Yerli Malı
12-18 Aralık haftası ülkemizde “Tutum, Yatırım ve Türk Malı Haftası” olarak kutlanıyor. Bizim çocukluğumuzdaki adıyla “Yerli Malı Haftası”…
Bu hafta, Atatürk’ün 1923 yılında yaptığı İzmir İktisat Kongresi’ne dayanıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazdan kurtulmak ve yabancı ülkelere para akışışını durdurmak amacıyla yerli üretime önem vermek, dolayısıyla sanayileşmek, kongrenin temel kararı olarak ele alınabilir.
12 Aralık 1929 yılında dönemin başbakanı İnönü, TBMM’de “milli ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma” konularını anlatan bir konuşma yapar. Daha sonra bu hafta 1946’dan itibaren “Yerli Malı Haftası” olarak kutlanmaya başlar. 1983’te ise haftamızın adı “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak değiştirilir.
Buraya kadar her şey gayet güzel. Ülkemizde “kağıt üzerinde” iş yapma geleneği olduğu için kağıt üzerinde her şey güllük gülistanlık. Gel gelelim işin aslı hiç de öyle değil.
Malum, geçtiğimiz hafta “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası”ydı. Okullarımızda kutlandı. Sosyal medyada kutlama fotoğrafları paylaşıldı. Şöyle bir baktım, 38 yıl önce benim ilkokulda olduğum yıllardaki kutlamalardan hiçbir farkı yoktu.
Masaların üzerinde pastalar, börekler, meyveler, çerezler, içecekler vs… Benim çocukluğumda bu hafta okullarda “Yeme İçme Haftası” olarak algılanıp öyle kutlanıyordu, baktım, şimdi de aynı mantıkla kutlanıyor.
Sordum bir öğretmenimize: “Öğretmenim, ne yaptınız bu yıl Tutum, Yatırım ve Türk Malı Haftası’nda?” diye. Cevabı oldukça manidardı: “Bol bol israf yaptık. Velilerimiz adeta en iyi pasta ve böreği yapma yarışmasına girdiler. En süslü masaları donattık, çocukların yiyebildiği yenildi, kalanı çöpe gitti.”
Ne kadar güzel değil mi? Çocuklarımıza “Yerli Malı” bilincini ne kadar güzel veriyoruz(!) Neden yerli malı denince hep yeme içme gelir akla acaba? Bizim tek yerli malımız annelerimizin yaptıkları pasta ve börekler mi?
Maalesef ve galiba evet!.. Şöyle bir bakıyorum odama, çevreme. Hangi ürünümüz yerli malı diye. Bu yazıyı yazdığım bilgisayarım yabancı üretim, Kalemliğimdeki kalemlerin arasında bir tane bile Türk Malı kalem yok. Bakıyorum, cep telefonum yabancı marka. Gözlüğümün bile markası yabancı… Ayakkabım yabancı marka, Ceketim yine aynı… Masamdaki not tutacağını kaldırıp altına bakıyorum, Çin malı… Toplu iğne kutusunun barkotuna göz atıyorum, o bile Çin malı…
Daha saymaya gerek var mı?
Eeee, ne yapsın öğretmenlerimiz, yerli üretimimiz mi var ki “Yerli Malı” haftası yapsınlar?
91 yıl geçmiş İzmir İktisat Kongresi’nin üzerinden. O zaman milli üretime önem verilmesi, yerli sanayinin kurulması kararı alınmış. Çocuklarımızı götürüp gezdireceğimiz, ülkemize girdi sağlıyor, bizi marka yapıyor, dünyaya satıyoruz diye gezdireceğimiz kaç tane yerli üretim fabrikamız var?
Evimizdeki iğneyi bile yurt dışından alıyoruz. Kalemlerimiz bile dışarıdan geliyor. Bu kadar aciz miyiz, bu kadar tembel miyiz? Nasıl bu kadar hazırcı olduk, nasıl üretimi bir kenara bırakıp tüketim toplumu olduk?
Çocuklarımıza, geleceğe ne bırakacağız? Ülkemizi hangi güçle geleceğe taşıyacağız. Üretimi olmayan, yerli sanayisi, yerli malı olmayan bir ülke ve yerli malını sadece pasta börek olarak algılayan bir toplum dünyada sömürge pazar olmaktan başka ne yapar?
İsterdim ki 12 -18 Aralık tarihlerindeki bu hafta “Türk Malı” damgalı ürünlerin bayramı olsun. Çocuklarımız bu ürünlerin üretildiği dev fabrikalarımızı gezsinler. Onlara bu ürünlerle nasıl dünya markası, dünya devi olduğumuz anlatılsın.
Mideleri doldurma derdinden kurtulup beyinlerde reformlar yapsak artık…
YORUMLAR
O kadar da değil.
Üretilen çok şey var bu ülkede.
Dünya ile rekabet zor.
Ha babam ekonomimizi alaşağı etmeye çalışan iç ve dış odaklarla mücadele etmemiz gerekiyor.
O yetmiyor,
ekonomik gücümüzün büyük bir dilimini, terörle mücadeleye ayırmamız gerekiyor.
Kim destekliyor bu terörü?
Tabi ki masanızda bulunan o yabancı ürünleri üreten devletler.
Bu konu, çok su kaldırır ada;
biz, insanımıza Allah akıl fikir verin diyerek bağlayalım sözü.