- 455 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ölüm gibidir göç etmek!
Derler ki ölüm anında her şey bir sinema perdesi gibi gözünün önünden geçip gider. Hayatının bütün gerçekleri karşında bir an açığa çıkar öldüğünde.
Göç etmenin ölüme benzerliğini hep söylerler. Ben de öyle olduğunu düşünüyorum ve göçmek zorunda kalmayı ölümden de beter olduğunu inanıyorum.
Her seferinde evden bir yolculuğa ayrılırken, içimde garip bir duyguya kapılırdım. Evden çıkar çıkmaz bilemediğim bir tedirginlikten rahatsız olurdum. Kendi kendime düşünürdüm ‘ Eminim bir şeyi unutmuşum yine de.’
Ama neyi unuttuğumu bir türlü anlamazdım. Tekrardan çantamı boşaltıp, içindekileri kontrol ederdim. Cüzdanıma baktığımda bir şeyin eksik olmadığını görürdüm. Otobüs biletimi, Kimliğimi ve yolculuğuma ayırdığım parayı, hepsinin üzerimde olduğunu görmeme rağmen, yine de içim rahat olmazdı.
‘kesin bir şeyi unutmuşum’ diye kendi kendime konuşurdum.
Evi terk ettiğimde bile tedirginliğim bitmezdi. Şehir kapısından çıktığımda, otobüsteyken, hala kendimi zorlardım o unuttuğum şeyi hatırlamaya.
Ve bir gün göç denilen, evden son çıkışım gelip çattı.
Evet göçmek ölüm gibidir. Unuttuklarını anımsatır sana. Eskiden göremediğin şeyleri hatırlatır.
Gurbetteyken anlarsın neyi ve neleri unuttuklarını ve neden her seferinde evi terk ederken tedirginliğini.
Evet o zaman anlarsın, birisinin her oturup durduğunda senin yanında olduğunu.
Ah çekip sorarsın kendine gurbette, nasılda ben hissetmedim evde onun var olduğunu? Nasılda evdeyken bile unutmuştum onu?
Gurbette anlarsınız neyi unuttuğunuzu ve neleri kaybettiklerinizi.
Bizim evde bir şey vardır, her seferinde orayı terk ederken unuttuğunu sandığım bir şey.
O hep oradadır. Farkında değiliz ama evdeyken bile bizim yanımızdadır.
Ne kadar da unutmuşuz onu? Nasılda unutup ta ardından kaybetmişiz malik olduğumuz her şeyimizi.
Öylesine unutmuşuz onu ki üstümüzdeki kıyafetlerimize bile sahip olduğumuza kuşkuluyuz.
Öylesine unutmuşuz onu ki, kendimize sahip olduğumuzun inancını yitirmişiz. Onun var olduğunu düşünmedik bile.
Öyle bir duruma gelip çatmışız ki, bir öküz gibi sürüyoruz kendi tarlamızı. Mahsülümzü yiyenlerin ağızlarından, tükürüklere karışan döküntülerine bir köpek gibi ağzımızı açmışız. Çünkü bizler kendi tarlamızda kaybolmuşuz.
Öyle durumdayız ki çocuklarımızı boyunlarından sürüyen zincirlerine kör olmuşuz. Kadınlarımızı karşılarında çıplak dans etmeye mecbur eden şeytanların kahkahalarına sağır olmuşuz. Öyle unutmuşuz onu ki , her gün yüz kere bize tecavüz etmelerine memnun kalmışız.
Çünkü...
Çünkü...
Çünkü biz kendi evimizde, kaybolmuşuz.
Muhammed Ahmedizade