EY VAH TANDIR KEBABIMIZ KAYIP
Köyümüz 150 hane, bir dağın yamacına serpiştirilmiş kerpiç duvarlarla örülmüş, üstü toprak kaplı evler.
Köylü çiftçilik, hayvan cılık, bazıları besicilik yaparak geçimini sağlıyor, köyün gençleri de rızkını Zonguldak ta madencilik yaparak, kimi okuryazar olanları da çıkan bir yasa ile iş ve işçi bulma kurumu aracılığı ile Almanya ya işçi olarak gitmiş
Çevre köylerimiz 365 köy ve mezra sahibi, Çare kan aşireti sahibi, Alişan Ağa nın himayesinde marabaları tarafından tarlaları ekilen biçilen,
Ekinlerinin büyük bir kısmı ağaya toprak işleme payı (toprak, tarla kiralama)adı altında bağışlanan ve çok azı marabalarına karınca kararınca marabalara kalan bir ağalık himayesi ile yaşamını idame ettiren gücü kuvveti olmayıp bu sisteme mahkûm kalan köy ve köylüler
Bizim köy de ağalık sistemi yoktu, Lolan aşiretine bağlı, herkesin bağı, bostanı, tarlası çayırları olan yaşam bakımından daha özgür, çiftçisi minnetsiz yaşamını idame ettiren bir köy ve köylüden ibaretti
Diğer maraba köylülerinin gıpta ile, hayranlıkla baktığı bir köydü, bizim köyümüzde iki derslik bir okulumuz vardı
Biri baş eğitmen, ikide muallimlerimiz vardı, hepside eğitim enstitüsü mezunu idi, diğer ağa köylerinde mektep yoktu
Köyümüzün karşısındaki yakasında, köy mezarlığının yanında jandarma karakolu vardı
Köy mektebimiz ve jandarma karakolu briket taş karışımı çatısı olan mekânlardı üstleri saç kaplama düzgün sıvalı yapılardı
Köyümüze medeniyet katardı köy toprak evlere nazaran kapı çerçeve camlı görünümler ile farklı güzel mekânlardı
Gerek köy mektebinin muallim ekmeklerini, gerek köy karşısındaki jandarma karakolunun ekmeğini köy lü gönüllü sıra ile tandır ekmeği olarak yapardı köy bekçisi götürüp teslim ederdi
Karşılıklı sevgi saygı vardı, sanırım karakolda beş altı asker birde komutan vardı
Köy yolu jandarma karakolu sayesinde hiç kışları kardan kapanmazdı, bir doğum yâda hasta olduğunda komutan jipi Hızır acil servis gibi hemen yardıma koşardı
Köyümüzde elektrik yoktu, gaz lambası ve ispirto ile yanan lüküs lambaları ile aydınlanırdı
Komutan köy mektebindeki muallimlere, hiç yardımlarını esirgemezdi, gerek onarım, gerek ısınma
Gerek kırtasiye, milli bayramlarda bayrak ve tebeşir için katkı yapardı
Çünkü köyümüzde bir mektep,3 mualim bir jandarma karakolu altı asker bir komutan T.C.Devletinin birer temsilcileri olarak seve, seve görevlerini icra ederlerdi
Hele 23 Nisan Egemenlik ve çocuk Bayramları,19 Mayıs Gençlik ve Spor Atayı anma ve 27 mayıs anayasa ve hürriyet bayramı
30 Ağustos Zafer Bayramı,29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 10 Kasım Atayı anma günü çok görkemli ve anlamlı kutlanırdı köy meydanında
Köy meydanı askerlerimiz sayesinde Türk Bayrağı ile donatılırdı, renga renk balonlarla, grafon kâğıdından yapılan zincirlerle süslenirdi
Bayramlarda köy şeref kürsüsünde Tören sahibi olarak Mektep başmuallimi, yanında Karakol kumandanı, yanında köy muhtarı, azaları ve köyün ileri gelenleri, yani askerliğini çavuş onbaşı olarak yapan köyde söz sahibi ve saygınlığı olan kişiler vardı
Mektebimiz de iki dershane vardı, 1,2,3, sınıf talebeleri bir sınıfta,4,5 sınıf öğrencileri bir başka sınıfta ders görürlerdi, siyah önlük beyaz yaka giyerlerdi hepsi, toplam 60 öğrenci vardı mezun olan önlüğünü okula bir başka öğrenci giysin diye bırakırdı, okul yakalarında ve önlüklerin dikilmesinde fakir ailelere eğitmenler katkı yapardı kara lastik ayakkabı dâhil maaşlarından alırlardı
Gelelim yaşamın diğer yürek sızlatan çirkin yüzüne, yazımın başlığında da dedim ya, hırsızlık utanmazlık, bazılarının fıtratında var diye
365 köyün ağası Ali şan bey bir gün köyümüze ziyarete geldi, Dedem Hasan çavuşa, dedem aksakallı askerde çavuşluk yapmış sözü geçen cesur biri
Ali şan Bey köyümüze geliyor diye köylü toprak damların üzerine çıkmış bir ağanın gelişini bekliyor
Ben o zaman 6 yaşında kara kuru bir çocuktum, yaşananları iyi hatırlıyorum
Dedemde köy odamızı bir güzel temizletmiş, sekilerin üzerine yeni şilteli yün döşekleri serdirmiş ağanın rahat oturması için ağaya hizmet için birkaç genç ve hizmetten anlayan tecrübeli kişi görevlendirmiş ağanın gelişini bekliyor
Köy bekçisi geldi Hasan Çavuş, Hasan çavuş, ne oldu bekçi ne oldu?,
Ağa köyümüze giriş yaptı bey haberin ola, dedem odadaki küçük aynada son kez aksakalını taradı, bıyıklarını burarak düzeltti evin dışına çıktı ağayı bekledi,
Bir yandan da köy karakol kumandanına köy muallimlerine haber saldı tereyağlı bulgur pilavı ve ağa için hazırlanan tandır kebabını beraber yemeleri için davet etti
Bizde çıktık toprak damın üstüne ağanın gelişini alkışladık birkaç çocuk arkadaşımla bize öyle tembih edilmişti dedem tarafından
Ortada Kelli felli, kır at üstünde elinde gümüş saplı kamçısı, körük paçalı düğmeli pantolonu üstünde deri ceketli, çatık kaşlı hindi gibi kabarmış düzgün giyimli uzun deri sivri uçlu çizmeli bir fiyakalı kır at üzerinde ayakları özen gide atı yürümesi için tekmeleyen kısa boylu adam sağın
Sağında solunda cılız iki ata binmiş, şapkalı uzun boylu şapkalı iki kara kuru maraba adam
Dedem ağayı birkaç adım evin kapısından çıkarak gülerek ağam hoş geldiniz sefalar getirdiniz köyümüze onur verdiniz, şeref kattınız bağlamasından sonra
Bir maraba hızlıca atından eğilerek ağanın özengideki çizmesini çıkardı, ceketinin koluyla tozunu aldı, eğildi ağa bu marabanın sırtına basarak attan indi
Dedemle selam vererek el sıkıştı onlar köy odasındaki yün döşekler üzerinde oturma düzeni alırken
Seyis ve marabalarda ağanın atını ve kendi atlarını ahıra çekerek, yem ve tımar işleri ile uğraşmaya başladılar
Dedemde bir kuzu kestirip, tandır damında kebap işinden anlayan bir köylü amcaya görev vermiş,
Tereyağlı et suyunda bulgur pilavı ve tandırda bir kuzu çevirmesi, yanında kalaylı ibrik ve bakır maşrapalarda köpüklü yayık ayranı,
Köy kızlarının kâğıt gibi ince açtığı saçta pişirilen lavaş ekmek ve yanında tereyağlı kavrulmuş, cevizli un helvası
Menü kokusu köye yayılmıştı yutkunup duruyorduk ağadan artsada, biz de yesek diye hayal kuruyorduk
Tandır kebabı pişiren köylümüz, ağaya sofra hazırlarken üstü kebap kokmasın olur ya ağa tiksinir düşüncesiyle birkaç adım ötedeki evine üstünü değiştirip, temiz işliğini ve pantolonunu giyip koca ağanın karşısına temiz kıyafetle servis yapmak için üstünü değiştirmeye gitmiş
Bir bağırtı bir fiskos, bir telaş koptu evimizde, babaannem kebap yok tandırda ey vah dizlerini dövüyor, ağaya mahcup olduk Hasan çavuş duymasın yoksa bizi lime, lime doğrar deyip ağlamaya başlıyor
Köy Kumandanıda iki asker eşliğinde cipinden indi dedem köy kumandanını da hoş beşle elini sıkarak içeri davet etti, köy mualimleride geldi, kumandana eşlik den iki, askeride küçük odaya aldı
Onlara da ayrı bir sofra kurulacaktı, ağanın marabaları da bu odaya davet edildi
Köy odamızda koyu neşeli bir sohbet başladı
Meğer köyde bir yaşlı teyzemiz(H…….) teyze bu güzel kebap kokusuna dayanamayıp dedemi ağaya komutana muallimlere mahcup düşürmek için kebabı çalmış evindeki tandırda saklamış
Birazda aralarında uzun yıllardan beri gelen husumet te varmış
Hemen babaannem ev halkı evin kilerinde toplanmış evleri kebabı bulmak için aramaya gizlice karar vermişler
Hemen etrafı fazla yaygaraya vermeden evleri tek, tek aramaya karar vermişler,bir ara baba annem ya demiş bu darbeyi bize husumetli olan H …..kadın yapmasın hemen tandır damına koşmuş tandırına bakmış ,bakmış ki kebap orada derin bir ohh çekmiş Allah şükretmiş üzerindeki telaşı attıktan sonra başka komşularında gelmesi üzerine H…teyzeden kebabı alıp eve getirmişler
Derin bir oh ile yaşanan bu talihsiz vakadan sonra gönül rahatlığı ile konuklara servis yapmışlar
Daha sonra aynı olay köyde birkaç evde dahi tekrarlanınca H….kadının bu olayı bir gelenek haline getirdiği ni anlamışlar ve böyle önemli yemek günlerinde hep H….kadını izlemeye almışlar Köyümüzde yaşanan bu talihsiz yüz kızartan vakalardan sonra şu aklıma geldi demek ki çalmak çırpmak,bazı zihniyetlerin fıtratında varmış
Allah tüm insanlığı ve ülke insanımı böylelerinden esirgeye
_____Ali Cemal AĞIRMAN______
YORUMLAR
Güzel yazı dizeleriydi. Tebrikler. Acemi birliğinde 3-4 tim bir koğuşta kalıyorduk. Ben tim çavuşuydum. Günlük traşımı ben sıra olmadan halledeyim diye gece wc ye kalktığım zaman hemen yapardım. Yine günlerden bir gün kalktığımda koğuş nöbetçisinin dolapları açıp açıp gittiğini gördüm. İster istemez dikkat kesildim. Dolaplardan bir şeyler alıp ceplerine atıyordu. Hemen ışığı açtım ve bağırdım ne yapıyorsun orada diye. Kem küm etmeye başladı. O kişide sıkıntılı kişi yani eli uzun diyorlardı. Sesimi duyan diğer arkadaşlar da ayağa kalktı. Çocuğa yermisin yemez misin misali güzelce dövdük. ekrar yapacak mısın? diye sorduğumuzda; söz abi bu koğuşta yapmayacağım diyordu. Onca sopadan sonra hırsızlık yaptığına hala pişman değil bize karşı yapmayacağını fakat diğer koğuş arkadaşlarına yaparım diyordu. Öyle deyince tekrar dövmeye başladık. Tamam tamam demesiyle bıraktık. Çocuk belki de ömrü hayatı boyunca bir kere doğru söyledi. 75 günlük acemi birliği boyunca bizim koğuştan hiç bir şey çalınmadı. Yan koğuşlara gelince her gün bir şeyleri eksildiğinden dert yanıyorlarlardı. Biz bu hırsız çocuğu ne kadar da takip etsek mutlaka bir yolunu bulup yan koğuşlara dadanıyordu. Hırsızlık bir kişinin fıtratında varsa engellemek mümkün değil. Allahım bu gibi insanlardan bizi korusun.
şair67
Oğulda kalkacak müslümanlıktan, secdeden,cumadan,camiden namazdan dem vuracak insanımızda buna tabiiki inanacak
Şu dingili bozuk dünyaya bir bakın hele, ne kadarda çabuk değişiyor ahlak ve fazilet
saygı ile şairim