- 1058 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nihavent
Bu kadar cesur, ilk defa seninle soyunmuşdum aşka. Tam da dünyayı almışken karşıma sırtımı dayayıp sana, dönüp sırtını gittin.
Yazık...
geçer mi ömür hasretinden öte bir yerlerde
olur mu bir daha nevbahar
sensiz...
gelincikler düşer mi gözbebeklerime
ovalar boyu
nafile...
yokluğun yokluk
içimdeki gurbet uzayıp gider böyle
nefretim de...
kavga ederim
aynadaki gölgenle bile
Zehrim, bir yerlerde nefes alıyor olmalısın ya! Sen öl e`mi.
Sanırım özlüyordum... Nasıl kilitlendiysem yalnızlığa, işte öyle açıldı aşka kapılarım senle. Umuyor olmalıydım kırgınlıklarımın sarılmasını hiç beklenmedik bir anda çıkıp gelmesini birinin ve iyileştirmesini acılarımı. Gönül evim hep bekliyormuş konaklayacak yolcusunu.
Ve sen çıktın karşıma ansızın. Tuzla buz oldu dünyam.
Hastalıklı bir şeydi bıraktığın noktada dönüp dönüp seni yaşamak.
çökünce üzerime gece
kırbaçından geçer ruh
duvarlar bile şahitlik edemez
duldasında
yarılan yaralara nasıl tuz bastığıma
Bir hayale inandırıp, kabusun ortasında öylece bırakışın beni. Avuç içimizdeki yazgıyla avutup gidişin, nasıl af edilebilir ki böylesi zalimce terkediliş. Sabaha biz diye uyanma masalın hâlâ fısıltı kullaklarımda.
Kıskıvrak yakalayıp çocukluk düşlerimden zirvelere çıkarmıştın pembe uçurtmamı. Nerden bilebilirdim ki kırk kat yerin dibine gömeceğini mavi umutlarımı.
hiç bir şey bilinmez değildi artık
bilmece bildirmece
dil üstünden kaydırmacaydı
bütün mesele
usul usul zehirlemişdin beni yalanlarınla
Bir türküydü bana gelişin ve diğer bir türküyle kurban eden gidişin, çok mu sıradandı her şey. Saflığım mı cesaretlendirmiş idi seni.
kime dönsem yüzümü;
geçer, diyorlar ya
koca bir kandırmaca
geçen tek şey ömür
ölümü adımlarken
güneşten uzağa düşmekteydim günbegün
Canın bedene hükmü mezara kadarmış meğer, sonrasını kim bilebilir ki.
Alabildiğine maviyken yalan mı olduk sahi, şaka gibi her şey...
Hiç bu kadar gülmemiştim bir ayrılığın ardından.
sen öl emi
yine yaptın yapacağını
...bir deniz nasıl defnedilir ki
Gözlerim tuz gölü, yas biriktiriyorum içimde gezinen cesedine.
zihnim benimle oyun oynuyor
sanki
bütün isimleri unutmuşum
mavi bir düş görüyorum
tuzu genzimi yakan
...
sonrası işte; karabasan
uçurumu oluyorum kendimin
ve bana yürüyenlerin...
göğsüm intihar güncesi
gök siliniyor aniden
yer, hiçbir şey
Hala seni özlüyor olmam beni deli mi yapar, bilmiyorum... Özlüyorum!
yoruldu düşüm neresinden tutsam da avutsam...
/kelimeler tükenir içimdeki sessizlik arşı
sarınca/
Kulakların çınlıyor mu bilmem ama dört duvara savuruyorum her gece sana olan nefretimi.
Öl lütfen e`mi!
Vazgeç zihnimin içinde volta atmaktan , öl lütfen öl.
ben sıramı savdım
biraz da sen özle
Avuç içindeki yazgınla gömül ben gibi karanlığa... Ve öl!
sude nur haylazca
19 ARALIK 2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.