- 372 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bilginin Yozlaştırılması -1
Bugün sizlerle paylaşmak istediğim ne şu andaki gündem veya operasyonlar değildir. Sizlere önümüzdeki tehlikenin demokrasi, insan hakları, çevre kirliliği, doğanın katledilmesi vs. demeyeceğim. Aslında tehlikenin farkında değiliz deyip yaygara koparma taraftarı da değilim.
Bugün tartışmak istediğim konu bilginin kirliliği ve bilgi kaynaklarının deforme edilmesi konusudur.
Çağımızın Bilgi çağı olması aslında bilginin kolay elde edilmesi ve çabuk bir şekilde ulaşılabilmesini sağlamaktadır. Bu nedenledir ki çağımızın adı birileri tarafından bilgi çağı olarak adlandırılmıştır. Nitekim insanların gündemi takip etmeleri, taşınabilir aygıt çılgınlığı bir yandan da ne kadar tüketmeye yönelik varlık olduğumuzu ortaya koymaktadır. Yazılan çizilen onlarca fikir akımının bir kaç cümle ile birlikte nasıl hiç edilmeye çalışıldığını hayatımızın her anında görüyoruz. O kadar ki en başta deforme edilen ve çocuğun asli gelişimini sağlayan aile bilgisinin nasıl deforme edildiğini ve toplum olarak buna nasıl bir reaksiyon aldığımızı açık bir şekilde görebiliriz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın yapmış olduğu kürtaj açıklamasından sonra meydana gelen gösterilerdeki tepkileri az çok hatırlıyoruzdur. Slogan "Benim bedenim, benim vücudum" şeklindeydi. Özgür birey ve özgür toplum söyleminin aslında Dini değerler açısında ne kadar sakıncalı olduğunun daha yeni farkına varıyoruz son dönemlerde.
Burada gösterilen tepkinin aile düzeni ve namus kavramını nasıl yerle bir ettiğini görebilmemiz çok basit doğrusunu isterseniz. Ama kamuoyu ve belli kesimler tarafından pompalanan bilgiler doğrultusunda bu slogan karşıtı herhangi bir tavır aldığınızda yobazlık ve gericilik ile suçlanıyorsunuz. Kıyılan can ve yok edilen nesil kimsenin umurunda değil. Peki ya kızlarımızın kirletilmesini ve bunu marifet gibi insanların savunmasına ne diyeceğiz. Kuran’ın bu konuda verdiği cevap ise müthiş; "Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman hangi sebepten dolayı gömüldüğü" dehşet verici değil mi?
Peki bu konudaki tepkilerimiz neden güdük kalmakta ve neden sesimiz her çıktığında yobaz veya gerici olarak yaftalanmaktayız. Bu bizim aslında yüzyıllardır süren sessizliğimizin ve kimliğimizi reddetmenin bir tezahürü. Kimliğimizin böyle durumlarda dışarı çıkması hala benliğimizde sakladığımız ilahi kırıntıların bir tezahürü olsa gerek.
Zinanın bu kadar meşru görülmesi ve buna karşı çıkan tarafların tırnak içerisinde "demokrasi" söylemleri safların ne kadar netleştiği ve netleşmesi gerektiğini konusunda bize çok ciddi bir referans olmaktadır.
Kuran’daki ilk yaratılış ve Hz. Adem kıssasında şeytanın nasıl kibirlendiği ve sonrasında ise verdiği cevap aklımızın bir köşesinde durmalı ve her seferinde yolumuzu tayin ederken bir başvuru kaynağı olmalıdır. Merak edenler için şeytanın cevabı; " Senin doğru yolun üzerine oturacağım onlara sağlarından, sollarından, altlarından ve üstlerinden yaklaşacağım ve onların bir çocuğunu sana şükretmemiş olarak göreceksin." ve Rabbimizin o müthiş cevabı; "Cehennemi seni ve sana tabi olanlar ile dolduracağım."
Velhasılı; Safların son zamanlarda tamamı ile netleşmeye başladığı bugünlerde dikkatli olmalı ve tarafımızı net bir şekilde belirlemeliyiz. Hak tarafından olup kınanmaya mı? Yoksa batıl tarafta olup bu dünyamızı ihya edip ahiretimizi harap mı etmeliyiz karar yine size ait. Son olarak bir ayet ile konumuzu kapatalım.
Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer imanınızı kaybederseniz, Allah, zaman içinde (sizin yerinize) Onun sevdiği ve Onu seven insanlar geçirecektir; müminlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkar edenlere karşı onurlu; Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan (insanlar): Bu, Allahın dilediğine bağışladığı lütfudur. Allah (lütfunda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir. ( Maide Süresi 54. Ayet)
Selam ve dua ile...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.