- 840 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PAÇALI ÖZGÜRLÜK
Evgin Atalay
"Yağmur yağıyor seller akıyor Arap kızı camdan bakıyor." bu şarkıyı söylemeyi seviyorum. İnsanların telaşlı koşuşturmalarını izlerken… Birisi kolundaki çocuğu çekiştiriyordu. Diğeri elindeki valizi… Yağmur da öyle hırslıydı ki kafası gözü yaralanmış bir kız çocuğu kaçmıştı sanki yüreğine. Sicim gibi yağıyordu yağmur. "Beni taşırlar mıydı acaba tırmansam? Bir buluta değse kafam..." diye düşündüm. Ama soramadım anneme "neden öyle yapmıştı?"
Cesaretim yoktu ki... Öfkelenmişti, neden? Bilmiyordum? Hala beni küçük sanıyordu herhalde. Gözlerini önce üzerime dikiyor sonra hızlı bir şekilde benden çok uzağa kaçırıyordu.
Onun beni anlayabilmesini çok isterdim. Sadece öyle gibiydi. Oysa altı yaşında kocaman kızdım. Her bir şeyi öğreniyordum. Buna rağmen konuşamıyoruz bile. Öğretmenin oğlu Toprak bana göz kırptı. Niye? Soramadım korkudan… Bir keresinde kızmıştı "sen küçüksün öyle şeyler konuşma ayıp" dedi. "ne dedim ki ben " göz kırpmış olması mı ayıp?
Bir an önce büyüsem de çekip gitsem bu kadının elinden. Zorla bana yemek yediriyor. Kaçıp saklanıyorum, buluyor. "yemeyeceğim tokum ben" diyorum anlamıyor lokmaları ağzıma tıkıştırıyor. Okula başladım da biraz rahatladım.
****
Bahçede duran masaya birden bir güvercin kondu. Gidip yanına sevmek istedim annem bırakmadı. Kaçarmış… Sessizce bekledik biraz. Sonra baktık kımıldamıyor bile. Korkmadan yanaştık. Kafasından başlayan mavi tüyleri aşağılara inerken açıklaşıyor ardından bembeyaz oluyordu. Kanatlarının ortasından da siyah çizgi geçiyordu. Ayaklarının etrafında beyaz tüyleri vardı. Paçalı bu! Paçalı güvercin diye bağırdım.
Babam anlatmıştı bir keresinde. Gençken, altı tane güvercini varmış. Çatıda beslermiş onları. Takla atarlarmış sonra da yem verirmiş mükâfatlandırırmış… Damda kuş beslediğini herkes biliyormuş. Bir gün hırsızlar çalmış onları. Daha önceden de takip etmişler evin giriş çıkışlarını. Kimse yokken de amaçlarına ulaşmışlardı. Her anlatışında babamın gözleri dolardı.
Uçurup sonra dönüşlerini beklermiş. Onlarla bunu yaşamaktan büyük zevk alırmış. Tanıdık bir yüz görür gibi oldum. Ayaklarını görünce paçalı bu! Paçalı…
Elimi uzattım kımıldamadı. Kaçması gerekmez miydi oysa? İlkin korktum ısırır sandım. Annem "onlar insanlardan daha zararsız" dedi. Alıştım birden yaklaştım. Kanadında kan vardı. Kanat çırpamıyordu. Annem, içeri koşup tentidireot ve yara merhemi getirdi. Yavaşça yaraya sürdü. Çay tabağının içinde biraz su birazda ekmek kırıntısı... Biz ekmeğe ve suya saldırır diye düşünürken bir de baktık ki uyumuş zavallı… Öyle güzel görünüyordu ki. Rüyasında kimi görüyordu acaba?
Saat beş filandı kuşun kanat çırptığını duydum. Durumunu merak edip baktığımda yerinde kuşun tüyü duruyordu. Herhalde onu hatırlamamız niyetiyle bırakmıştı.