- 940 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇUKURBAĞ -I-
"- Safiyeee!" diye miyavladı Yavşa;
"- Hiro’nun Ağzında bir Şey var, bak!" Safiye Masa Muşambasının üstüne yaydığı taze Bezelyeleri ayıklamakla meşguldü. Biraz önce kendi Eli ile Bahçesinden topladığı ve Tulumbadan çektiği Suda yıkayıp-serinlettiği Bezelyelerin yem-yeşil taze Kabuklarını Göbeklerinin ortasından yardıkça Etrafa mis gibi bir bereket Kokusu saçılıyordu. Kanatları, Baş Parmaklarının her iki Ucu ile ayırıp içindeki Yuvarlarını Tencerenin içine döktü. Ağzı yukarı doğru açık olan Kapağına da Kabukları koydu. Hamaratlığına ara verip Hiro’ya bir Göz attı. Köpeğin Dişleri arasından gerçektende bir Bağcık sarkıyordu. Yavşa sallanıp-oynayan, Yerde sürüklenen yada kaçıp-yuvarlanan her Şeyden şüphe ederdi. Zavallı Kedi;
"- Belkide benle oynamak istiyor?" Yanılgısı ile Bağcığa bir Pati atmak isteyince, Hiro’nun kuvvetli ve keskin Dişleriyle karşılaştı. Geriye sıçrayarak, ön ve ard Ayaklarının Ucunda kalktı ve Kamburunu göstererek tısladı. Kedi-Köpekte olsalar her Çözüme Barış ve Anlayış ile ulaşılacağını bildiği için, Hiro’ya kızgın bir bakış fırlatan Safiye, Onun Ağzındaki Şeyin, yarısı dışarı sarkmış bir Kağıt Rulo olduğunu farkedincede;
"- Hırlaması boşuna değil demekki!" diye düşündü. Yavşa’nın yine;
"- Safiyeee, Hiro benimle oynamak istemiyor, bak!" miyavlamasına dayanamıyan Safiye;
"- Gel Kızım buraya." diyerek Elini Dizlerine vurarak, Kucağını gösterdi. Daveti ikilemeden Yavşa çoktan;
"- "Hooo-hop!" diye sıçrayıp oturmuştu Kucağına. Safiye Bezelye ayıklamayı bırakıp Sandalyesini Hiro’ya doğru döndürdü. Bir Elini Kedinin Karın altına sokup, Koltuk altından kaşıdı. Diğer Eli ile de dik ve inatçı Kafasını okşayarak onu teskin etmeye çalıştı. Bunlar Yavşa’nın en çok sevdiği şeylerdi. Böylece Yavşa keyfinden kendinden geçmiş, Sırt üstü Safiye’nin Baldırlarının üstüne yayılmıştı;
"- Biz Kadınlar birbirimize Destek olmalıyız, değilmi ya?" diyerek onu Ensesinden tutup, Yere bıraktı. Yavşa kızmamıştı. Rahat bir şekilde oturduğu Yerde ard Ayağını yukarı kaldırarak Sabah Temizliğinin geri kalan kısmını yalayarak bitirmeye başladı. Safiye ile Dayanışma içinde olmaktan gurur duyuyordu. Hiro hala, ön Ayaklarını öne uzatmış, Karın üstü Yere yayılmış, Safiye’ye bakıyordu. Rülo Ağzında idi ve Bağçığı yandan sallanıyordu;
"- Herhalde Hiro’nun bir bildiği var. Bakalım neyniş Ağzındaki?" diyerek Ayağa kalktı ve ona doğru yürüdü. Hiro hem Çenesini iki Bacağının arasındakı Boşuğa dayayarak Safiye’nin gelmesini bekliyor, hemde Gözlerini Yerde yan-yatmış olan Yavşa’dan ayırmıyordu. Rüloyu yanındaki Yere bıraktı. Kıpırdayan bağcık tekrar Yavşa’nın Avcılık Damarlarını kamçılayınca, o Yöne doğru sıçramak için yumrularak Sipere geçti. Hiro Başını öne Doğru uzatarak keskin-sivri Dişlerini;
"- Hırrr!" diye ona gösterdi;
"- Anladık be!" diye Hamlesinden vazgeçen Yavşa;
"- Şimdi n’olacak?" der gibi Başını Safiy’ye çevirdi. Onun ne yapacağını merak ediyordu. Safiye Hiro’ya doğru yürüdü. Hiro’nun Gözü hala fırsat bekleyen Yavşa’da idi. Geri döndü ve;
"- Dur Kızım, gel hele buraya!" diye bir Eliyle onu Göbek altından dolayarak Yerden aldı. Emanetinin Emin Ellerde olduğunu farkeden Hiro, Odayı çoktan terk etmişti bile. Her ikiside gelip Rülo’yu aldılar;
"- Safiyeee, Bağcığımı isterim."
"- Olur." Bağcığı çözüp, Parmakları arasında doladıktan sonra Rüloyu açtı. Okuyunca da tüm Kanı Beynine sıçrayıverdi. Dengesini kaybedip, Yere düşmemek için yalpalayarak Masanın yanındaki Sandalyeye güçlükle ulaşabildi;
"- Safiyeee, Bağcığımı ver!" diyen Yavşa hala Koltuğunun altında çırpınmakta idi. Safiye güçlükle Masaya dayanıp Sandalyeye çökerken, Yavşa da Masanın üstüne sıçradı. O hala Safiye’nin Parmakları arasında sallanan Bağcığı yakalamak istiyordu;
"- Dur Kızım, vereceğim!" Yuvarlak Bağcığa dikkatle baktı Safiye."Tuna Burması" Tekniğiyle örülmüş, düzenli Tuğla Sıraları halinde yukarı doğru tırmanan 7 renkli yuvarlak bir Sicimdi bu. Yavşa’nın Ele geçirip, Patileri arsında oynadığı Püskülünde de "Güneşin 7 rengi" vardı. Emin olmak için , Bağcığı öbür Ucundan tutup Yavşa’nın Diş ve Patileri arsından çekerek kurtardı. Havada Pervane gibi hızla döndürdü. Renkler ilkin gri bir Bulamaçta birleşip, sonra açık sarıya kaçtılar. Safiye döndürmeyi hızlandırınca , renkler Beyaz bir Pervanenin içinde ışıldayıverdiler. Uzun zamandan beri bu Işık Oyununu oynamamıştı;
"- Sahiden Mekadonya Yapısı!" diye bu Bağcıkta ışıldayan Işıkta Çocukluk Günlerini hatırladı;
"- Kim göndermiş olabilir ki?"diye düşünürken, Yavşa Havada sallanan Bağcıkla oynamak için Masanın üstünde Havalara sıçrıyordu. İlkin Kabukların toplandığı Tencere Kapağı devrildi ve Yavşa korkup-kaçarken Bezelye Tenceresiyle birlikte Yere düştü. Sonra Yerde yuvarlanan Bezelye Taneleri üzerinde kayıp, Köşeye kadar sürüklenerek Duvara çarptı. Safiye onun sessiz İtirazını Yüzünden okuyunca da, Bağcığı ona doğru fırlattı. Tavşa Havada kapıp, Ayakları arasında burum-burum çevirerek dişledi. Hayatından o kadar memnundu ki, Safiye’nin Yerde yayılmış olan Bezelye Tanelerini Eteğinin üstüne toplarken;
"- Son Günlerde ne kadar garip Şeyler oluyor!" diye derin bir Nefes alarak İçini çekti ve tüm Bezelyeleri topladıktan sonra,kalkıp Masadaki Yerine çöktü. Rüloyu Elinin Tersiyle ütüleyip tekrar okudu;
"- Ç A N A K A L E ’ Y E G E L İ Y O R L A R !"
"- Hiro!" diye bağırdı Safiye. Bu Sesin Şiddetinden Yerinden sıçrayan Yavşa, Ağzından düşen Bağcığı Yerde bırakıp şaşkın Gözlerle baktı. Dışarıda Kapının önünde bekleyen Köpek ise sakince Yerinden kalktı. Çağrılacağını biyordu;
"- Geliyorlar!" Alois’e Haber vermemiz gerek." Hiro Safiye’nin Ayak Ucuna kadar gelip, Başını yukarı kaldırarak Kulaklarını oynattı ve ona baktı. Söylenenleri anlardı ama, Yavşa gibi Cevap veremezdi. Sadece Boynunda taşıdığı Tasmaındaki renkleri değiştirerek Sorulara Cevap verebiliyordu. Yavşa’da bunu anlayamazdı;
"- Alois yarın Akşam gelecek..." diyen Yavşa’nın Miyavlamasına aldırmayan Safiye Yerinden kalktı;
"- Peti’yi bul, Sahile Haber salalım." Hiro çoktan Odayı terketmişti. Peti alışagelmiş bir Cami Güvercininden başka biri değildi;
"- Mutlaka Cami Avlusunda guruldayarak Soydaşlarıyla oynuyordur." diyen Hiro dar ve engebeli bir Yoldan Ana Caddeye doğru yürüdü.
"- Kimler?" diye miyavlayıp, Ayakları arasında dolanan Yavşa’yı Safiye Yerden aldı.;
"- Ah! bir bilebilsem? diye düşünceli bir Şekilde Başını yukarı kaldırdı ve Bakışlarını Pencereden mavi Göğe doğru yayılan yem-yeşil Ova’nın Düzüne kaydırdı. Bu Çukurbağ Düzlüğü, dim-dik bir Yamaçla Akdeniz’e dalıyordu. Ensesinden okşanan Yavşa, Hayatından o kadar memnun idi ki, safiye’nin;
"- Acaba bu Rülo, tüm Garipliklerin Çözümü mü, yoksa Başlangıcı mı?" dediğini farketmedi bile.
( Birinci Blümün sonu)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.