SİZİ ŞİKAYET EDECEĞİM
Yüreğim, hayalim ve dünyam gibi ellerim de küçücük. Oyun olabilir mi bilmem fakat elime tutuşturduğunuz taşları polis amcalara atamam. Sizin benim üzerimde, benimle gerçekleştirmek istediğiniz sinsi planlarınızı kavrayamam. Sadece şunu bilirim, benim oynadığım oyunları siz oynamazsınız. Zira dünya çocuklarının oyunlarında sinsilik, hainlik, kalleşlik, bencillik, hasetlik, düşmanlık olmaz. Hem oyunlarımızda bu güne kadar kaç kişi öldü ki? Şakacıktan ölsek bile oyunun sonunda herkes kalkıp anneciğinin kucağına geri döner. Bunun için küçüğüm diye beni o kirli emellerinize alet etmeyin. Hem ne diye o tertemiz dünyamızı kendiniz gibi kirletiyorsunuz?
Üstün Dökmen amca’mın bana şunu dediğini hatırlıyorum. "Yavrucuğum! Sen dünyamıza çok zengin birisi olarak doğmuştun. Ama çirkin, kirli, karanlıklı adamlar senden tüm zenginliklerini(insanlık, doğruluk, temizlik, güzellik, kardeşlik, saygı, sevgi v.s.) alıp üstelik onların yerine kendi iğrençliklerini bırakarak çekip gittiler. İşte sen bunun için fakirsin." Benim bu değerli varlıklarımı alan siz büyüklerimden(!) şikâyetçiyim. Evet, yanlış duymadınız hepinizi Allah’a şikâyet ediyorum.
Ben daha küçücüğüm. Sağımı solumu, doğumu, batımı dahi bilmiyorum. Fakat siz büyüklerim, beni sağa sola çekiştirerek, tanımadığım, bilmediğim yönlere mal ederek yorduğunuz için sizleri şikâyet edeceğim. Bana oyun oynatmadınız. Elimden oyuncaklarımı aldınız. Sokaklarda zorla çalıştırıp iş yaptıran anne babamı değil; beni suçladınız. Hırsızın çocuğu, romanın çocuğu, doğulunun, batılının, şunun-bunun çocuğu deyip beni suçladınız. Hatalarımı, davranışlarımı değil beni karşınıza aldınız. Allah dahi masumiyetimi tanırken; suç işlemediğim halde siz beni hep suçlu gördünüz. Bu yetmezmiş gibi işlemediğim suçları da bana mal ettiniz. Elimden tutup yardım edeceğinize, beni ıslah edeceğinize toplumun asalakları olarak gördünüz. Sokaklardaki kedi köpeklerden daha çok, benden çekindiniz. Kedi köpeklerden daha çok benden tiksindiniz. Hatta onlara daha fazla acıdınız. Yanlış anlamayın, bu söylediklerim kıskançlıktan kaynaklanmıyor ben kedi köpekleri kıskanmıyorum ama benim yerimde sizin çocuğunuz da olabilirdi. Ya da siz, benim yerimde olabilirdiniz. İşte bunun için sizlerden şikâyetçiyim.
Ben daha küçücüğüm. Açlığa, zorluğa, soğuğa dayanamam. Bu dondurucu soğuklarda moraran yüzümden, salya sümük akan burnumdan, motor yağından kararan ellerimden, toprak rengi, karışık saçlarımdan tiksindiğiniz için sizlerden şikâyetçiyim. Siz ey zenginler, varlıklı insanlar! Varlıklı halinizle iftihar edip bu soğuklarda hayatta kalmama şaşırdınız. "Bütün korumalarınıza rağmen" deyip, hastalıklardan uzak tutamadığınız çocuklarınızla beni mukayese ederek bir nevi yaşamamı, hayatta kalmamı kıskandınız. Gerçekten sizlerden şikâyetçiyim. Sizi Allah’a havale ediyorum.
Siz kocamanlardan, kodamanlardan da şikâyetçiyim. Seçimlerde bile yaşadığım semte gelmeyip bir altınızı gönderdiniz. Onlar da gelip bizi hor hakir gördüğü için hem onlardan hem de sizlerden şikâyetçiyim. Bir köşe başında asla ayrılmayacağınızı sandığınız koltuğa oturduğunuzdan beri, bunca gündür/aydır/yıldır yapıştığınız o koltuğu bırakıp yaşadığım semte, mektebe, sağlık ocağına kaç defa geldiniz, denetlediniz? Ne yiyip içtiğimden hiç haberiniz var mı? Hırsızlığı, dilenmeyi, kara kış soğuklarında çalışmayı mendil simit satmayı seviyor muyum sandınız? Seçimleri niye yaz aylarında yaptığınızı şimdi daha iyi anlıyorum. Her an, içinde yaşadığım/oynadığım bu çamurlu yollarda ayakkabılarınız kirlenir öyle değil mi? Sahi, odalarınıza bile ayakkabılarınızla girerdiniz, unutmuştum. Sırça köşklerinizde dünyayı izlemek ne güzeldir. Belki duymuşsunuz, görmüşsünüzdür. Gündüzleri bile karanlıktır varoş dediğiniz mahallemizin sokakları. İşte bu karanlık sokaklarda, karanlık peşinde dolaşan çirkin ve de kara adamlar koşuşur peşimizde. Bizim küçücük yüreklerimizle oynarlar. Ama olsun amaçları farklı olsa da bizimle oynarlar. Fakat sizi hiç görmedik aramızda/semtimizde. Ne olursunuz bir kerecik de olsa bizimle oynasanız? Hiç toprağa değmemiş, para gider korkusuyla öptürmediğiniz o yumuşak, bembeyaz ellerinize dokunabilir miyiz? Yeminle söylüyorum, sizlerden para istemeyeceğiz. Kaçamak hariç, imrenen gözlerle dahi sizlere bakmayacağız. Hatta ürkersiniz diye yolunuza dahi çıkmayabiliriz. Yeter ki semtimize bir gelin. Şayet gelmezseniz sizi Allah’a şikâyet edeceğim.
Siz muallimlere, memurlara gelince, sizleri asla affetmeyeceğim. Dindarınız, liberaliniz, sosyalistiniz… Hepiniz aynısınız. Hani dünya görüşünüz bizden yanaydı? Öyleyse kaçınız gönüllü olarak semtimizi, okulumuzu, sağlık ocağımızı seçti? İşiniz biter bitmez sizden kaçınız beni barakamda ziyaret etti? Siz gerçekten şakacı olduğunuz için mi bölgemi, mahallemi,semtimi hatırlatır durursunuz yoksa küçük görmek için mi sorarsınız? Yoksulluk, cahillik, garibanlık sizin orda ayıp mı? Yoksa suç mu? Bunca insanlıktan, kardeşlikten, dostluktan söz edersiniz de, kırk yıldır yanı başınızda duran babamın evine hiç misafir oldunuz mu? Yoksa "orda bir varoş var uzakta, gitmesek de görmesek de mi dersiniz? Bilirsiniz, tüm mafya, eşkiya, terörist, eroinci, kinci, dinci fakirliğimi/garibanlığımı, cahilliğimi kullanır. Herkes benden nemalanmaya, faydalanmağa kalkışır. Bazen kendime sorarım. Öğretmenim, acaba sen de mi… Yoksa bizim varoş size göre, doğu illerden yeğ mi? Bizim burayı basamak olarak kullanmıyorsunuz değil mi? İstikrar, ilerlemenin, gelişmenin ön koşulu ise eğitim sisteminin on yıllardır bu gelgit haline bir anlam verebildiniz mi? Kesintisiz eğitim bahanesi ile deve kuşuna çevrildim. Deve miyim, kuş muyum bilemiyorum. Bildiğim, her gelen benden nemalanıyor.
Ben daha küçücüğüm fakat yüreğim çok büyük ve herkese, hepinize açık. Şu kardeşlik projemde renk yok, ırk yok, cinsiyet yok, ayrımcılık yok, ayrılık-gayrılık yoktur. Biz çocuklarla herkes oynayabilir, yeter ki mızıkçılık olmasın. Ben varoşların çocuğuyum. Buralarda sokaklar, gündüzleri bile karanlık. Öğretmenim, senin gibi herkes gibi karanlıktan ben de korkarım. Ne olursunuz gelin elimden tutun. Çocuklarınızın oyuncaklarını benimle de paylaşın. Sokaklarımı aydınlatın. Bensiz açılım olmaz. Kardeşlik, huzur, mutluluk buradan geçer. Bensiz açtığınız kapılar, aslında üzerime kapattığınız bir kapı demektir. Ne olursunuz beni, kapalı kapılar ardında unutmayın. Yoksa sizi Allah’a şikayet edeceğim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.