- 898 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BÜLBÜLÜM ALTIN KAFESTE ÖLÜR AHESTE AHESTE.
Efendim biliyorum şarkının ‘’ Bülbülüm altın kafeste, öter aheste aheste ‘’ olduğunu ama bizim bülbül farklı. Bizim bülbül altın kafeste ve ölüyor aheste aheste…
Kafaları fazla karıştırmadan direkt olaya bağlanalım olmazsa.
Olay Bolu ilimizde cereyan ediyor aslında. Tabii ki Bolu deyince aklınıza kim gelir? Elbette Köroğlu gelir. Ülkemizde aşağı yukarı herkes bilir Köroğlu’nun hikayesini di mi? Özellikle de ondaki tabiat ve doğa sevgisini bilmeyen yoktur.
Bolu beyi olacak gavatı hallettikten sonraki hayatını bilen var mı peki? Ben anlatmazsam nereden bileceksiniz ki?
Evet efendim. Köroğlu, Bolu beyini hallettikten sonra kısa bir süre de Kiziroğlu Mustafa ile uğraşmak zorunda kalır. Lakin Kiziroğlu Mustafa biraz dişlidir. Hay eder haya teper, huy eder huya teper ve en sonunda Köroğlunu suya teper. Köroğlu bakar ki bu Kiziroğlu Mustafa denen psikopat yüzünden bolu derelerinde nerede yüzgeçleri çıkacak sonunda ulan bu psikopat herifi nasıl ortadan kaldırayım diye kara kara düşünmeye başlar.
Böyle düşüne düşüne bir gün Mengen ilçesine kadar yürür. Orada ay parçası gibi bir hatun görür. Anında yıldırım aşkına tutulur. Hemen dünürcüler göndererek kızı ister. Kız babası ‘’ Valla sen de has delikanlısın ama şu Kiziroğlu Mustafa da kızı istedi. Ne etesek ki’’ diye cevap verir gelen dünürcülere.
İşte o anda Köroğlunun aklına bir fikir gelir. Der ki ‘’ Mustafa ile aramızda bir yarış tertipleyelim. Yarışı kim kazanırsa kızı o alsın’’
Bu fikir ve haber Kiziroğlu Mustafa’ya iletilir. Kiziroğlu Mustafa geldiğinde ise yarış başlar. Kızın bol miktarda yemek yapacaktır ve bu yemeklerden en çok hangisi yerse kızı o alacaktır.
Yalnız kızın gözü tabii ki akıllı uslu ve de son derece yakışıklı olan Köroğlunda. Kizroğlu Mustafa’nın tabaklarını silme doldururken Köroğlunun tabaklarına bir kaşık koymaktadır yemeği.
Uzatmayalım efendim beleş ve bol kepçe yemeğe yumulan Kiziroğlu Mustafa çatlayarak terk-i alem eder. Kız Köroğluna kalır. İşte bu olaydan sonra da Mengende aşçılık denen meslek patlar gider.
Neyse…Daha sonra Köroğlu ve güzeller güzeli eşi şirin bir köyde münzevi bir hayat yaşamaya başlarlar lakin bu münzevi hayatları bir kız çocukları doğunca bozulur birden.
Adını Sündüs koydukları bu kız çocuğu daha doğduğu günden itibaren farklılığını ortaya koyar. Mesela diğer bebekler ‘’ Ingaaaa’’ diye ağlarken Sündüs ‘’ Ağlamak yooook gülmek var ‘’ diye ünler. Diğer çocuklar inek sütüyle beslenirken o babasının masasındaki aslan sütüne doğru emekler. Yaşı ilerleyip de diğer çocuklar sokakta evcilik oynarken o gider top oynar erkek çocuklarla. Akşam eve geldiğinde de anne babasına ‘’ Altı tane attık, yedi tane koduk ‘’ gibi acayip laflar eder.
Okula gönderirler orada da ortalığı karıştırır. Mesela müzik öğretmeni bir mandolin aldırır tüm sınıfa ve mandolin dersi vermeye başlar ama Sündüs parmağını sadece sol notasına basar. Başka notaya, perdeye kesinlikle parmağını koymaz..
Köroğlu ‘’ Ulan ben ne Bolu beyinden ne de Kiziroğlu Mustafadan bu kadar çekmemiştim ‘’ Diyerek bu anarşist kızdan kurtulmanın yollarını aramaya başlar ve tabii ki bulur.
Kuzuzadelerin Mehmet Efendinin oğlu…Köroğlunu kurtaracak tek şey Kuzuzade Mehmet Efendinin oğlu Kuzu Tayyardır.
Beş bıçak , iki kurşun ve bir de şiş darbesi sonunda Kuzu Tayyar Efendi Köroğlu kızı Sündüs ile evlenmeye ikna edilir.
Tayyar Efendi Sündüs ile evlenmeye ikna edilir ya Sündüs Tayyar ile evlenmeye nasıl ikna edilir işte orası hâla sır ve muammadır.
Neyse efendim. Köroğlu beş satır, dört kama ve bir roketatar darbesiyle mahalle imamını da ikna eder bu nikahı kıyması için. İmam Sıddık Efendi Kuzuzade Tayyar Efendiye her ne kadar kaş göz işareti ile ‘’ Ulan manyaklık etme. Hayır de ‘’ dese de bu işaretlerin manasını anlamayan Tayyar Efendi ‘’ Ulan hayatımda ilk kez bir şey için aldım deme şansını yakalamışım bari bunu değerlendireyim’’ diye düşündüğünden ‘’ Aldım kabul ettim ‘’der.
O öyle der ama Sündüs ortalığı yıkar. ‘’ Ulan sen pazardan tavuk mu alıyorsun lavuk?’’ diyerek.
Nikah sakata gidecektir neredeyse. Köroğlu Sündüse o en sevdiği bağ evinin tapusunu gösterir ve sorar ‘’ Kızım aldın kabul ettin mi?’’ Sündüs heyecanla bağırır ‘’Aldım kabul ettim’’ Böylece bir katakulli ile nikah akdi gerçekleşmiş olur.
Sündüs evlendikten sonra da anarşistliğe devam eder tabii ki. Huylu huyundan hiç vazgeçer mi? Artık her eylemde polis milletiyle haşır neşir olmaktan onlarla arasında kuvvetli bir samimiyet bile hasıl olmuştur ve sorarlar Sündüs yanlarına gelince: ‘’Abla ne alırdın bu gün? Gaz-oz mu verelim yoksa halis memba suyumuz var ondan mı?’’ diye
Offff..Amma uzattım di mi? Daha kuş olayına gelemedik bir türlü. İsterseniz direkt o olaya dalayım. Yoksa Sündüs’ün anarşi hayatı öyle yazmayla bitecek gibi değildir.
Efendim bir gün Köroğlu Sündüs’e ‘’ kızım ben ananla birlikte Bolu’ya inip anana biraz urba, esvap alacaz. Bu gece Bolu’da kalabiliriz. Kuşum sana emanet’’ der ve elindeki kafesi kızına verip gider.
Sündüs kafesi şöyle güneş gören bir yere koyar. Bir müddet sonra bakar ki kuş, gagasıyla kanatlarının arasından bir şeyler çıkarıp yiyor. Dikkatlice bakınca kuşun kanatlarının arasında bir kaç böcük görür. Hemen telaşla mutfağa koşar ve sivrisinek ilacını alıp gelir. Kuşu dezenfekte ederek böcüleri öldürecektir. Aeresolü bir kere fıslattığında kuş mayışır. İkinci fısla birlikte kuş ayakları yukarıda vaziyette sırt üstü kafesin zeminine düşer.
Ne kadar anarşist olursa olsun ne de olsa baba korkusu var tabii ki. Üstelik baba öyle böyle adam değil. Köroğlu… Korku ile bağırır.
-Tayyar yetiş kuş öldü.
Tayyar koşar.
-Ne oldu Sündüscüğüm?
Sündüs neredeyse ağlayacak.
-Tayyar kuş kımıldamıyor.
Tayyar hayretle bakar Sündüse
-Yooo.. Bayağı kımıldıyor. Bunu da nereden çıkardın şimdi?
Sündüs öfkeyle bağırır.
-Salak…Kafesteki kuşu diyorum.
Tayyar bakar ve
-Evet..Maalesef ölmüş kuş.
Sündüs:
-Hemen koş git bu kuşun aynısından bir kuş al.
Kuzuzade Tayyar adeta ok gibi fırlar. Bir kaç saat sonra bir hamster ile gelmiştir.
-Buyur karıcığım. Bulmak bayağı zor oldu ama aynen babanın kuşundan bu.
Sündüs bir babasının kuşuna, bir Tayyar’ın getirdiği hamstere bakar. Hamsteri kuyruğundan tuttuğu gibi Tayyar’ın kafasına indirir.
-Git bana kuş getir. Fare değil.
Emir demiri keser tabii ki. Tayyar şimşek gibi gider yıldırım gibi döner. Evet bu sefer bir kuş ile gelmiştir. Hem de bay bir kuş ile…Yani bir baykuş ile. Oysa kafeste ölmüş vaziyette yatan kuş bir bülbüldür.
Sündüs çıldırır adeta. O anda da baykuş ‘’ Huuu’’ diye ötmesin mi? İyice tepesinin tası atar. ‘’ Ne var lan neee…Ne o öyle huuu? Nereden geliyor bu samimiyet?’’ diye garibim baykuşu refüze ettikten sonra tekrar Tayyara döner.
-Yahu herif bak. Boğarım seni. Yemeğine arsenik katıp zehirlerim. Git adam gibi bir bülbül al gel.
Tayyar mızıldanır.
-Ama cancağızım, ayaklarıma kara sular indi.
Sündüs mutfaktan bir satırla gelince Tayyar eğer kalkıp gitmezse o kara sular inmiş olan ayaklarının ta dizden kesileceğini anladığından çaresiz yine düşer yollara ve artık bu sefer bir bülbülle döner.
Ölü bülbül yerine kafese canlı bülbül konur. Konmasına konur ama canlı bülbül de kafese girer girmez mayışır. Gözleri kaymaya başlamış, cik cik olması gereken sesi cork cork olarak çıkmaya başlamıştır.
Sündüs ve Tayyar kafesi önlerine koyup diz üstü yalvarmaya başlarlar. ‘’ Ölme, ne olursun ölme ‘’ diye ama bülbülün hali hal değildir. Hatta usuldan usuldan ‘’ Gidiyorum, bütün aşklar yüreğimde’’ şarkısını bile söylemeye başlamıştır bizim bülbül efendi.
Sündüs ‘’ Haydi canım bir canlı bülbül daha getir’’ nazarlarıyla Tayyara bakmaya başlayınca Tayyar dayanamaz artık ‘’ Valla hiç bakma öyle. İstersen öldür bir daha çarşıya inemem der ve işte o anda da Koçyiğit Köroğlu tüm haşmetiyle dalar içeri.
Sündüs anarşisttir manarşisttir ama asla yalan söylemez bir şey sorulduğunda. Dolayısıyla babası ‘’ Burada neler oluyor?’’ diye sorduğunda ona olan biteni olduğu gibi anlatır.
Köroğlu başlar gülmeye.
-Kızım…Kabahat kuşlarda değil. Kafese o kadar ilaç sıkıp kuşun yemini zehirlersen elbette o yemi yiyen kuş ölecektir. Yani yeni bir kuş alsaydınız o da ölecekti.
Sündüs hem bu olaydan bu kadar ucuz yırttığı için hem de eğer kuş ölmeseydi akvaryumu da dezenfekte etmeyi düşündüğünden derin bir oh çekerek babasının boynuna sarılır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yukarıdaki resimde Koçyiğit Köroğlu ile kızı Sündüsü bu elim olaydan sonra birbirlerine sevgilerini sunarken görmektesiniz.
YORUMLAR
Gel de Cüneyt Arkın'ın o 'kült' filmi Köroğlu'nu; epik duygulara tercüman olan ve 'savaş davulu'nun gümbürtüsünü güzelleştiren müziğini; Köroğlu'nun cenk sahnelerini domine eden narasını ve bütününde 'derebeyliğe' karşı Türk milletinin 'reaksiyoner' duruşunun ifadesi olan eseri yadetme... Sizin fantastik kurgunuzu ve anlatımınızı böyle ciddi yorumladığım için hoşgörünüzü istirham ederim, saygıdeğer hocam...Ben okurken keyif aldım...Teşekkürler.Selam ve saygılarımla...