- 454 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sofia Liasidu' nun hikayesini çeviri
Sofia Liasidu’nun hikayesini çeviri.
Annesinin sadece bir gözü vardı. Onun bu durumundan utanıyor ve çok defa ondan nefret ediyordu.
İşi, okulun yemekhanesinde ahçılıktı. Ailesinin masraflarını karşılamak için öğrencilere ve öğretmenlere yemek pişiriyordu. Tek gözlü bir annesi olduğunu anlamamaları için oğlu ile hiç konuşmuyordu. Çocuklar okuldan erken ayrılır ve bu ürpertili görüntüyü görmek istemezlerdi.
Küçük yaşlardan beri annesinin görüntüsü onun içinde bir problemdi. İlkokul yılları idi ve bir gün annesi ona “merhaba “ demek için sınıfa gitti. Oğlu onu tanımamazlıktan gelerek nefret dolu bir bakış atarak titremeye başladı ve kendini çok kötü hisseti. Eve gidince “bana danışmadan bunu bana nasıl yapabilirsin “ diye azarladı annesini. Ertesi gün arkadaşlarından biri ona “senin annenin tek bir gözü mü var” diye sordu. Kendini çok kötü hissetti. Eve gittiği zaman annesine ”senin durumun yüzünden arkadaşlarım benle alay edeceklerse senin ölmeni dilerim” dedi. Annesi ona hiçbir cevap vermedi.
Uzun zaman sonra bir arkadaşına “çok öfkeli idim ve moralim çok bozuktu, evden kaçmak ve ondan uzaklaşmak istiyordum. Bu vesile ile çok çalışıp başka okulda okumak ve bir iş sahibi olmak istiyordum ve bunu başardım” dedi.
Evlendi ev bark sahibi oldu. Ailesi ile annesinden uzakta mutlu bir hayat sürmeye başladı.
Uzun zaman sonra annesi onu hatırladı. Gelinini torunlarını hiç görmemişti. Çıktı, oğlunun evine gitti. Fakat oğlu onu eve almadı ve ona “ sen bana danışmadan bu eve nasıl gelir ve çocuklarımı korkutursun. Git, bir daha buraya gelme” der. Kadın “üzgünüm beyefendi. Bana yanlış adres verdiler. Özür dilerim” der ve çocuklara onların ninesi olduğunu sezdirmeden ayrılır evine gider.
Adam yıllar sonra kendi doğup büyüdüğü bölgede bir söyleşi yapması için bir teklif aldı. Hemen annesi aklına geldi. Gitti, görevini tamamladı ve doğduğu eve annesini ziyarete gitti. Komşuları ona annesinin bir müddet önce öldüğünü, ama ölmeden önce oğluna verilmesi için bıraktığı mektubu verdiler.
Adam kapı eşiğine çöktü ve okumaya başladı.
“Sevgili oğlum,
Her zaman seni düşünüyorum, hiç aklımdan çıkmıyorsun. Evine gelip çocuklarını korkuttuğum için çok üzgünüm. Özür dilerim. Beni affet. Bölgeye bir söyleşi için geleceğini duydum ve çok sevindim, mutlu oldum. Fakat yatalak olduğum için seni gelip görebileceğimi zannetmiyorum. Bu mektubu sana vermeleri için yazdım, çünkü kendimi çok kötü hissediyorum ve eğer beni görmek akına gelirse geldiğinde beni bulamayabilirsin. Küçük bir çocukken seni tek gözüm ile zor durumda bıraktığım ve mahcup ettiğim için beni affet oğlum. Sen daha yeni doğmuşken bir şanssızlığa uğramış ve bir kaza sonucu bir gözünü kaybetmiştin. Senin tek bir gözle büyümene gönlüm razı değildi. Tüm uğraşlarıma rağmen tek bir çare vardı. Sana kendi gözümü vermek. Ben de onu yaptım.
Çok gururlanıyordum. Oğlum kendi gücü ve kendi gözleri ile kimseye muhtaç olmadan dünyayı seyrediyor. Kimseye muhtaç olmuyor. Sen benim gururumsun.
Seni kalben seven.
Annen.
YORUMLAR
İlginçti. Silkeleyiciydi doğrusu. Yazı içerisindeki zaman ayraçları ise bazan farklılaşıyordu. Dili geçmiş zaman ile anlatı sürerken, birden ar er ekleri gelerek konuyu geniş zamana taşıyordu. Sanki bu olmasa daha mı iyi olacaktı?
Kemal Sunar
Saygılarımla. Kemal Sunar.