- 1043 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞU MEŞ'UM YILBAŞI-NOEL MELANETİ NERDEN ÇIKTI?.....
BU YILBAŞI REZALETİ NEREDEN ÇIKTI?...
Yarım yüzyılı aşkın bir süreden beri miladi takvimin benimsendiği ülkemizde, “yılbaşı” tabiriyle miladi yılın ilk ayının ilk günü olan 1 Ocak kastedilir.
Yılbaşı kutlamaları denilince de eski yılın sona erip yeni yıla geçildiği 31 Aralık/1 Ocak gecesi yapılan eğlence ve faaliyetler anlaşılır.
Ancak yılbaşı eğlenceleri, ilk bakışta yeni yıla girişin kutlamaları gibi gözükmekle birlikte bunun hıristiyan Batı’nın Noel bayramıyla da yakın ilgisi bulunmaktadır.
YILBAŞI HRİSTİYANLARIN DİNİ BAYRAMI...
Hıristiyan Batı’da miladi takvimin başlangıcına esas olarak Hz. İsa’nın doğum tarihi alınmış ve bu giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir.
Bu bakımdan hıristiyanlar aralık ayının son haftasını, doğumun arefesini teşkil etmesi bakımından, en önemli dini bayramları olarak kabul etmişlerdir.
Bu hafta içerisinde hıristiyanlar kiliseye giderler, ayrıca birbirlerini ziyaret edip hediyeleşirler. Dini bir atmosfer içinde geçen Noel bayramı akabinde ise, yeni yıla giriş büyük bir çılgınlıkla, lüks ve israfla kutlanır.
YILBAŞI HİÇBİR KÜLTÜREL VE GELENEKSEL TEMELE SAHİP DEĞİLDİR...
Toplumumuzda ve diğer müslüman toplumlarda “yılbaşı kutlaması” adı altında düzenlenen eğlence toplantıları ise, hiçbir kültürel ve geleneksel temele sahip değildir.
Bu bakımdan hıristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamaları Batı’nın körü körüne taklit edilmesinin veya hıristiyan Batı’nın kültür ihracının bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Ülkemizde öteden beri yılbaşı kut-lamalarıyla ilgili olarak yapılan tenkitler ve gösterilen hassasiyet de buradan kaynaklanır.
Yoksa hicri yıl-başı da miladi yılbaşı da birbirlerine dini yönden ü-tünlükleri bulunmayan ve zaman ölçmede esas alınan iki ayrı başlangıç noktasıdır.
YILBAŞI KUTLAMALARI VE TEBRİKLEŞMELER TABİİ KARŞILANAMAZ...
İslam’daki bazı hükümler açısından ayların ve yılların kameri, yani ayın hareketlerini esas alan takvimle hesaplanmasının önem taşıyor olması ile bu konunun birbirine karıştırılmaması gerekir.
Ancak Hz. Peygamber’in müslümanlara diğer dini topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci ve kültür değerleri manzumesi kazandırmak için gayret ettiği, bu uğurda saç-sakal, kılık-kıyafet, yeme-içme adabı da dahil pek çok konuda tavsiyede bulunduğu düşünülürse, yılbaşı kutlamalarının, sıradan bir kutlama olarak algılanması ve tabii karşılanması mümkün olmaz.
Aksine, toplumumuzda kültürel tahribata, kimlik bunalımına yol açtığı, yeni yetişen kuşakları kendi öz değerlerinden ve geleneklerinden koparıp Batı’nın önce hayat tarzına alıştırdığı, sonra değer ve inanç esaslarına sıcak bakmaya ve giderek onları benimsemeye götürdüğü dikkate alınırsa, yılbaşı kutlaması, Noel ağacı süslemesi, Noel babanın hediye bırakması gibi adetlerin terkedilerek kendi kültür ve değerlerimizden kaynaklanan alternatif program ve faaliyetlerin yerleşmesine çalışmanın önemi ortaya çıkar.
Günümüzde toplumların kültürel değerlerini, hatta itikadi ve ahlaki eğilimlerini, sahip oldukları hayat tarzı, ekonomik yapı, yerleşim ve ulaşım imkanı, iklim ve çevre, eğitim, folklor, örf ve adet gibi ilk bakışta konuyla ilgisiz gözüken birçok hususu derinden etkilemekte ve sonuçta mekanizma kendi değerlerini üretmektedir.
Avrupa’daki müslüman-Türk işçilerimizin çocukları ve torunlarının bugün Batı’nın kültür ve gelenekleri altında nasıl değiştiği ve giderek o toplumla bütünleşmeye başladığı iyi izlenirse toplumumuza yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve adetlere karşı duyarlı olunmasının önemi daha iyi anlaşılır.
Bunun için alınabilecek bir önlem de, kendi kültürel mirasımızdan ve dini anlayış ve heye-canımızdan kaynaklanan değerleri, gelenek ve adetleri iyileştirerek yaşatmaya ve geliştirmeye çalışmak olabilir.
***
Müslümanın yılbaşısı Hicri ayın ilk ayı olan Muharrem ayının birinci günüdür.Hicri tarihin başlangıcı şu şekilde gerçekleşmiştir.
Hz.Ömer ra.eshabı kiramı toplayarak onlara,Tarih hangi günden yazılsın diye sual ettiler.
Kimisi Peygamber Efendimizin doğum gününün esas alınmasını,kimi Peygamberliğin geldiği günün esas alınmasını öne sürdüler.
Hz.Ali kv.ise -Allah Resulünün Mekkeden Medineye hicret ettiği günün itibaren tarih başlangıcı kabul edilsin önerisinde bulundular.
Bunun üzerine Hz.Ömer ra.Efendimiz,
-Hicret hakla batıl arasını ayırmıştır.Öyleyse tarih hicretten itibaren başlasın yazılsın dediler.
Sonrasında hangi aydan başlayalım diye sorulunca bazıları Recep ayından bazıları Ramazan ayından başlayalım dediler.
Hz.Osman ra.Efendimiz ise
- Muharrem ayından başlayalım o hem haram aydır hem senenin ilk ayıdır hem de insanların hacdan döndüğü aydır buyurdular.
Bunun üzerine oy birliği ile muharrem ayının hicri senenin başı olması kabul edildi.
Hicret hak yolda canını ve malını gayretini sarfetmenin ne manaya geldiğinin bir semboludür.
Peygamberin sav.ve eshabının Mekkeden Medineye hicreti hakla batılı ayıran bir gündür.
***
YILBAŞI KUTLAMAK GÜNAH MIDIR?
“Zulüm yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz de yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hûd, 113)
"O (Allah) size Kitapta: "Allah’ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır" (Nisa, 140)
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır.” (Ebu Davud Libas, 4; Müsned,11/50)
Şeklî taklit itikadî taklide götürür
İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiği ve büyük gördüğünü taklit eder. Şeklî taklit itikadî taklide götürür. Yani Hıristiyanların bayramını kutlamak İslami esasları kabul etmiş bir kimsenin inancını sarsabilir.
Bu nedenle Hıristiyanların âdeti olan miladi yılbaşını kutlamak Müslüman bir kimse için caiz değildir. İslamiyet’te miladi yılbaşı değil hicri yılbaşı kabul edilir.(Fetvalarla Çağdaş Hayat)
Yani İslamiyet’te yılbaşı gecesi Muharrem ayının birinci gecesidir. Müslümanlara ait olan Hicri yılbaşını tebrik etmek veya kutlamakta ise bir mahzur yoktur.
Müslüman’ın, bir başka dinin alameti olan bir fiili isteyerek yapması küfürdür
Yılbaşı gibi başka inançların alameti olan günlere, kutlama maksadıyla katılmak aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi almak, ziyafet çekmek caiz görülmemiştir.
Bu hareketleri yapmakta ısrar eden ve tevbe etmemiş bir insanın imanı çok ciddi bir tehlike altındadır.
Hatta Hanefî âlimlerinin bu konudaki görüşü şöyledir:
Başka inançların gereği olan bayram ve kutlamalara katılan ve bundan tevbe etmeyen onlar gibi kâfirdir.
Dolayısı ile Müslüman bir kimsenin, böyleleriyle oturması, kesmede ve pişirmede onlara yardımcı olması onu günahkâr yapar. (Türkmanî, Kitabu’l-üma fî’havâdisi ve’l-bida’, 1/293-94.)
YILBAŞI GECESİNDE NE YAPMALIDIR?
Yılbaşı gecesi nasıl geçirilmelidir .
*İnsanların zevk ve eğlenceye düştüğü bir gecede bir Müslüman dinine yakışır bir tarzda davranmalıdır.
*Yılbaşı gecesinde Allah’ın razı olmadığı pek çok durum meydana gelmektedir.
*Bir Müslüman’ın o gecede Allah’ı razı edecek ibadetlerde bulunması elbette ki güzel olacaktır.
*Yeni bir yıla başlayan Müslüman geride bıraktığı bir yılda Allah’ın rızasına uygun olan ve olmayan amellerinin muhasebesini yapabilir.
*O gecede müminlere yakışan namazlarını eda ettikten sonra,Kuranı Kerim okuyarak,dini sohbet dinleyerek ve kaza namazları varsa onları kılarak senenin bu son anlarını Allahımızın istediği bir biçimde tamamlamak olacaktır.
*Bazı sivil toplum kuruluşlarının tertip ettği sohbet,Mekkenin Fethi kutlamalarına iştirak ederek geçirmelidir.
*Senenin son gecesi olması hasebiyle günahımıza keffaret olarak bilenlerin bir tesbih namazı kılmalarıda iyi olacaktır.
Buradan hareketle Müslümanların İslam dışı diğer bayramları kutlaması, bunlara iştirak etmesi ve Allah’ın rızasına uygun olmayan düşüncelerin ürünü olan fiilleri bayram olarak kabul etmesi, küfre destek olmaktan başka bir şey değildir.
İslâm dışı dinlerin törenlerine iştirak edip, dinî merasimlerine katılmak imanı zedeleyecek bir davranıştır. (Fetava-i Hindiyye)
***
MÜSLÜMAN OLMAYANLARA BENZEMEK İSLAMDA YASAKLANMIŞTIR..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ümmetinin sözlerinde ve fiillerinde hâsılı her hususta Müslüman olmayanlara benzemelerini yasaklamıştır.
Hristiyan ve Yahudiler Aşura günü oruç tuttukları için, ashabına bir gün önce veya bir gün sonrasıyla oruç tutmalarını emretmişlerdir.
Selam verme hususunda Hıristiyan ve Yahudilere benzememelerini emretmiştir.
Namaz vakitlerini ilan için ateş yakmak, çan çalmak gibi teklifler
-Müslüman olmayanlara benzemek olacağından- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından kabul edilmemiştir.
Gayr-i Müslimlerin ibadet vakitlerinde namaz kılmak, onlara benzemek olacağından mekruh görülmüştür.
Daha birçok hususta onlara benzemeyi yasaklamıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde :
’Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm’"Kim bir topluluğa benzerse, o kimse onlardandır." buyurmuştur.
Bu benzeme, bayramlarına, kıymet verdikleri günlere, haç, zünnar gibi şeylere kıymet vermek gibi hususlardadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde:
"Ümmetim, kendinden evvelki ümmetlerin yolunu karış karış, arşın arşın takip etmedikçe kıyamet kopmaz." buyurdular.
Bu hadîs-i şerîfte, Müslümanların diğer ümmetlerin ahlâka aykırı hal ve hareketlerini takip ve taklid etmeleri yasaklanmıştır.
Şüphesiz her dinin ve her topluluğun kendine has bir örf ve adeti vardır.
Müslümanların hiçbir dini ve hiç bir milleti taklide ihtiyacı olmayan bir medeniyeti ve hususiyeti vardır.
Furkan sûresinin "Ve onlar (sâlih kullar) yalan yere şâhitlik etmezler (yalan söylenilen yerlerde durmazlar), faydasız bir şeye rastladıkları zaman yüz çevirip geçer giderler." meâlindeki 72. âyet-i kerîmenin tefsîrinde bazı müfessirler "onlar müşriklerin bayramlarına uğramazlar, orada hazır olup durmazlar." diye tefsir etmişlerdir.
***
Maalesef son yıllarda bu yılbaşı kutlamalarının İslami kesimde de farkında olmadan yayıldığı gözümüzden kaçmamaktadır.
Bir çok sözde muhafazakar AVMler vitrinlerini süslemekte,Çin malı yılbaşı süslerini satmakta ve reklamlarında hindi,çerez,içeceklerin olduğunu ilan etmektedirler.
Yine son yıllarda dini hassasiyeti az insanlarımızda mesajlaşma,ve telefonla yılbaşı kutlaması yapılmaktadır.
Bunun ilerisi yılbaşının her yerde alenen kutlanması,meydanlarda tepişmeleri ve zinanın serbestce sergilenmesi olacaktır.
Tıpkı faize,piyangoya alıştırıldığımız,kredilerle milletin boğazına kadar faiz bataklığına batırıldığı gibi.
Bizler maalesef Batıyı geçeceğiz bu konularda.
Zinanın serbest olduğunu unutmuşum.
Bu yıl Devlet millet daha çok eğlensin diye Yılbaşı tatilini dört güne de çıkarmış..
Bol bol alışveriş yapsınlar,yeni yıla mutlu,sarhoşca girsinler,olan bitenin farkına varmasınlar diye..
İspanya veya İtalya olsa gerek diktatör üç F ile 30 yıl idare etmiş derler.Bizde diktatör yok yanlış anlaşılmasın.
Futbol,festival ve fiesta ile...
***
İSLAMA GÖRE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMANIN HÜKMÜ..
Bir zamanların İslam diyarı olan coğrafyalarda yaşayan genetik Müslümanlarda (!) son 30 senedir, teknolojinin de hızla gelişmesiyle Batıdan etkilenme ve bunun neticesinde maymun meslekiyatı olan taklitçilikte bir o kadar hız kazanmış, bunun neticesinde kafir batıyı her pis işlerde örnek alır olmuşlardır.
---- Bu pis işlerden bazıları doğum günleri , evlilik yıldönümleri , sevgililer günü, anneler-babalar günü, yeni yıl-yılbaşı (Noel) vs. kutlanmalarıdır.
Oysa Müslümanların kutlayacakları günleri belirlenmiştir.
"Enes bin. Malik(ra) dan şöyle bir rivayet vardır :
Rasulullah (sav) Medine--i Münevvereye teşrif ettiklerinde Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günleri vardı. Efendimiz:
-’Bu günler neyin nesidir?’ dedi.
-Dediler ki: -’Biz cahiliyye devrinde bu günlerde eğlenirdik (Ya Rasulullah) ’Bunun üzerine Rasulullah (sav): -’Şüphesiz Allah (cc) size bu günlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve fıtır günlerini (Kurban ve Ramazan Bayramlarını)verdi’"
( Medinelilerin kutladığı günler Bunların biri Nevrûz, diğeri de Mihrican’dı. Nevrûz Mart ayının 21de , Mihrican’da Eylül’ün 21’de kutlanırdı. )
(Ebu Davud (4/ 258) K.Salat Bab: 239 Hadis no: 1134)
Kim bir kavmin(topluluğun) karartısını (yaptıkları işleri) çoğaltırsa o da onlardandır. Ve kim bir kavmin amelinden razı olursa onların amellerinde ortaktır."
(Kim hangi kavmin karartısını çoğaltıyorsa, sayısını çoğaltıyorsa o da ondandır. Kim iman tarafının görüşlerini, amellerini, hükümlerini, bayramlarını beğeniyor kabul ediyorsa ondandır. Kimde kafirlerin görüşlerini, amellerini, hükümlerini, bayramlarını beğeniyorsa o da ondandır. )
(İbni kesir Cami’u-Mesanid ve’s-Sünen (27/308) hadis no: 589)
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: "Dinlerini parça parça edip, gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur..."(En’am: 159)
--Şeyhul islam Ebussud hazretleri şöyle buyuruyor..: "Bu ayet-i Kerime onlardan her bakımdan uzak kalmayı gerektirmektedir. Bütün meselelerde olmayıp sadece bir kısım meselelerde dahi olsa onların inançlarına tabi olanlar, tabi oldukları şeyde onlarla beraberdirler. Çünkü bu: "Ben bundanım, bu da bendendir" diyen kimsenin ifadesine benzemektedir ve bununla adeta şu söylenmek istenmiştir: "Ben, onun türündenim, o da benim türümdendir."
Çünkü iki şahıs, ancak tür noktasında birleşirler. Nitekim: "Onlar birbirlerindendir..."(Tevbe: 67) ayet-i Kerimesinde ifade buyrulan da budur. Rasulullah (s.a.v.) de Ali’ye (r.a.) şöyle buyurmuştur: "Sen bendensin, ben de sendenim."
(Buhari Fedailu Ashabinnebi: 9, Müslim Cihad: 90, Tirmizi Menakıb: 20, İbni Mace Mukaddime: 11, Ahmed: 1/170, 177 3/22, Camiu’l-Usül: 6/33.)
(Kişi bu tür günleri kutlayarak, sorduğumuz zaman ümmeti olmakla övündüğü peygamberimizi (sav) değil aksine savaştığı necis kafirleri örnek almış ve benzemiş olur.)
Dinimizde yaş günü bu günkü yapılan tarzda kutlaması diye bir uygulama yoktur. Ancak, her yıl ömür takviminden düşen bir yaprağın nelerle dolu olduğuna bakmalı, onun muhasebesini yapmalı, kıyamet günü gelip hesaba çekilmeden kendini hesaba çekmeli, yarın karşısına çıkmasını, yüzünü güldürmesini istediği işleri çoğaltmalı, yüzünü kızartacak davranışları varsa onları tövbe edip affettirmeli, benzeri kötülükleri bir daha yapmamaya kendini zorlamalı, her yaş yılının bir öncekine nazaran daha olgun maddî-manevî daha karlı olmasına dikkat etmeli. Yoksa Müslüman sadece yaşı sayısınca mum söndürmenin saçmalığına kendini kaptırmamalıdır.
Bu günku yapılan tarzda (mumlu ve tepinmeli) Doğum günü kutlamak, Yahudi ve Hristiyanların âdetidir. Dolayısıyla doğum günü kutlamak caiz değildir!
Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Yahudi ve Hristiyanlara uymayı yasaklıyor.
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim bir kavme benzemek isterse, o kimse onlardandır’ buyurdu.”
Ebu Davud 4031, Albânî İrva 1269
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır! Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.”
Maide 51
ANNELER GÜNÜ, BABALAR GÜNÜ, SEVGİLİLER GÜNÜ, EVLİLİK YILDÖNÜMÜ GİBİ ADETLERİN İSLAMLA KURAN-I KERİM SÜNNET-İ SENİYYE İLE YAKINDAN UZAKTAN ALAKASI YOKTUR.BUNLAR HIRİSTİYAN VE YAHUDİ ADETLERİDİR...
.
İŞİN ÖZÜ (İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAYAN, YAŞADIĞI GİBİ İNANMAYA BAŞLAR)
Şerife Şevval Kardelen
***
İslâm dîninin inanç, ibâdet ve muamelelerle alâkalı emir ve yasaklarına uyulmasının yanı sıra, tatbik edilmesi gereken bazı temel ahlâkî düsturları da vardır.
Meselâ bunların en önde gelenlerinden biri; Müslüman’ın ferdî, âilevî ve ictimâî hayatın her safhasında bâtıl ve
muharref (hükmü kalkmış, aslından uzaklaştırılmış) dinlerin mensuplarının, kısacası gayr-i müslimlerin örf,
âdet ve an’ânelerine benzemekten şiddetle sakınıp uzak durmasıdır.
İslâmiyet, ferdî-âilevî ve ictimâî hayatın hiçbir safhasında çizdiği çerçevenin dışına çıkılmasına müsâade
etmemiş... Kur’ân-ı Kerim’de, bizlere bütün yönleriyle tanıttığı ehl-i kitâba, diğer bâtıl ve muharref dinlerin
mensuplarına, müşriklere, budistlere, ateistlere benzenilmesine ruhsat vermemiştir. ,
Onun içindir ki Müslümanlar’ın; Yahûdi, Hıristiyan, Budist ve dinsizlerle kaynaşmalarına sebep olacak
taklitlerden, benzeşmelerden kaçınmaları ve her hâlükârda İslâmî hüviyetlerini muhâfaza etmeleri
emredilmiştir.
Zira en basitinden en mühimmine; âdetlerden, ibâdet ve i’tikat esaslarına kadar herhangi bir noktada
benzeşme, daha büyük benzeşmelere vesîle olmaktadır.
Gayr-i müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“(Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(mişkatül mesabih)
“(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.”(Tirmizi sünen-2696)
Başka bir hadîs-i şerifte de, “Siz karış karış, adım adım sizden öncekilerin (Yahûdi ve Hıristiyanlar’ın) yoluna
uyacaksınız.
O kadar ki; onlar bir keler deliğine girecek olsalar, siz de (modadır düşüncesiyle) onları tâkip edeceksiniz...”(mişkatül mesabih-5361)buyurularak Müslümanlar’ın, başta Yahûdiler ve Hıristiyanlar olmak üzere gayr-i müslimleri taklit etmek,
onlara benzemek felâketine düşecekleri mu’cizevî bir şekilde bildirilmiştir.
Yine Efendimiz (s.a.v.), kişinin iman, amel ve ahlâk za’fını olanca çıplaklığıyla ortaya koyan bu örf-âdet ve
an’ânelerde gayr-i müslimlere benzeme şaşkınlığının, ne kadar hayâsızca ve çirkin hadlere ulaşacağını da, şu
mübârek sözleriyle haber vermişlerdir:
“Onlardan biri hanımıyla yolda cinsî yakınlıkta bulunsa, siz de aynısını yapacaksınız!”(camiüs sağır c.2-122)
Bugün, Batı’dan ithal edilmiş âdet, merâsim ve kutlamaları ile; içki, kumar ve fuhuş gibi şeytânî tuzakları ile;
bâtıl mesajlarla yüklü basını-medyası ve gayr-i İslâmî kılık-kıyâfetleri ile Müslüman cemiyetler –maalesef–
Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.), tehlikesine işâret buyurduğu ölçülerde yabancılara benzeme felâketiyle karşı
karşıyadır.
Ancak bütün bu menfî gelişmelere rağmen biz mü’minler, İslâmî usûl ve esaslara dönerek gayr-i müslimlere benzeme akımına reaksiyon göstermeye mecburuz.
Bu kudsî mükellefiyetimiz sebebiyledir ki; öncelikle bâtıl ve muharref din mensuplarına benzemenin, onları
taklit etmenin dinimiz açısından hükmünün ne olduğunu bilmemiz lâzımdır. Bunu da iki grupta inceleyebiliriz:
1. Mubah olan yani mes’ûliyeti gerektirmeyen benzemeler...
2. Mekruh veya haram olan, dolayısıyla mes’ûliyeti de beraberinde getiren benzemeler...
Meselâ ilim ve teknikte kullanılan metodlardaki taklitler-benzeşmeler... O alandaki gelişme ve değişmeleri
tâkip etmek... Bunlar günah değil mubahtır, hatta teşvik edilmiştir.
Canlı resimler ihtivâ eden duvar halıları, süs yastıkları ve tablolarla evlerin tefrîş edilmesi veya canlı varlıkların
resimleri ile motifli elbiseler giyilmesi mekruhtur, günahtır. Zira bunlarda putperestlere benzeme durumu
vardır.(kitabul istihsan-5-226)
İbn-i Hibbân’ın (rh.) rivâyetine göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, duvarların kumaşlarla örtülmesini
yasaklamıştır.
Âlimlerimiz de; duvarların ipekli kumaşlarla örtülmesi tahrîmen, ipeksiz kumaşlarla meselâ yün halılarla
örtülmesi ise tenzîhen mekruhtur; zira gösterişten ibârettir, demişlerdir.
Birtakım âdet ve an’ânelerde Yahûdi ve Hıristiyanlar gibi ehl-i kitâbın mensuplarına uymak...
Yahut diğer gayr-i müslimlere hâs olup İslâm’ın emir ve yasakları ile çatışan hususlarda onlara benzemek ise
haramdır.
Bu gibi günahlar, kendisinde küfür sıfatı bulunan günahlardır ki, şiddetle kaçınılması gerekir.
Zira bunun temizliği, ancak cehennem ateşiyle mümkündür.
Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Müslüman olmayan milletlerin bayramlarının ve kutsal kabul
ettikleri günlerin onlar gibi kutlanmasını yasaklamıştır.
Binâenaleyh gayr-i müslimlerce değer verilen Milâdi yılbaşı gecesini çamlarla, hindilerle, içkilerle (ki zaten
haramdır) veya âile toplantılarıyla kutlamak...
Yahut bu maksatla televizyonlardaki sözüm ona kutlama proğramlarını seyretmek...
Ya da bu yapılanları kabul ve tasvip ederek Müslüman kardeşleriyle “yeni yıl kutlamaları”nda bulunmak,
hediyeleşmek dînî ölçülerimize göre son derece tehlikelidir!
Hüküm bakımından haram olan bu amelî-ahlâkî taklit ve benzemeler, fâilini günahkâr kılar. Muvakkat da olsa
onu âhirette azâba dûçâr eder...
Şayet bu benzeme i’tikatla alâkalı hususlarda ise, sahibi cehennemin ebedî azâbına müstehak olur.
Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki, “Kim (meşru’ görerek) Allâh’a ve Resûlü’ne karşı gelir, Allâh’ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî olarak kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”(nisa suresi -14)
Hulâsa, İslâm’ın bir vicdan meselesi olduğunu söylemek, Müslüman’ın hayatının onun ölçülerine göre
düzenlenmesi gerektiğine inanmamak ve böylece gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerini, bayram ve
merâsimlerini, töre ve törenlerini paylaşmak –Allah korusun– mü’mini mânevî uçurumlara sürükler!..
O bakımdan Müslüman olarak doğan bizler, Müslüman olarak yaşamaya ve Müslüman olarak ruhumuzu teslim
etmeye gayret göstermeliyiz.
Rabb’imizin lûtuf ve ihsânı olan bu İslâm nimeti ve Ümmet-i Muhammed’den olma nimetinin kıymetini
bilmeliyiz ki, Müslüman olmayanlara benzemekten sakınarak dünyamızı izzetle, âhiretimizi de saâdetle
yaşayabilelim.
Bunun için de İslâm’ı iyi öğrenmeli, sünnetlere tâbi olup bid’atlerden kaçınmalıyız... Her türlü haram, mekruh
ve şüphelilerden, hele de “yılbaşı kutlamaları”ndan mutlaka uzak durmalıyız. ,
Aksi takdirde âkıbet husrân olur!
“Rabb’imiz Allah’tır’ deyip sonra da (bütün hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emirlerini, Resûlü’nün sünnetini esas
alarak) dosdoğru yaşayanlara; (evet) onlara (kıyâmet gününde) hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir
de. (Çünkü) onlar, cennet ehlidirler.
Yapmakta oldukları (güzel amel ve hareketlerine) mükâfat olmak üzere,
orada ebedî kalacaklardır.”(ahkaf suresi 13-14)
İMAMI RABBANİ HAZRETLERİNİN MEKTUBAT’INDAN...
453. Mektup:
Nitekim ehi-i islâm’ın cahilleri, bilhassa kadın kısımları küffarın belli günlerinde küfür merasimini icra etmektedirler. Bunları kendileri için de bayram kabul edip kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlara benzeyen hediyeler yollamaktadırlar.
Zarflarını dahi küffar gibi o mevsimde boyarlar. Ayrıca onları kırmızı pirinçle doldurduktan sonra yollarlar. O mevsime de tam manası ile itina ederler.
Bütün bu anlatılanlar şirktir ve Allah’ın dinine karşı küfürdür.
266. Mektup:
Kalbde îmân bulunduğuna alâmet, küfrden teberrî etmek, kaçınmakdır ve kâfirlikden, kâfirlere mahsûs olan şeylerden meselâ beline zünnâr bağlamak ve bunun gibi, kâfirlik alâmeti olan şeyleri kullanmakdan sakınmakdır. Küfrden teberrî demek, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemekdir.
Kâfirler, kuvvetli, hâkim olup da, zararlarından korkulduğu zemân, kalbi ile sevmemek, korku olmadığı zemân, hem kalb, hem de her vâsıta ile karşı koymak lâzımdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde sevgili Peygamberine sallallahü aleyhi ve sellem" kâfirleri ve münâfıkları sevmemeği, çalışıp, onlardan üstün olmağı emr ediyor.
Çünki, Allahü teâlânın ve Peygamberinin sallallahü aleyhi ve sellem" düşmanlarından uzak olmadıkça O ve Resûlü sevilmiş olmaz ve seviyorum demek doğru olmaz.
Bir kimse, îmânım var dese, fekat küfrden teberrî etmese, hem müslimânlığa, hem de dinsizliğe inanmış, iki dinli olmuş olur ki, bunlara (Mürted) denir. Bunlara münâfık gözü ile bakmak lâzımdır.
Kalbde îmân bulunması için, küfrden teberrî, elbette lâzımdır. Bu teberrînin en aşağı derecesi kalb ile teberrîdir. En yüksek, en iyi derecesi de, hem kalb ile hem kalıp ile olmakdır. Ya’nî, kalbdeki ayrılığı söz ile hareket ile belli etmekdir. Fârisî mısra’ tercemesi:
Düşmânlık etmedikce, dostluk olamaz!
İbrâhîm aleyhisselâmın bu kadar büyük olması ve bütün insanlar arasında, ikinciliği kazanması ve Peygamberler babası olmakla şereflenmesi, hep Allahü teâlânın düşmanlarından teberrî etmesi sebebi ile idi.
Allahü teâlâ, (Mümtehine) sûresinde meâlen, (Ey mü’minler! İbrâhîm aleyhisselâmın gösterdiği güzel yolda yürüyünüz! Ya’nî siz de, onun gibi ve onunla berâber bulunan mü’minler gibi olunuz! Onlar, kâfirlere dedi ki: Bizden sevgi beklemeyiniz! Çünki siz, Allahü teâlâyı dinlemeyip başkalarına tapıyorsunuz.
O tapdıklarınızı da sevmiyoruz. Sizin uydurma dîninize inanmıyoruz. Bu ayrılık, aramızda düşmanlığa sebeb oldu. Siz, Allahü teâlânın, bir olduğuna inanmadıkca ve emrlerini kabûl etmedikce bu ayrılık, kalbimizden silinmeyecek, her şeklde kendini gösterecekdir) buyuruyor.
Bu fakîre göre, Allahü teâlânın rızâsını ve sevgisini kazanmak için küfrden teberrî gibi, hiçbir amel ve ibâdet yokdur.
FÂİDE: Cehennemde sonsuz olarak yanmak, küfrün karşılığıdır. Burada denilir ki, bir kimse, îmânı varken, kâfirlerin rüsûm ve âdetlerini yapar, onların ibâdetlerine, âdetlerine, bayramlarına kıymet verirse, âlimlerimiz, bu kimsenin îmânının gideceğini, mürted olacağını bildiriyor. Zemânımız müslimânlarının çoğu, bu belâya yakalanmışdır.
Âlimlerimizin bu sözüne göre, zemânımızda, Hindistândaki müslimân denilen insanların çoğu, Cehennemde ebedî azâb çekeceklerdir. Hâlbuki Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Kalbinde zerre kadar îmânı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmıyacak, çıkarılacakdır). Sen buna ne dersin?
Cevâb: Şöyle deriz ki, bir kimse, dinde inanılması lâzım olan şeylerden, bir dânesine bile inanmamış veyâ şübhe etmiş ise veyâ beğenmemiş ise îmânı gider. Kâfir olur.
Cehennemde ebedî yanacakdır. Bir kimse, Kelime-i tevhîd söyleyip, bunun ma’nâsını kabûl eder, Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın Peygamberidir, her sözü doğrudur, güzeldir deyip, ona uygun olmıyanlar yanlışdır, fenâdır diye inanırsa ve son nefesinde de öyle ölüp, âhırete, bu îmân ile giderse, bu kimse, kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yapdıklarını yaparsa Cehenneme girer.
Amma, kalbinde zerre kadar îmânı olduğu için, Cehennemde sonsuz kalmaz. Bu fakîr, birgün, bir hasta ziyâretine gitmişdim. Ölüm hâlinde idi. Kalbine teveccüh etdim. Kalbi kararmış idi.
O zulmetin temizlenmesi için çok uğraşdım. Fâide vermedi. Uzun zemân yokladıkdan sonra, o siyâhlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları ve sıfatları olduğu ve kâfirler ile ve küfr ile olan bağlılığından, berâberliğinden olduğu anlaşıldı. O kadar uğraşdığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların ancak, küfrün cezâsı olan, Cehennem ateşi ile temizleneceği anlaşıldı. Fekat, kalbinde zerre kadar îmân nûru da görüldüğünden, bunun sâyesinde Cehennemden çıkarılacakdır.
Hastayı bu hâlde görünce, cenâze nemâzını kılayım mı, diye düşünceye daldım. Kalbimi uzun zemân yokladıkdan sonra, kılmak lâzım olduğunu anladım. Demek ki, kalbinde îmân varken kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenâze nemâzlarını kılmalıdır. Bunları kâfir bilmemelidir.
Nitekim bu gibilere, bugün [Hindistânda] böyle yapılmakdadır. Bunların, îmânları sâyesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır. Fekat, hiç îmânı olmıyanlara afv ve mağfiret yokdur ve küfrlerinin karşılığı olarak Cehennem azâbında sonsuz kalacaklardır.
Hulâsa, kâfirlerin âdet ve merâsimlerine katılanda, zerre kadar îmân varsa Cehennem azâbına girecek ise de, Cehennemde ebedî kalmıyacakdır. Îmânı olanlardan büyük günâh işleyenlere gelince, Allahü teâlâ, bu günâhları isterse afv eder, isterse günâhı temizleninceye kadar, Cehennemde azâb eder.
Bu fakîrin anladığına göre, Cehennem azâbı ister sonsuz olsun, ister bir zemân olsun, küfr için ve küfr sıfatları ve bulaşıklıkları içindir.
***
Onun için Ey Müslüman!
İslam Peygamberi Hz.Muhammed as.ın hürmetine,Onun Hicreti anısına,sen gel hicri yılbaşını kutla.
İslam Kültürünü,ve inancını,hamiyet ve izzetini muhafaza et..
Hristiyanların kutladığı NOEL den uzak durmaya gayret et.
Bir gecelik,bir kaç saatlik nefsani şehevi zevk alacağım diye dininden imanından olma!!!
***
”Ben Onların Bayramını değil yeni yılı kutluyorum.” Diyenler... ?
Miladi Yılbaşı Yani Hristiyan Aleminin christmas’ını Kutlayan Yani Bu geceye özel bir farklılık yapan bir Müslüma’nın Küfre düşme ve KAFİR olma TEHLİKESİ vardır,”Ben Onların Bayramını değil yeni yılı kutluyorum.” diyerek kendini aldatanlar bilsinlerki büyük bir yanlıştadırlar,
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin.Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar.Sizden kim onları dost edinirse, hiç kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
(MÂİDE suresi- 51 )
“Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır.”
(Hadis-i Şerif-Nakleden Ebu Davûd, Libas 4)
“Bizden gayrısının sünnetiyle amel eden bizden değildir”
(Hadis-i Şerif-Nakil Sahihu’l-Cami: 5439)
P.EFENDİMİZ (s.a.v)Yine şöyle buyuruyor:
“Bizden başkasına benzeyen bizden değildir.! Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemeyin.
(Sahihu’l-Cami: 5434)
Bir kimse kafirlerin bayramında kafire bayramın mübarek olsun dese kafir olur.”
( , Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat’a Göre Kitab’ül- Akaid, sh: 386..1996)
Kafirlerin işini güzel gören kimse, küfre girmiş olur. Bu bi’l-ittifak böyledir.”
(Nizamüddin ve Bir Heyet, Fetavay-i Hindiyye, C/4, sh:342. Akçağ Yay.1
YILBAŞI gecesini kutlayan o gece yapılan tüm haramlara ortak olur
dinimizde yılbaşı gecesi diye kavramın yoktur ”Eğer o geceye yılın bitimi veya yılın sonu olarak bakarsak o zaman muhasebe zamanı, tefekkür zamanı…Yani bir Müslüman şunu demeli ‘bir yıl sona erdi ben nasıl bir yıl geçirdim nasıl davrandım rabbime karşı nasıl kul olabildim.Hangi sünneti yerine getirdim veya yerine getirmedim?’ diye düşünmelidir.”
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!
YILBAŞINDA BUNU DÜŞÜN
Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi.. demektir. Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor.
Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, – ister ikrar et, ister inkâr – kabire, ukbaya doğrudur.
Gayr-i müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “(Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(1) “(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.Tirmizî, Sünen, H. No: 2696.
imam Ebu Hafs hazretleri demiştir ki, “Bir adam Rabbine elli yıl ibadet etse, sonra nevrûz (yılbaşı) geldiğinde, o günü kutlamak için şirk yapanlardan birine bir hediye gönderse kâfir olur“. (Bezzâziye VI/333;
Hıristiyanlar, Noel adı altında eğlence, dans, içki, kumar, ağaçları süsleme, hindi kesme gibi çeşitli eğlencelerle bu geceyi kutlarlar. Değerli Müslüman kardeşim! Soruyorum size: “Bir peygamberin doğum gecesini içki, kumar, dans, zina gibi şeylerle kutlamak, Allah (c.c)’ın indirdiği hangi dine ve hangi kitaba uygundur?”
Günümüzde müslüman toplumların başına gelen büyük musibetlerden biri de -yahudi, hıristiyan ve diğer kâfir toplumlardan oluşan- cehennem ehline uymaları ve onlara benzemeleridir. Öyle ki onların birçoğu hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözü gerçekleşti:
“Sizden öncekilerin yoluna tıpatıp uyacaksınız. Onlar, kertenkele deliğine girse siz de peşlerinden gireceksiniz.” Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü, yahudi ve hıristiyanları mı kastediyorsun?” diye sorunca Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem: “Ya kim olacak?” buyurmuştur. (Buhârî, Müslim)
Yani “Elbette ki onları kastediyorum.” demek istemiştir.
Üzülmek lazım senenin geçtiğine
Bir yılın daha ömürden gittiğine
Sorgula, sene boyunca ettiğine
Yılbaşı kutlamak da niye
Yakışmıyor Müslüman Ayşe’ye Ali’ye
Yazık Müslümana çamları kesmiş
Eve getirip bir güzel süslemiş
Sabaha kadar içkiyle eğlenmiş
Yılbaşı kutlamak da niye
Yakışmıyor Müslüman Ayşe’ye Ali’ye
Bu bizim adetimiz değil asla
Yakışmaz bu bir Müslümana
Benzemeyelim Yahudi, Hristiyana
Yılbaşı kutlamak da niye
Yakışmıyor Müslüman Ayşe’ye Ali’ye
Kumarın adı piyango olmuş
Eğlencenin yerini dans, içki almış
Müslüman yıla sarhoş başlamış
Yılbaşı kutlamak da niye
Yakışmıyor Müslüman Ayşe’ye Ali’ye
Bir yıl daha yaşlandık aslında
Yılbaşı çıktı dünya imtihanında
Kutlayanlar çaktı kaldı bu soruda
Yılbaşı kutlamak da niye
Yakışmıyor Müslüman Ayşe’ye Ali’ye
Kadeşiniz der bizim bayramlarımız var
İhtiyaç yok bize yeter bunlar
Hepsine değecek bir de Cuma var
Yılbaşı kutlamak da niye
Yakışmıyor Müslüman Ayşe’ye Ali’ye
YILBAŞI MÜSLÜMAN İÇİN SADECE AMA SADECE DUVARDAKİ ESKİ TAKVİM YERİNE YENİSİNİ ASMAKTAN İBARETTİR
YA RABBİ BİZİ BÜTÜN MÜSLÜMANLARI YILBAŞI FİTNESİNDEN MUHAFAZA EYLE BİZLERİ VE BÜTÜN MÜSLİMANLARI AKŞAM İMANIYLA YATIP SABAH İMANINI KAYBEDENLERDEN EYLEME
Allah’ım!
Noel Baba”nın tuzaklarına düşürme bizi
Hakk Sevgili’nin uzaklarına kaydırma bizi
Sana verdiğimiz sözümüzden caydırma bizi
Yılbaşı hastalığından koru bizi Ya Rabbi
ŞÖYLE BİR DÜŞÜNELİM!!
Sizin bir hristiyan komşunuz olsa,Kurban Bayramının arefe gününde,bu hristiyan komşunuzun kurbanlık bir koçu almış,evine doğru götürdüğünü görseniz ..
NE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ?!!!
Hepimiz acaba bu hristiyan komşumuz müslüman mı oldu dersiniz herhalde.
Ya yılbaşı gecesinde bir müslüman bir hindi veya bir bir hediye alsa acaba onlar bizim hakkımızda..
NE DÜŞÜNÜR?!!!
Bu komşumuzun bizden bir farkı yok demez mi?
31 Aralığı- 01 Ocağa bağlayan gece hristiyanların kutladığı yılbaşı gecesidir.
Dünyanın her tarafında Katolik,Protestan ve diğer mezheplere bağlı tüm hristiyanlar bu tarihte ve bu gecede mahalli gelenekleri doğrultusunda kutlamalar yapar,içer,kadınlı erkekli dans edip kendilerinden geçerek Allaha isyan ederler.
Noel ve Yılbaşı kutlamalarının İslam dininde bir yeri yoktur.
Yılbaşı gecesi müslümanlar için sıradan takvimde bir sahifeden ibarettir.
BEN ELHAMDÜLİLLAH BİR MÜSLÜMANIM.
DÜNYANIN BİRÇOK YERİNDE MÜSLÜMAN DİN KARDEŞLERİM..
ACI,YOKLUK,AÇLIK VE SAVAŞLAR ALTINDA İNİM İNİM İNLERKEN..
BEN HRİSTİYANLARLA BERABER YILBAŞI KUTLAMASI YAPAMAM,YAPMAYACAĞIM!!
30.12.2014//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.