- 1117 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
HOROZUMU KAÇIRDILAR
-Benim ve ailemin yaşayacağı yerlerin burası olmayacağını biz biliyoruz. Halimizdeki kederi de sizler.
Ama insan denen varlıklar bunları bilmiyorlar...
Ta ilk başlardan beri bizim apartmana ‘Küçük Türkiye.’ benzetmesi yapıp durmuşumdur. Aradan geçen uzun süreçte bu yakıştırmanın apartmana ne kadar yakıştığını gördüm. Bana apartmanını söyle, sana ülkeni söyleyeyim, der gibi sanki.
Daha önceki yıllarda insanlar yaşadıkları semtlere, muhitlere, göre ölçülür biçilir değerlendirilirdi çoğu zaman. Bu dengeler de dengesini yitireli çok oldu.
Şimdilerde ise insanlar niteliklerine, kalitelerine, kişiliklerine, yaşam biçimlerine ve kültürlerine uygun olup olmadığını düşünmeden. Ayak uyduracaklarını hesaba katmadan diledikleri yerlerde yaşama özgürlüğüne ve seçimine sahip olabiliyorlar.
Bırakın suyumuzu ekmeğimizi paylaştığımız yurdumuz insanını derecelendirmeyi ve kategorize etmeyi, dünyanın öteki ucundaki insanların bile derdini dert edinmek ve sorunlarını paylaşmak olmalıdır insanların öncelikli görevi.
Ancak, yasal insani ve ahlaki yanlışların altını çizmek, gerekli uyarıyı yapmak da aynı insani görevimiz ve hakkımız olmalıdır, toplum değerlerine,beraberliğine ve huzuruna önem veriyorsak eğer.
Hoşgörüyle, tatlı sözle, nazik davranış ve sabırla hale yola gelmeyenleri, gerekli mercilere suç duyurusunda bulunmak da yine görevimiz olmalıdır,
Yaşanan onca saygısızlık haksızlık ve ihlallere karşın insanların susmasıdır bence en büyük suç ve topluma yapılan haksızlık!.
İşte benim asla anlayamadığım ve şaşkınlıktan deliye döndüğüm şey, bu insanların sürekli sevgiden hoşgörüden anlayıştan kardeşlikten söz edip durmaları. “Bunlar dünyayı Altın Kafeslerinde oturarak mı seyrediyor acaba” sorusunu getiriyor aklıma.
Öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki söz bitiyor işte o sıra.
Dağdan gelip bağdakini kovaladıkları yetmezmiş gibi, ya bu düzene uyum sağlarsın ya çeker gidersin! tehdidine kadar vardırıyorlar fütursuzluklarını.
Bir apartman sorumlusu (kapıcı) düşünün ki;
barınma ısınma aydınlanma su ve genel giderlerden habersiz. Hiç aksamadan üst düzeyden aldığı maaşı. Ödenen sigorta primleri. İşte bu talihli kişi apartman
sorumlusu-aslında sorumsuzu- olmak yerine, bu işin sonsuz nimetlerinden yararlanmanın ustasının da ustası olmuş..
Ailesiyle birlikte kendisine tahsis edilen ( apartman yönetimine aykırı olmasına rağmen sığınak da dahil ) bahçe katı özelliğine sahip geniş müstakil bir dairede yaşıyor.
Kendilerinin dışında başka hiç kimsenin giremediği (acil bir durum anında bile olsa. Tıpkı benim iki yüzük, giysi ve buna benzer eşyalarımı bir şekilde camlardan/balkonlardan dan
Düşürüp de geri alamadığım gibi.
Apartmana ait bahçede, yaz aylarında müzik eşliğinde geç saatlere kadar süren (hayrettir ki tam o saatlerde iki daireye giren hırsızdan haberleri olmamıştı.) mangal sefası sırasında ortalığa yayılan ne bu kokulardan. Ne dairelerinden buğu halinde yükselen kötü kokulardan. Ne de bahçeye gerdikleri iplere astıkları halıları sopalarla vurarak temizlemeye çalışırlarken, apartmanın özellikle bahçeye bakan dairelerin balkonlarında asılı çamaşırların yeniden yıkanmasını gerektiren. Camlardan kapılardan içerilere dolup, mikrop ve hastalık saçan bu yoğun tozlardan bile etkilenmeyen apartman sakinleri.
Bu kez de apartmanın altındaki dükkanı satın almanın gururuyla iyice pervasızlaşan. Ve son günlerde bahçede beslediği tavuk-horoz seslerinden sokak ayağa kalkarken.
24 dairelik apartmanın sayın maliklerinin bir kısmı, bu seslerden çok rahatsız olduklarını kapıcının yüzüne söylemeye cesaret edemezken. Bir çoğu da, hiç rahatsız olmadıklarını, hatta bu seslerin hoşlarına gittiğini. Kendilerini köyde ya da çiftlikte hayal ettiklerini söyleyebiliyorlarsa…
Buna cevaben kapıcı da, "rahatsız olanlar pimapen yaptırsın!"diyebiliyorsa..
Ve böylelikle; insani ahlaki ve yasal sorumluluklarıyla birlikte, nezaket görgü ve apartman yönetim kurallarına meydan okuma hakkını kendilerinde bulabiliyorlarsa..
Avrupa Birliği Başkenti olan İstanbul’un bu ayrıcalıklı şık ve gözde bir semtinin orta yerinde bunlar yaşanıyorsa..
Bir kez daha kır kalemi hakim bey!..
***
Şikayet dilekçemize gelen yanıt.
Sayın Vuslat Ç.
Şikayetiniz değerlendirilmeye alınmış olup, beyan ettiğiniz adreste apartman görevlisi tarafından 2 horoz 1 tavuk beslendiği tespit edilmiştir. Hayvanları başka bir adrese götüreceğini beyan etmiş kendisine 1 hafta süre tanınmıştır.Verilen süre sonunda söz konusu hayvanları ilgili adresten götürmüştür.Teşekkür eder iyi günler dileriz.
Ref no:1343135
Saygılarımızla
Kadıköy Belediyesi
Çağrı Merkezi 444 5 522
(Bu 24 dairelik apartmanda İbrahim efendinin, karısı ve iki oğlunun en fazla saygı ve sevgi gösterdikleri kişinin ben ve kızım olduğumuza inancım sonsuz. İyi bir sosyal demokrat olan İbrahim’ ben de seviyorum. O başka konu tabii.)
YORUMLAR
Çok karışık bir durum,çık işin içinden çıkabilirsen.
Selamla.
DEVRİM DENİZERİ
Ya dostummişte böyle..
Keskinkalemzaman
Çok karışık bir durum,çık işin içinden çıkabilirsen.
Selamla.
Güleriz ağlanacak durumumuza ya o durum sizinkisi.
Böylesi bir aileye, duruma hoşgörüyle yaklaşamayız.
Bu aile kendine çiftlik kurmuş nerdeyse.
Şehrin göbeğinde olacak şey değil.
Bir ağacı apartman bahçesine dikmek için izin istiyoruz ki,
ortak kullanılan yerde bu gerekli.
Güzeldi anlatımınız,
tebrik ve sevgilerimle..
Mutlu yıllar..
DEVRİM DENİZERİ
Gerçekleri dille getirdiğinizde en kötü siz oluyorsunuz. Oysa ben, bastığım taşlar inciniyor mu diyen. Yapay bir çiçeği bile okşamaya kıyamayan biriyim...Ama bunlar benim sağlam karakterimden, güçlü yüreğimden ödün vermeme asla neden olamaz.
Güzellik ve sevinç dolu bir yıl dilerim.
Selamlar.
Üsküdar Toptaşı'nda bir arkadaşım oturuyordu.
Ziyarete gitmiştim onu bir gün.
Yani,
bahsettiğim yer, Üsküdar'ın göbeği.
Apartmanlar, vızır vızır çalışan arabalar, kalabalık insan toplulukları.
Modern, göz alıcı bir semt yani.
Bir ara,
caddenin karşı kısmındaki bir sokaktaki bir başka arkadaşa gitmemiz gerekti birlikte.
Yakın bir yer,
beraberce yürüyelim iki dakika dedi, gittik.
Allahım!...
Ana caddeden ayrıldıktan elli metre kadar sonra,
inanılmaz bir dünyaya adımımızı attık sanki.
Sağlı sollu iki-üç katlı evler.
Çitlerle çevrili avluları.
Avlularda, tavuk çığlıkları...
Onu da geçtim, inek mölemeleri...
Yollarda kömreler...
Çok şaşırmıştım.
''İstanbul'un orta yeri sinema'' diye boşuna dememiş Orhan Veli.
Gerçekten öyleydi.
Bu gün dahi hatırladığımda gülerim o duruma.
Sizinkisi, az kalır valla bu durumun yanında.
Her zaman yazarım ya, on dört adet ev değiştirdim bu güne kadar.
Çok değişik şehirde, çok değişik apartmanlarda yaşadım.
En güzeli, en düzgünü, en huzurlusu Anka'daki apartmanımdı.
Otuz altı daireli idi ve inanın hiç çıt çıkmazdı apartmanda.
O kadar saygılı idi insanlar birbirlerine.
Gerçi,
biz ayrıldıktan sonra, onlar da kovdular kapıcıyı ya...
Şimdi,
memleketimdeki bu son evimizde,
oldukça huzursuzuz biz de.
Üst katta iki yaşlı insan yaşıyor.
Karı koca...
Sabaha kadar birbirlerine bağırıyorlar, çocuklar ders çalışamıyorlar.
Ne yapsak bilemiyorum?
Bir gün,
dayanacağım kapılarına ya, bakalım ne zamana kadar sabredebileceğim.
Sizin işiniz zor.
Dükkanı da almışlar, demir armışlar oraya.
Kovmak da zor olur artık.
Ama,
sabrın da sonu var, değil mi?
Kolay gelsin diyorum.
DEVRİM DENİZERİ
Eskiden, İstanbul'da adam olmayan hiç bir yerde olamaz' diye bir bir laf vardı. Ayrıca vize uygulanacak deniyordu... Ne iyi olurdu aslına bakılırsa..
Konuşunca da itici oluyorsun, ama işte olmaması gereken iç karartan durumlar..
Selam sevgiler.