MASAL BU YA..
Bir varmış.. Bir yokmuş..
Develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken..
Zamanın birinde karanlık oğlan diye bir delikanlı yaşarmış..
Bu karanlık oğlan yeşilmi yeşil, kocaman bir ormanda tüketirmiş ömrünü.. Ve bu ormana karşı mavimi mavi bir deniz vururmuş dalgalarını ormanın eteğine.. Karanlık oğlan pek sevilirmiş bu yeşil orman sakinleri tarafından.. Kimin başı sıkışsa koşar gelirmiş ona ve derdini anlatıp çözüm beklermiş kendisinden.. Karanlık oğlanda orman komşularına elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırmış.. Hatta öyleki bazen ormanın kralı aslanın karşısına çıkar.. Mağdur bir sincabı veya yaralı bir geyiği, kral aslandan korkmadan savunur.. Hakkını ararmış.. Bu sebeple orman sakinlerinin yüreğinde karanlık oğlanın yeri bambaşkaymış..
Günlerden birgün karanlık oğlan içindeki sıkıntı ve boşlukla boğuşarak tünemişken denize doğru bir dalın tepesine.. Usul usul bir fısıltı yanaşmış taa kulağına.. Bir süre dinlemiş bu mırıltılarla dolu hoş sedayı.. Sonra merakına yenilmiş elbette ve bırakmış yere kendini dalların arasından..
Yavaş adımlarla varmış ormanın kıyısına, her adımında fısıltı daha da duyulur hale gelmiş.. Sonunda kelimeleri seçer olunca durmuş karanlık oğlan, ve tümünü dinlemiş fısıltının.. Sese kaptırmış kendini gökyüzüne savrulmuş sanki.. Denizin üzerinde uçmuş adeta ve gene konu vermiş sahilin kenarına.. Duyduğu kelimeler denize söylenen buğulu bir sese ait şiirmiş aslında…
Ey masmavi denizin üstünde uçan, martılar,
Deniz kıyısındamıdır sizinde ruhlarınız ?
Bu beyaz köpüklere sizdemi hayransınız ?
Köpük köpük dudaklara benzettinizmi onları sizde,
Yeminler ettinizmi ayrılmamak için sizde denize,
Ve yalnızlığı seçtinizmi, yosun kokularıyla sarılmışken,
Dalga dalga fırtına, binbir renginde besledimi sizide,
İklim iklim yağmur, kar kabardımı içinizdeki denizde,
Söyleyin martılar,
Her bakışıyla puslu mavisi vuruyormu sizin yüreğinizede,
Ve ikiye bölünüp yüreğiniz, bütün çağlayanlarınız kuruyormu sizinde…
Karanlık oğlan şiirin götürüp de getirdiği bir yerlerde sersemlemiş dururken,
Birden ses korkarak çığlık atmış..
- Hey sende kimsin ?
- Ah, merhaba korkuttummu seni ? Sesini duyup geldim şiirin çok güzel dayanamayıp dinledim. Demiş karanlık oğlan.
- Bende yalnızım sanıyordum birden seni karşımda görünce irkildim. Kimsin sen..?
- Benim isimim Karanlık oğlan bu yukardaki ormanda yaşarım.. ya sen kimsin ? Demiş karanlık oğlan..
- Ben, Bende Aydınlık kız ismim.. Bende bu masmavi denizde yaşarım.. demiş Aydınlık kız..
Karanlık oğlan ne kadar karanlıksa , Aydınlık kızda bir o kadar aydınlıkmış.. Ve böylece iki farklı genç arasında bir arkadaşlık başlamış..
O gün akşamın turuncu yorganı üzerlerine erene kadar konuşmuş, gülmüş, şarkı söylemiş, şiir okumuşlar birbirlerine..
Ve yarın tekrar görüşmek üzere sözleşip Karanlık oğlan ormanına, Aydınlık kızda denizine dönmüşler..
Günler günleri kovalamış, saatler saatleri yakalamış..
Her görüşmelerinde daha da yakınlaşmış iki farkı renk, ikisinin bir araya gelmesinden sahilde grilik oluşur.. Martılar buna çığlıklarıyla eşlik eder olmuş..
Karanlık oğlan, Aydınlık kızı seviyor ve bunu her fırsatta dile getiriyormuş.. Fakat Aydınlık kız bununla ilgili tek kelime etmiyormuş.. Birlikte mutlu ve huzurlularmış.. Aydınlık kız acele etmemesini söylüyor zamana bırakalım diyormuş.. Ama Karanlık oğlan bunu önce kabul edip sonrada vazgeçiyormuş.. Ve Aydınlık kıza her fırsatta..
- Ben seni seviyorum.. her şeyinle kabulümsün.. yeter ki gitme bırakma beni.. diyormuş..
Aydınlık kız bu sözlerden büyük bir mutluluk duyuyor.. Karanlık oğlana daha çok bağlanıyormuş..
Ama gel zaman git zaman, Karanlık oğlan ormanın derinliklerinde yalnız kalıp düşüncelere daldığında, söylediklerini unutur olmuş.. Her fırsatta mutlu olmayı heveste bırakıp, Aydınlık kızı kovarcasına öteye iter, gitmesi için de söylememesi gereken şeyleri söyler olmuş..
Oysa Aydınlık kız onun her göndermesine bir süre sonra geri döner yeniden başlar yanında olmak için uğraşırmış.. Ama bu her gidiş dönüş Aydınlık kızdan parçalar alır ve azalmasına yol açarmış..
Gene mutlu biten bir günün ardından ormanına dönen Karanlık oğlan bir dala tüneyip düşüncelere dalmış…
Sağ omzundaki küçük melek, sol omzundaki küçük şeytanla kavgaya tutuşunca Karanlık oğlan arada kalmış… Sabahı sabah etmiş.. Ve sabahın erken saatinde sahile koşuvermiş..
Aydınlık kız, Karanlık oğlandan bir süre sonra gelmiş sahile..
Bir önceki günün mutluluğu yüzüne yansımış olan Aydınlık kız mutlu mutlu gülümseyip öpmüş yanağından Karanlık oğlanı.. Ama Karanlık oğlan bir adım çekilmiş geriye.. Yüzü daha da kararmış adeta.. Öfkesinin dumanları kaplamış karanlık yüreğini… Ağzını açtığında Ejdarha ateşleri püskürmüş sanki nefesinden..
- Dur ! demiş.. Karanlık oğlan..
- Ben artık dayanamıyorum.. Ben ormanda yalnız başıma yaşamak istemiyorum.. Yanımda ses, nefes istiyorum.. Gecelerimin yalnızlığından bıktım.. Seni seviyorum oysaki.. Sen bunu bile söylemiyorsun bana.. Sevmiyorsun çünkü biliyorum.. Demiş..Karanlık oğlan..
Aydınlık kız şaşkın anlamaya çalışmış sözleri.. Önce kırılmış, sonra üzülmüş aydınlığı azalmış sanki… Oysa sevdiğini söylemese de gösterdiğini, hatta hissettirdiğini sanıyormuş sevdiğine ..
Her gelişinde yanında eşyalar getiriyor.. İkisi için kumların üzerinde yuva kuruyormuş Aydınlık kız.. Ama Karanlık oğlan karanlıkta olduğu için sadece kendi aklındaki aydınlıkta takılıp kaldığından görmüyormuş bunları…
Aydınlık kızın gözlerinden yaşlar süzülmüş.. Daha da azalmış aydınlığı..
Ve..
- Evet haklısın ben seninle ormanında yaşayamam.. Senide yanımda götürüp denize alamam.. Ama her şeyinle kabulümsün diyen de sendin.. Ve sevdiğini her şeye rağmen yanımda olmak istediğini söyleyen de sen.. Doğru sen daha güzel şeyleri hak eden birisin.. benim sana verebileceklerim bu kadar.. Beni gene öteye itiyorsun.. Fakat bilki şimdi gidersem bir daha gelmeyeceğim.. Demiş Aydınlık kız…
- Tamam.. Gelme.. Ben birlikte yaşayacağım birini istiyorum.. Gelme.. Demiş Karanlık oğlan…
Aydınlık kız boynunu bükmüş.. Uzun uzun seyretmiş Kendini görmeyen karanlığını oğlanın… Anlatamadıysa sevdiğini.. durmasınında bir anlamı yokmuş zaten… Bunca zaman onun emek verdiği kadar, kendisininde emek verdiği görülmüyorsa boşa duruyor demekmiş..
Son kez bakmış sevdiğinin yüzüne…
- Hoşça kal ! Demiş Aydınlık kız..
Ve geldiği mavimi mavi denize atmış kendini.. Aydınlığınıda almış yanına götürmüş tüm ışıklarını…
Karanlık oğlan bir süre bakmış peşinden, buruk, beklide pişman..
Sonra dönüp karanlığınıda almış yanına.. Sahilin griliğini yok ederek dalmış ormanına…
Masal bu ya…
Her masalın sonu mutlu bitmeye biliyor sevgili masal severler… Ama siz yaşarken yazdığınız masallarınızda umarım mutlu sonlar yaratırsınız…
Gökten 3 Elma düşmüş.. Birincisi bu masalı anlatan ben denize, İkincisi masalımı okuyan siz kıymetleri masal severlerime, Ve üçüncüsüde umarım Karanlık oğlanın kafasına düşmüştür…
FİNİTO
24/12/2014