- 1492 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk… Siyah / Beyaz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Aşk rengarenktir” dedi birisi, masanın diğer ucundan kalkıp!. Kitabımın adı sorulmuştu sadece. Siyah/ beyaz dediğimde, insanların kalbini rengârenk gül bahçesine döndüren o inanılmaz koku idi bu sözü söyleten. Bu yüzdendi bu tepki, ilk söylendiğinde anlaşılmaz, karmaşık ve tortusuz, renksiz geliyordu elbette. Âdemoğlu da kızı da kozasından çıkan envayi çeşitli renkleri ile baş döndüren kelebekleri barındırıyordu kalplerinin kuytusunda.
Şimdi sadece aşk mıdır, kadın-erkek ilişkisinde en önemli unsur dediklerini duyar gibi oluyorum, bu yazıyı okuyan şahısların! Beşeri hayatın içindeki özel duyguları, aşk sandığımız olur zaman zaman. Beşeriyetten geçmemiş hiçbir âşık, ilahi aşkı gerçek anlamda anlayamaz. Fenâfillah makamından geçmeyen, bakâbillah aşkına ulaşamaz. İyi ki Allahc.c var, iyi ki bir insanın soyuna ait köleler değiliz. Yaradan sonsuz sevgi ve rahmetinden, O muhteşem aşk’ından bir zerrecik kalplere indirerek sonsuzca, ölümsüz sevginin varlığına işaret ediyor. Gerçek Aşk aslında Hakkın yolunda, ilâhî Aşkı aramaktır.
Elbette ki doğanın kanunu budur, üremenin ve insan ırkının devamı için de şart kılınmıştır; erkek ve kadının aşk ve sevgi ile evlilik bağı ile birbirine bağlanıp mutlu olması öngörülür. Bu öngörü ve temenniler her ne kadar günümüzde ciddiyetini kaybetse de, yine de bu değişmez kuraldır. Hâbil ile Kâbilden de biliyoruz ki; Aşk kendi kanından, karındaş olduğu kardeşinden bile üstün, insanın boyunu aşkın bir duruma geliyor yaşarken…
Çevremizde incelemeye kalkarsak, içi kıpır kıpır günümüz gençleri aşkın rengârenk olduğu kanaatindeler. Doğrudur, aşk bakir bir erkekle bakir bir kızın tıpkı bir kuş gibi yüreğinin titremesidir birbirlerine. Kadın-Erkek bekâret gerektiren bir his de değildir aşk, bu konuda asla genelleme yapılamaz. Aşk her yaşta, her başta, her taş da, kâinatın içindeki her şeyde gizlidir Aşk… Kâinat Aşk için yaratılmıştır. Yeter ki bir ışık gibi doğsun gönüllerimize ve ışığı gördüğümüz yüreklerde, yürek kandilleri yansın ömür boyunca.
Bir türlü o gence cevabıma ve sonucuna bağlayamadığımı düşünüyorsunuz herhalde, haklısınız. Yürekli idi genç, “Aşk siyah beyaz” sözümün üzerine ayağa kalkıp, “rengârenktir” diyebilmesi bile o yürekte umudun, aşkın, yaşamak tadının türlü renklerinden var olduğunu; gençlik, saf temiz duygular, cevvalce savunabildiği çiçek bahçesinden derlediği gülüşler var olduğunu gösterir. Ki, bu noktada evrenin yaratılma sebebine binaen sönen umudumuzu bir nebze olsun yeniden alevlendirmişti aşk ve ona âşık yürekler…
Aşk, siyah beyazdı aslında yaşanan tüm handikaplar, gelgitler, yanıtsız kalmış sualler, kişiye göre değişen değerlendirmeler, yaşanılana dair betimlemeler, tecrübeye dair çözümlemeler ile bir kördüğümdü Aşk… Ve tasavvuf da nefis terbiyesinde, mertebeler olduğu gibi Aşk’ında evreleri ve mertebeleri vardı. İnsan doğası gereği delişmen duygularla örülü var olma çabası içinde enfes bir duygu idi Aşk… Ve ya vardı, ya da yoktu. Ortası yoktu. Ya siyahtı, ya beyaz…
Neşe CÖMERT
GAZİANTEP
05.08.2014
Ankara "Pulsuz Mektuplar" Kültür Ajanda Dergisi’nde yayınlanan bir deneme yazım...
YORUMLAR
Güzel yazınız okunmaya değer, teşekkürler paylaşımınız için...
''Şimdi sadece aşk mıdır, kadın-erkek ilişkisinde en önemli unsur dediklerini duyar gibi oluyorum, bu yazıyı okuyan şahısların! Beşeri hayatın içindeki özel duyguları, aşk sandığımız olur zaman zaman. Beşeriyetten geçmemiş hiçbir âşık, ilahi aşkı gerçek anlamda anlayamaz. Fenâfillah makamından geçmeyen, bakâbillah aşkına ulaşamaz. İyi ki Allahc.c var, iyi ki bir insanın soyuna ait köleler değiliz. Yaradan sonsuz sevgi ve rahmetinden, O muhteşem aşk’ından bir zerrecik kalplere indirerek sonsuzca, ölümsüz sevginin varlığına işaret ediyor. Gerçek Aşk aslında Hakkın yolunda, ilâhî Aşkı aramaktır.''
Evet en güzeli İlahi AŞK, katılıyorum ve hepimiz bu aşkı tadalım diliyorum :)
Belkide aşk, biraz çare kendine. Kendi nefesine düşen,Tanrının en kutsal sözüne.
Önce Hallaç-ı Mansur düsér en derin yerine
Mecnun'un kör gözlerine vuran duman
Mevlana'nın ninnisine
Önce insan insana aşk dedi (Mecazi) Ve ekledi duygularına kendini ,lutfetti !!!
♥
(...) Aynı güneşin altında, aynı günahları işleyen bir kadın ve bir erkek. Aynı sevapları ,dolunayda aysar-sızca takas eden ,firavun aşkına değil, ölümsüz ruhlarına, ölümsüz bedenlerini de ekleyen , düşüncenin değil; duyguların sürüklediği ebedi aşk tutkunu, sen ve ben !
Ya sonra, içini çekti, düştüm dedi, Bir mum gibi kendimde değil, aşk ilahi bir lutuf, beni tanrım da bitirdi.
Düş diyorum, düş...Aslında ifade edebildiğim en büyük çare sen ! İçimi boşalttım. Geriye kalanlar, senden kalan, senli duygular.
Yine sen, yine sen !
Kör, körüm diyorum ! Düşe kalka diyorum yürüyorum !
Benim rüyalarımda kalan sen !
Ey Tanrım ! Seni seninle sevmek gibi desem ?
Biraz daha sen, biraz daha sen !
Soğuk su ! Ne kadar hissedebiliriz, sıcaktan ayrı bize buz gibi gelen soğuk, çok soğuk dokunuşu..? Yakıcı, yıkıcı güç karşısında güneşe yüzü dönük, tir tir titreyen değil miydi Hallaç ? Gölgede kalan, orada buz gibi havada yanan, tanrıyı aşkta arayan, bu soğuk buz gibi havada gölgende ‘yandım’ diye bağıran; terlere boğulan Mevlana değil miydi? Hani konuşan, görünen, duyan, bağıran, kızan tanrıların? Bana biraz su ver ,soğuk su! Gözlerim görürken ona bakarken kör ;kulaklarım işitirken onu duyarken sağır. Bana olmayandan bahsederken olanlar aklımda çıldırırken ki hali, aşkın lal olanında bulmak gibi. Olmak değil miydi başlamak? Şimdi arada kalmak yok. Yoklukta aşk, hala kibirde ise, tanrım aşk senin gölgen bizim üstümüzde ise. Aşk kendinde yok olmak mı?. En büyük sebeplere bile aşk, kibirle mahvolmak değil miydi?
Her şeyden önce aşk ,her şeyden sonra aşk...Tanrının en güzel adı AşK !
Tebrikler
Saygılar, sevgiler