- 864 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUT (Cuma Yazıları)
Zaman hiç kendini tekrarlamadı. Hep farklı, hep yeni oylumlar doldurdu kozmosta. Yıldızlar da dünyamız da her saniye farklı konumlarda oluyor. Kozmosun kuralı bu, düzeni bu. Öbür türlü olamazdı zaten.
Sürekli değişimi algılamak ve kabullenmektir gerçekçi olmak.
Sanat, gerçekte yaratıcılık değil de, değişimi erkenden algılayıp dillendirmektir. Öngörü yani önceden görüp bir şekilde insana anlatmaya çalışmak.
İnsanların geneli inanamayacak olsa da sanatın hammaddesi düşün/felsefedir.
Düşünme gücünü geliştirmeyen etkin olarak kullanamayan birinin sanatçı olması, eser üretmesi olanaksız. Yaratılıştaki değişimi zamanında, diğerlerinden önce nasıl fark edecektir ki.
Gördüğünü kopyalamaktan bir adım ileri giderek, hayalleri şekillendirerek, bir bakıma algılananlar arasında bağlantılar kurarak değişimi dillendirmeye terfi etmiştir sanat. Hayatın değişik dönemlerinde algılananlardan oluşturulan sentezlere hayal gücü diyoruz.
Korkular, baskılar, özlemler, bilinmezi anlama çabaları, gücün veya zayıflığın hissediliş anları o öngörüsü gelişmiş insanlar tarafından diğer insanlara bir şekilde anlatılmak istenmiş. Bunu anlatmak, cinsinden olanlara öncülük etmek, insanın doğasındaki kut’u beslemiş, bu da insanı sanata yöneltmiş ve onur, vicdan gibi insani değerleri lider kılmış. Sanırım dinler bu değerleri taklit ederek insan üzerinde baskı kurma kolaylığını seçiyor.
İzleyici, taklitçi, kopyacı, izlenimci, gizemci, büyüleyici, itirazcı, alaycı, saldırıcı, isyancı, çıplak gerçekçi gibi sanat akımları sıralanmış son iki bin yıllık geçmişimizde. Elbette bunların her biri zamanını etkilemiş, zamanının insanına ayna tutmuştur. Ne var ki, düşün yani felsefe, sorgulama, gerçeği arama, insan beynide özgürlüğü hazmedebilme yeteneğinin uzağındakiler bu nimetlerden mahrum kalmışlar. Anlamsız-yararsız abuk sabuk şeyleri sanat sanmışlar veya kitlelere böyle tanıtmışlar. Bunlar kimlerdir, hangi toplumlardır, neyi veya neleri bu sapkınlığa araç olarak kullanmışlardır, ayrı konu.
Yazın yani edebiyat; algıları-öngörüleri soyut sembollerle dışa vurma, sunma yani ifade edebilme sanatımız zamanın değişimine ayak uydurması gerekiyor mesela. Üzerindeki toplumsal baskıyı atmalı. Değişimdeki sürekliliği izleyebilmeli ve ifade edebilmeli. Yüzlerce yıldır rayından çıkmış, kuduz köpek gibi sersem sepelek yalpalamış, değişim, gelişim, insana ufuk açma, iyiye yönlendirme gibi bir sorumluluk yüklenmemiş, yani edebiyatımız dediğimiz şey sanat olamamış.
İnsanı sadece sömürmüş. Kolaycılık yapmış, ha bire üfürmüş. Bin yıllık iğreti bir dönem yaşamış edebiyatımız.
Yaşam gücünü, yaşam ruhunu, yaşam devinim ve değişimini anlatmalıdır edebiyat. Tin’deki bütünlüğü ten’deki farklılıklarla karıştırmamalıdır edebiyat.
Öze dönerek, doğmalardan arınarak, yaratılışın ve gerçeklerin ve de derinliğin tellalı olabilmelidir edebiyat.
Köpeğe, yılana, öküze hakaret etmekle, toplumu uyuşturmuş mit’leri ağzına sakız yapmakla olmayacağını anlamalıdır edebiyat.
Sanat kut’lu olmalıdır, kut’sal olmalıdır ve insanı kut’lamalıdır.
(Kut: yaşam gücü ve ruhunun gelişmesi, beslenmesi ve korunması…)
*büyükharman*
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.