iflah olmaz.
Yoksa kim ister yuvaların dağılmasını. Dediğiniz gib i aile kutsaldır. Ama kutsallık ayaklar altına alınmışsa ve de defalarca yapılmışsa, hatta yapılacaksa hala, artık bir çözüm aranmalıdır.
Kimse bu kocası, ya da karısı da olsa, cehennem hayatı yaşamak zorunda değil birisi için...,
Mesele bu.
Teşekkür ederim içtenliğiniz için.
Saygılar, selamlar.