- 679 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
MEVLANA HAFTASINDA NELER ELDE ETTİK?
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
MEVLANA HAFTASINDA NELER ELDE ETTİK?
7-17 Aralık tarihleri, her yıl; “Mevlana Haftası” olarak idrak edilir. Her birimizin dilinde; “gel ne olursan ol yine gel…” sözü terennüm edilir. Bunu bilmeyen yoktur. Her ne kadar bu söz, Mevlana’ya ait olmasa da, yinde de güzel ve anlamlı. Hatta hayatımız boyunca bu sözün arkasına sığınırız. Fakat ne anlama geldiğini, ne demek istediğini pek düşünmeyiz. Daha doğrusu işimize pek gelmez.
Mevlana’yı yalnızca turistik amaçlı olarak görmeye gelenlerimiz var! Sadece türbesini ziyaret etmek, onunla ilgili hediyeler almak, “Gez Dünyayı gör Konya’yı” diye övünmek bir anlam ifade eder mi? Mevlana, bize ne anlatıyor? O, hayatında ne gibi mücadeleler içinde bulunmuş? “Ben Kur’anın kölesiyim…” derken ne demek istemiş? Bunları teker teker ele aldığımız zaman şu sonuç çıkar ortaya; bizim dergahımıza ham gelen, pişmiş çıkar. Cahil gelen, bilgili gider. İnançsız olarak aramıza katılanlar, İslâm’ın güzelliklerinden yararlanır. İşte o zaman, “gel, ne olursan ol yine gel” çağrısı bir anlam ifade eder. Bakınız bu hususta Şems-i Tebrizi ne diyor;
Alah’ı tanıdığınızı iddia ediyor, fakat ona olan borcunuzu vermiyorsunuz. Bu borcu, fakir ve muhtaçlara ihsanda bulunarak ödeyin.
Kur’an-ı Kerim’i okuyorsunuz fakat hüküm ve kurallarından haberiniz yok. Okuduklarınızı uygulayın.
Şeytanın, düşmanınız olduğunu iddia ediyor, fakat ona itaat ediyorsunuz. Onun tekliflerini geri çevirin.
Kendinizi Muhammed (SAV) ümmetinden sayıyor, fakat sünnetini uygulamaya çalışmıyorsunuz.
Cennete girmek istediğinizi söylüyor, fakat ona girmek için gerekli hiçbir ameli işlemiyorsunuz.
Ateşten kurtulmak istiyor, fakat günahlarınızı ve kötü amellerinizle kendinizi durmadan ona doğru sürüklüyorsunuz.
Ölümün herkese geldiğini biliyor, fakat ona hiçbir hazırlıkta bulunmuyorsunuz.
Bütün din kardeşlerinizin kusurlarını görüyor, fakat kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz.
Allah’tan gelen bütün nimetleri şükretmeden yiyor ve kullanıyor, fakat O’na olan minnettarlığınızı size verdiği nimetlerden muhtaçlara tasadduk ederek göstermiyorsunuz.
Ölülerinizi, aynı sonun sizin de başınıza geleceğini bile bile, ibret almadan, gömüyorsunuz.
İbn-i Arabi şöyle der; “Üç şeyden kork, Allah’tan, Nefsinden, Allah’tan Korkmayandan.”
Ya Rab No’la Halim Benim?
Senden dolu iki cihan,
Oldum zuhurunda nihân;
Ger bulmayam seni ayan,
Ya Rab, n’ola halim benim?..
Dilde kanaat olmaya,
Zühd ile tâat olmaya,
Senden hidâyet olmaya,
Ya Rab, n’ola halim benim?..
Şol gün ki mîzan kurula,
Hak tapusunda durula,
Halâyık oda sürüle,
Ya Rab, n’ola halim benim?..
Ağlarım üş de zâr ile,
Kaldım diriğ ağyar ile,
Bilişmedim sen yâr ile,
Ya Rab, n’ola halim benim?..
Hâmidi’nin gözü yaşlı,
Doldurur dağ ile taşı,
Bilmem n’idem garip başı,
Ya Rab, n’ola halim benim?..(Ebu Hamid)
Her işimizde, her davranışımızda, yüce Allah’a yönelik, O’nun rızasına uygun tavırlar sergilersek, ancak o vakit, “adam” olur; ŞEB-İ ARUS’a ulaşırız! (23 ARALIK 2014)