- 584 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİZ DE BİLMİYORSUNUZ
İşten ayrıldığımın,yahutta başka bir deyimle işten ayrılmaya mecbur bırakıldığımın üzerinden
üç sene geçmişti.İşsizlik parası işsizlik yardımına dönüşmüş,kıt kanaat geçinip gittiğimiz bir
çok günlerden bir tanesi.Şiir yazmak için ilham perisinin uğramadığı zamanlar her zaman yaptığım gibi,uzun uzun yürümüş,nehir kenarındaki demir parmaklıklara yaslanarak,döne döne
akan fakat hiç sesi duyulmayan bulanık Ren nehrine bakıyorum.Mayıs ayı başındayız,bulutsuz güzel bir gün,güneş kendini hissettiriyor.Nehir Alp lerde eriyen karların etkisiyle görünür derecede yükselmiş ve yakınlaşan denize özlem duyarcasına hızla akıp gidiyor.
Otuz sene öncesini düşünüyorum,o zamanlar bu kadar kirli değildi bu nehir ve bol balık vardı.
Endüstri artıkları,bilhassa kimya endüstrisinin son zamanlarda yapmış olduğu hatalar nehirde
canlı balık bırakmadı.Sanki bizde daha mı iyi?O güzelim Marmarayı ne hale getirdik.Bir zamanlar
doğada en bol balık çeşidi olan canım Marmara can çekişmiyormu?İstavrite hasret kaldık diyorum kendi kendime.Sonra ayaklarımdaki yorgunluğu hissederek oturmak için bir yer arıyorum.Gerideki araziyi belediye park haline getirmiş.Eskiden burada bir araba hurdalığı vardı.İyi olmuş diye düşünerek ve oturacak bir bank bulmak için parka doğru yürüyorum.Hava açık ve hissedilir derecede sıcak olduğu için,bütün banklar dolu.,fakat oturanların hepsi yaşlı insanlar.
İleride güllern ekili olduğu bir sahanın arkasındaki bankta,tek başına bir kız çocuğu oturuyor.
Sarı saçları iki örgü halinde sarkıyor.Orayadoğru yürüyor ve bankın öbür ucuna yavaşça ilişiyorum.Ayakların ağrıncaya kadar ne yürürsün be adam diye düşünürken,oturan kız
yüzünü çevirmeden,almanca günaydın diyor.Ben de şaşkın bir şekilde günaydın diyorum.
Biraz durduktan sonra ,siz yabancısınız diyor.Evet diyorum,nereden anladınız?
Konuşmanızdan diyor.Yarım sola dönük durduğu için gözlerini görüyorum.Açık mavi gözleriyle uzaklara doğru hiç göz kırpmadan bakıyor.Kucağında kemen olduğu anlaşılan bir çantayı elleriyle sıkı sıkı tutuyor.
Kendi kendime,otuz sene çalış çabala,yapılması icap eden her şeyi hakkı ile yap ve arkasından otuz sene emek verdiğin memleketin yabancısı ol,ne komik değilmi?
Kafamı sallayarak gülümsüyorum,acaba kız gördümü diye diye.Dönüp bakıyorum,o hala
hiç kıpırdamadan,sonsuzluğa doğru bakıyor.
Siz yabancısınız kelimesi bana,çalıştığım seneler iş yerinde geçen bir hadiseyi hatırlattı.
Bir öğle vakti,yemek yemek için düzenlenmiş olan masalardan birinde oturmuş,evden getirmiş olduğum,domates ,ekmek,peyniri yiyorum.Ayni masada makina tamircilerinden ikisi oturuyor.Yugoslav asıllı olan Almana,benden iki sene sonra işe başladın,saat ücretinde beni geçtin.İki saat mesai olsa,o da sana veriliyor,ben bu işi bir türlü anlayamadım.Ayda kaç şişe
viski getiriyorsun ustaya,dyebiraz manalı,biraz alaylı,Almanı iğneliyor,hepimiz gülüşüyoruz.
Hans aniden ciddi bir suratla,,Ben Almanım,tabiiki böyle ocak,,diyor ve soğuk soğuk gülüyor
Yugoslav asıllı Georg,aniden elini çantasına daldırıp çıkardığı Alman pasaportunu sinirli bir
şekilde masaya vurarak,,bu ne ha ,,!Bunu sokaktan bulmadım,ben bu memlekette doğdum büyüdüm,senin kadar Almanım,,dediği zaman,Hans kıpkırmızı bir suratla,,git onunla
tuvalette poponu sil,o kağıt parçasıyla Alman olunmaz,,demiş,ve ondan sonra ikisinin
bir daha konuştuğunu bir daha görmemiştik.
Gözüm hemen bir kaç metre ilerde açmış güllere takılıyor,keşke hanımda burada olsaydı
güllere bayılır diye düşünüyorum.Hele pembe renkli olan gül okadar güzelki .İçimden şeytan dürtüyor,koparda hanıma götür diye.Fakat bunu yapacak cesaret nerede?
Kıza dönerek ,,pembe güller nekadar güzel değilmi,? diyorum ,,Öyledir diyor,,Bu parkı
hakikaten çok güzel yapmışlar,,böyle göğün masmavi olduğu bir günde,rengarenk çiçekler
olan bir yerde oturmak hakikaten güzel,,diyorum.
Kız birden yüzünü ban çeviriyor.Açık mavi buğulu gözlerinden yanaklarından iki damla yaş
süzülürken,,Lütfen bana göğün mavisini,gülün pembesini anlatırmısınız?Şimdiye kadar
sorduğum hiç kimse bana renkleri anlatamadı,,diyor.
Ne diyeceğimi bilemeden öylece duruyorum,sessizliğim devam ederken,küçük kız başını öne eğerek mırıldanıyor,,Sizde bilmiyorsunuz,,,
Orhan Altınbaşak
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.