EĞİTİMDE KALİTE BU BÜTÇEYLE ALLAH'A EMANET!
Hükümetin hazırladığı 2015 Bütçesini TBMM onayladı. Merkezi yönetimin toplam harcamaları 2015’de 472,9 milyar olacak. Sağlık harcamaları için ayrılan para 22 milyar, güvenlik ve savunma harcamaları için ön görülen ise bunun nerdeyse üç katı, 58 milyar. Ekonomi yazarı Süleyman Yaşar (Taraf) “güven içinde ölebilirsiniz” diyor haklı olarak. Demek ki önümüzdeki dönemde iktidar halk sağlığına ayırdığı paranın üç katını kendini güvende hissetmek için harcayacak.
Bütçede hükümet %9-10’larda gezinen reel enflasyonu 2015’de % 6,5’a, %2,5’larde dolaşan büyümeyi ise % 4’de çekmeyi hedefliyor. Ekonomik performansımız, dünya ekonomisinin, Avrupa ekonomisinin içine girdiği durgunluk ortada, bu mümkün mü? Biryandan da enflasyonun %11’leri görme ihtimaline karşı vergi gelirleri 2015’de %11’e, toplam bütçe gelirleri %13’e çıkarmak hedeflenmiş Bütçede. Durum böyle olunca hükümetin kendi ön görüsüne çok da inanmadığını düşünüyor insan.
Ancak enflasyon hedefinin Bütçede % 6,5 olarak belirlenmesinin bir anlamı, buna göre de muhtemel sonuçları var. Demek ki ücreti ile geçinenlerin maaşlarına önümüzdeki dönemde % 6 üzerinde zam yapmaya hükümetin pek niyeti yok. Buna karşın dolaylı vergilerden, maaş kesintilerinden toplayacağı gelirleri harcamalarından 3-4 puan yukarıda tutmaya çalışıyor. Başka türlü bütçe açığı nasıl kapanacak?
Böyle olunca emeği ile geçinenlerin refah pastasından aldığı pay da artan vergiler, peş peşe gelen zamlar, düşük asgari gelir tehdidi altında önümüzdeki yıl da küçülmeye devam edecek gibi görünüyor. Çeşitli teşvikler, kaynak transferleri, vergi afları, adaletsiz bütçe uygulamaları sonucu 2000 yılında Türkiye’de refahın %67’sini elinde bulunduran en zengin %10’luk kesimin refah pastasından aldığı pay 2014’de %78’e çıktı. Bu makas 2015’de biraz daha büyüyecek; zengin daha zenginleşirken fakir daha da fakirleşecek anlaşılan.
Gelelim bütçeden eğitime ayrılan paya ve bu payın eğitimde kalitenin artmasına yol açıp açmayacağına.
2014’de eğitim için ayrılan toplam para 72 Milyar civarındaydı. 2015’de M.E. B ile Yüksek Öğretim Kurumlarının harcamaları için hükümetin ön gördüğü tutar ise kabaca 80,5 milyar, yani bütçenin aşağı yukarı %17’si. Böyle bakınca eğitime ayrılan ödenek artmış görünüyor. Gerçekten öyle mi? Biraz daha yakından bakalım.
Eğitimde kaliteyi eğitim için ayrılan yatırım harcamaları arttırır. Personel maaşları için ayırdığınız para eğitime yaptığınız yatırım değildir sonuçta. Ha öğretmenin maaşını ödemişsin ha tapu kadastroda memurunun bu fark yaratmaz. Gelin görün ki MEB bütçesi için ayrılan 62 Milyarın 42,2’si personel giderlerine gidiyor. Mal ve hizmet alımları için ayrılan para 5 milyon 828 bin lira.
Devlet zenginlerden aldığı borç karşısında ödeyeceği faiz için 58 milyar ayırırken %10,5’a çıkan işsizlik oranını aşağı çekmek için yatırıma sadece 40 milyar ayırabiliyor. Bunun da sadece 5,8 milyarı eğitim yatırımlarına gidiyor. Genel bütçe içinde yatırımlara ayrılan pay %20’lerde iken, eğitime ayrılan pay bundan oldukça düşük: %9,4.
2012’den itibaren orta öğretimi içine alacak şekilde zorunlu eğitim bilindiği gibi 12 yıla çıkarıldı. Öte yandan sınıf mevcutlarını ilk ve ortaokullarda 31’e orta öğretim kurumlarında 34’e indirme gibi hedefleri var bakanlığın. Liselerin Anadolu Lisesi haline getirilmesinin yönetmenliklere göre doğal hedefi de bu zaten. Bütün bunlar sonuçta para demek. 4+4+4 düzenlemesi gereği okulların ilk ve orta diye fiziki olarak bir birinden ayrıldığı şu dönemde milli eğitime ayrılan bütçe içinde yatırım harcamalarının tam da bu yüzden tavan yapması lazım. Gelin görün ki 2013 yılında eğitim yatırımları eğitime ayrılan para içinde yüzde 8’lere düştü. 2014 bütçesi içinde ise personel giderlerine %78 ayrılırken yatırımlara % 9,32 ayrıldı. 2015 MEB bütçesi içinde yatırımlara ayrılan pay ise sadece %9,4.
Oysa ilköğretimin sekiz yıla çıkarıldığı benzer dönemde 1997- 1998’lerde MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay %30’lar düzeyindeydi. AKP’nin 2002 yılında iktidarı üstlendiğinde MEB bütçesinde eğitim yatırımları için %17 pay ayrılmıştı, bugün ise %9,4. Hükümetin eğitime verdiği önemi görmek istiyorsanız bakacağınız yer burası.
2003’te eğitim bütçesinin milli gelire oranı yüzde 2.85 idi. 2009’da % 2.51, 2012’de %2.74 oldu. 2013’de %3.02, 2014 bütçesinde yüzde 3.24 oldu. 2015 itibarıyla eğitim harcamalarının gayrisafi milli hâsıla içindeki payı %4.23’e çıktı. Sonuçta eğitime ayrılan pay sürekli artıyor gibi bir görüntü var değil mi?
Ama bu artışlardan memnun olmaya karar vermeden önce bir de OECD ülkeleri ortalamasına bakalım. OECD ülkelerinde eğitime milli gelirden ayrılan payın ortalaması %6. Oysa eğitimde kalite bakımından OECD ülkeleri içinde sonlardayız. PİSA, verileri ortada. Yani kalite bakımından eğitimde OECD ortalamasını yakalamak istiyorsak eğitime OECD ortalamasının üstünde kaynak aktarmamız zorunlu. Öte yandan aktardığınız kaynak hem nitelikli olacak, yani yatırım ağırlıklı olacak, hem de yerinde ve gerekli önceliklere göre kullanılıyor olacak.
Siz ise ayırdığınız kaynağın üçte ikisini personel giderlerine ayırıyorsunuz. Öncelikleriniz ise siyaseten belirlenmiş öncelikler. Okul öncesine, mesleki eğitime, bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizliği gidermeye, bilim ve teknoloji üretimine ağırlık vereceğinize din eğitimi alanında artan ek derslere, dersliklere, okullaşmalara yapıyorsunuz yatırımı. Eğitimde kalite bunlarla mı yükselecek?
2013-2014 eğitim öğretim yılında önceki iki yıla göre öğrenci sayısı 3 milyon artmış. Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmanın sonucu bu. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ilk ve ortaokullarda sınıf mevcutlarını 31’e, liselerde 34’e düşürmek için tam 69 bin 413 ek dersliğe ihtiyaç olduğunu söylüyor. Bunun için gereken para 18,6 milyar. Eğitim yatırımları için ayırdığınız para ise 5,8 milyar. Bunun içinde okulların tamirat, onarım, donanım giderleri de var. Ayrıca Milli Eğitim Sistemi’nde örgütsel yapının, yönetici kadroların siyaseten yeniden belirlendiği, genel seçimlere hazırlanıldığı şu günlerde eğitim yatırımı için ayrılan bu paraların siyaseten kullanılmayacağını düşünmek de safdillik olur.
Okulların kendilerine ait bütçeleri yok. Bütün harcamalar merkeziyetçi yapı içinde yukarıdan belirleniyor. Okul müdürlerinin bu kıt olanak ve yetkilerle okullarını ayakta tutabilmeleri için gerçekten birer sihirbaz olmaları gerekiyor. Talimatlara göre davranma alışkanlığı yaratıcılığa izin vermiyor. İhtiyaçlar büyük, imkânlar sınırlı. Sistem böylesine merkeziyetçi işler, çalışanlar devlet memuru zihniyeti içinde durumu idare etmeye çalışırken; din ve ahlak eğitimine verilen bunca öneme rağmen sistemde moral dayanaklar böylesine yıpranmışken bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan bu parayla eğitimde kalite nasıl artacak? Hükümet devlet okullarının işletmesini anlaşabileceği işletmecilere devretmeye hazırlanıyor. Bulduğu çözüm galiba bu.
Anlayacağınız eğitimde kalite bu bütçeyle Allaha emanet.
KAYNAKLAR:
Dr. Erkan Aydoğanoğlu. Evrensel Gazetesi, 19 Ekim 2014
Umay Aktaş Salman. AL Jazeera Dergisi, 21 Kasım2014.
2015 Yılı Merkezi Hükümet Bütçe Kanunu Tasarısı
Süleyman Yaşar. Taraf Gazetesi, 24 Aralık 2014.
YORUMLAR
Bu yazıya göre,
önümüzde kara günler gözükmekte.
Eğitim sistemi,
yakında çökecek gibi.
Ekonomi de çöker herhalde.
Böylece mevcut hükümet de devrilip gider.
Hepimiz rahat ederiz.
Birileri çıkar,
kurtarır ülkeyi.
Ucuz kahramanlarımız oldukça fazla zira.
Gerçekten çok güzel kaleme alınmış yazı.
Çok açık ve çok anlaşılır.
Edebi açıdan bakıldığında,
oldukça başarılı bir sunum.