- 886 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Bal Kabağı
zamana fazla güvendim galiba dedi kendi kendine...iyi bir koruyucu, sağlam bir örtü sanmıştı...
üzerine çekmişti çırılçıplak hissettiğinde düştüğü boşlukta...sırtını dönünce geçmişe geçecek sanmıştı oysa eli kamalı sinsi bir düşman vardı arkasında, tam da gölgesinin düştüğü yerde...
hiç aklından silinmemişti onunla yaptığı son konuşma...tellerin soğukluğuna rağmen sımsıcak düşmüştü diline sözcükleri, sıcaktan öte alev alev yanan yüreğinden lav misali fışkırmıştı...
"bırak seveyim seni"
şimdi gülüyordu bu cümlesine...sevmek nasıl bir şeydi, öyle izin alarak mı sevilirdi, bırakmasa sevmeyecek miydi ?
bırakmıştı ama olduğu yerde, bulduğu yerde, bir adım öteye taşımadan...
ağlamayı da sevmezdi öyle birilerinin göreceği, duyacağı yerlerde...ama nasıl dökülmüştü biriktirdiği yağmurları simsiyah kirpiklerini ıslatarak...insan beraber gülmekten çok beraber ağlayacağı birilerini arıyordu zaman zaman...
bir gülüp bir ağlamak hayra alamet değil diye düşünmüştür muhtemelen yoksa kaçar mıydı aslandan kaçan ceylan gibi...
"haksız da sayılmazdı hani"
hiçte normal görünmüyordu o gün...
onca zaman sonra dokunuvermişti işte sihirli cümleleriyle... ve zulasında sakladığı bal kabağı bir saraya dönüşüvermişti...
keşke anlatabilseydi aldığı hazzı...hüznünü anlatabiliyordu ama hazzı anlatmakta pek mahir değildi...utanıyordu belki de...gülmek, mutluluk, aşk utanılacak şeylerdi besbelli...öğretilmiş çaresizliğinin farkındaydı ama kıramıyordu zincirlerini...
saat on iki bile değildi içinde salınacağı, şuh kahkahalar atacağı sarayı dönüşüvermişti bal kabağına yine...
kıyamıyordu ama bir dua çöreklendi diline...yüreği avaz avaz bağırırken...
"çürüsün bal kabağım"
zamana güvenmiyordu artık...